İstanbul Birlik Kıbrıs Toplantısı
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Birliğin Kıbrıs’ta düzenlediği “
1. Balık ve balıkçılık çalış tayı” sonrasında belli çevreler tarafından
karalama kampanyası başladı. Hatta bu çevreler bu işi daha da ileriye götürerek
karalamalarını suçlamaya dönüştürdüler. Sektör paydaşları ve sektörü
izleyenlerin de bildiği gibi bu tiyatroda rol alan aktörler belli bir çevrenin
belli isimleri.
Balıkçılık ve sorunlarını tartışan, tartışmaya çalışan her
birey yada kurum bu çevrenin çirkin savaşının hedefi oluyor. Bu güne kadar;
Akademik camia, Sivil Toplum, Medya, Kooperatifler ve yöneticileri, Birlikler
ve Merkez Birlik hatta Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü bu çirkin
mücadeleden nasibini almış durumda. Son olarak ta İstanbul Birliğin Kıbrıs’ta
düzenlediği 1. Balıkçılık çalıştayını hedef alarak birlik yönetimini ve
başkanını hedef aldılar.
Çalış tay için yapılan harcama ve katılımcılarını karalamak,
kooperatifler ve birlik yönetimi üzerinde şüphe yaratarak karalamaya
çalışıyorlar. İstanbul Birlik yaklaşan Danışma Kurulu öncesi 3/1 sayılı
tebliğin getirdiği yeni uygulamaların kısa dönemli sonuçları ve
balıkçılığımızın hali hazırda sürmekte olan güncel sorunlarını çalış tay
gündemine alarak bir bölge birliğinin yapması gerekeni yapmıştır.
Yapılan toplantı açık bir toplantı değil, birlik ve bağlı
kooperatiflerinin bir faaliyetidir. Hiçbir birey yada kurum bir kooperatif yada
birliğin faaliyetine, bu faaliyetin içeriğine ve hedeflenen amacı sorgulama
hakkına sahip değildir. Bu hak sadece bağlı kooperatifler ve ortakları
tarafından “birlik tüzel organları” içerisinde kullanılabilir.
İstanbul birlik ve yönetimine Kıbrıs toplantısı nedeni ile
yapılan karalama çabasında kullanılan argüman toplantının Kıbrıs’ta
gerçekleştirilmesidir ve buradan kalkarak ta yaklaşan SURKOP genel kurulu önce
bir kongre faaliyeti yapıldığına dair ortaya atılan mesnetsiz iddialardır. Bu
iddia içi boş bir iddiadır. İçi boş iddiadır diyorum çünkü;
Toplantı katılımcıları zaten birlik bağlı kooperatifleridir
ve bu kooperatifler SÜRKOP genel kurulu için kazanılması gereken kooperatifler
değildir. Türkiye’deki tüm birlik kooperatiflerin davet edildiği bir toplantı
olsaydı belki bir nebze bu iddia bir haklılık payına sahip olabilir ve bir
şüphe yaratılabilirdi. Sürdürülebilir balıkçılık mücadelesinin önemli
aktörlerinden biri olan İstanbul Birlik yönetiminin kendi içinde birlik
sağlamak için bu tarz faaliyetlere ihtiyacı yoktur. Son danışma kurulu birlik
ve karalılık konusunda en büyük ispattır.
Toplantının turistik bir etkinlik olduğu iddialarına
gelince;
Bu iddiaları ancak Kıbrıs’ı magazin basınından bilenler
yapabilir ve bu iddiada diğeri gibi içi boş bir iddiadır. Kıbrıs bu kötü
niyetli arkadaşların zannettiği gibi bir yer değildir. Özellikle de Magosa
kışın terk edilmiş bir Meksika kasabası görünümündedir ve sessizlik/sakinlik
nedeni ile de böyle bir toplantı için en uygun yerlerden biridir. Toplantı
masrafları açısından da bizim ülkemizden epeyce ucuz bir yerdir. Kısaca
söylemek istediğim, Mart ayında Magosa’da toplantıya gitmek bir turistik
faaliyet değil ancak çalışma kampına gitmek olarak tanımlanabilir.
Sorun ne SURKOP ne İstanbul Birlik ne de başka Erdoğan
Kartal’dır. Sorun “Sürdürülebilir Balıkçılık” üst başlığı ile son dört yıldır
yükselen mücadele ve bu mücadelenin sonuçlarıdır. Sorun “Geleneksel kıyı
balıkçılarında başlayan değişim” ve “Balıkçılık yönetiminde başlayan reform”
sürecidir.
Balıkçılığımızın tarihsek kökleri olan yapısal sorunlarının
tartışılması ve çözümü konusunda ileri atılan küçük ölçekli kıyı balıkçıları,
sivil toplum ile buluşmuş ve bu sürecin en büyük itici güçlerinden biri haline
gelmiştir. İşte bir gurup endüstriyel avcının her türlü çözüm önerisine karşı
çıkabilmek için yaptıkları çirkin mücadelenin sebebi budur.
Sorun ve çözüm tartışmak yerine sorunları ve olası çözümleri
tartışanları susturmaya çalışmak için mücadele etmekten başka çare
bulamaktadırlar.
Örneğin Kıbrıs toplantısında tartışılan “Yasa dışı avcılık;
Balıkçıların yaşam standartları; Balıkçı barınakları; Su Ürünleri
Kooperatifleri; Nakil belgelerinin uygulanabilirliği; Balık stokları üzerindeki
zorlayıcı etkiler; Su ürünleri avcılığının sürdürülebilirliği ve 3/1 Nolu
tebliğ; Birim, bölge ve merkez su ürünleri kooperatiflerinin yapması gereken
yatırımlar/projeler.” Konusunda ne düşünüğünüzü anlatarak
başlayabilirsiniz.
Düşünme yeteneği olan insanlar düşünerek yazarlar, düşünmeden yazanlarda bu yeteneği aramak beyhude bir çırpınıştır. Denizlerimizi bk götürüyor pislik içinde diyerek feryadı figan edenler hemen arkasından "bu pis sularda (!) yaşayan balıklarımız tertemiz" diyerek alay konusu olmuşlardır. Boğaz, Adalar ve hatta tüm Marmara izlendiğinde 50 metre derinlik kol böreği gibi geldiğinde düşüneceklermiş abicim :)
YanıtlaSil"Sorun ve çözüm tartışmak yerine sorunları ve olası çözümleri tartışanları susturmaya çalışmak için mücadele etmekten başka çare bulamaktadırlar."
YanıtlaSilBulanık suda balık avlamaya alışmış olanlar için tercih edilen yöntem. Su durulursa görüntü netleşir, takke düşerse kel görünür zira...