Bilindiği üzere 2014 yılından itibaren Kumkapı balık halinin kapatılması ve
Gürpınar’da yapılan modern ve gerçekten ihtiyaç duyulan özelliklere sahip olan
yeni Balık Halinin devreye alınması bekleniyor. Yapılan lansman toplantılarında
ve yeni hal konusunda alınan bilgilere göre sürecin işleyişinde hiçbir terslik
yok. Gerek balıkçılık yönetiminin ihtiyaçları gerekse hijyen koşulları
açısından ve balık ticaretindeki kronik olumsuzlukları tasfiye etme potansiyeli
açısından her türlü beklentiye cevap vereceğini şimdiden söyleyeceğimiz yeni bir
balık halimiz olacak.
Ama;
Bu hal konusunun bir aması var.Yapılan yarı resmi görüşmeler
ve hal konusunda camiada dolaşan söylentilere göre yeni hal sistem oturana
kadar Büyük Şehir Belediyesi tarafından işletilecek ve sistem oturduktan sonra
da özelleştirilerek özel sektöre devredilecek.
İşte camiada kaygı uyandırak nokta tam da burası. Halin
işleticisine dair söylenenler umutla beklenen yeni hal hakkında şüphelerin
temel kaynağı durumunda. “Yeni balık halinde komisyonculuk sistemi olmayacak ve
mezat elektronik ortamda işletici tarafından yapılacak”. İlk bakışta cazip gibi
gözüken bu önerme, işleticinin kim olacağı işaret edildiğinde bütün olumlu
düşüncelerin, yeni halüzerine yeşeren umutların ortadan kaybolmasına sebep oluyor.
Hali kimin işleteceği konusu, balıkçılık sistemimizin
dinamikleri ve balıkçılık ekonomisinin güncel gerçekleri göz önüne alındığında
büyük bir tehlikeyi içinde barındırmaktadır. Bu tehlike, var olan sistemdeki
ekonomik çarpıklığın yeni sistemde meşrulaşarak devamının garantı altına
alınması anlamına gelebilir. Ekonomik olarak en güçlü olan kabzımal
(kabzımallar) ekonomik olarak en güçlü olan (zaten uzun zamandır kabzımallık
rejiminden kurtulup kendi balığını pazarlayanlar) balıkçılar ile birlikte yeni
halin işletmecileri olur.
Böyle bir yapının tüm avcı filosunun ekonomik çıkarlarını
temsil edebileceğini söyleyebilirmiyiz? Balık ticaretinde ihtiyacımız olan
rejim arz ve talebin dengelendiği, balık fiyatların tüketici ve üretici ortak
paydasında belirlendiği rejimdir. Hem avcılık yapıp hem de balık unu-yağı
sanayi sahibi olanların, hem ithalat hem avcılık yapanların ve avcılığın yanı
sıra çiftlik sahibi olanların yeni balık halinin işleticisi olmaları durumunda
ortaya çıkacak sonuçları tahmin etmek için her halde ekonomist veya sosyolog
olmaya ihtiyaç yoktur.
Avrupa Birliği uyum sürecinin gerekleri doğrultusunda (bundan
da önemli olan, balıkçılığımızın çıkarları ve geleceği açısından) hem
balıkçılık politkalarında hemde balıkçılık yönetimi ve kurumlarında bir
eşleştirmeye gittiğimiz her kesin malumu. Peki AB sistemi içinde balık pazara
nasıl sürülüyor? Avrupada toptan balık satış noktalarında ki ilk satış üretici
örgütlerinindir. Balık fiyatlarında tavan ve taban fiyat uygulaması vardır ve
birincil satışı yapma hakkına sahip olan balıkçı örgütleri taban fiyatın altına
düşen balığı pazardan çekecek hem mali hemde hukuki güce sahiptirler.
Balık halinin özelleştirilmesi demek günümüz dünyasında çok
değerli bir gıda ve önemli bir ticaret metası olan deniz ürünlerini üreticininelinden
alarak her türlü spekülasyonun batağına atmak demektir. Üstelik; zaten çetin
bir yolda yürümekte olan Türk balıkçılık reformunun ihtiyaçları düşünüldüğünde
böyle bir karar hem denizel kaynakların heba edilmesi hemde bu kaynaklar
üzerinde faaliyet yapan avcı guruplarının imhası ile sonuçlanmasına sebep olur.
Bu konuda ortalıkta dolaşan bir başka spekülasyon daha var.
Ağırlıkla Gırgır avcıları olmak üzere bir gurup endüstriyel balıkçı tarafından
kurulan “Üretici Birlikleri Merkez Birliğinin” yeni balık haline talip olması. Böyle
bir ihtimalin gerçekleşmesinin sonuçları birinci ihtimalden daha vahim
olacaktır. Türk balıkçılık rejimi korumacı politikaları hayata geçirmeye
başlamış ve bu adımların sonucu olarakta çatışmalı bir sürece girilmiştir. Bu
sürecin tarafları bellidir. Bir gurup balıkçı her türlü korumacı poltikaya ve
bu doğrultuda alınan kararlara itiraz etmektedir. İşte yeni balık halinin
işletilmesine talip olduğu söylenen üreticibirlik bu korumacı politikalara
karşı çıkanların oluşturduğu bir balıkçı örgütüdür. Oysa Türk balık filosunun
tartışmasız ve kıyaslanma çoğunluğunu temsi eden (üretici birlikleri kuranlar
aynı zamanda bu örgütlerinde üyesidirler ) Su Ürünleri Kooperatifleri, Bölge
Birlikleri ve Merkez birlik var iken yeni halın balıkçı azınlığını temsil eden
bir guruba devredilmesi balıkçı caimamızı yeni bir çatışmaya ve kaosa
sürükleyecektir. İhtiyacımız kaos ve çatışma değildir, ihtiyacımız olan şey balık
ticaretimizin günün ihtiyaçlarına uygun bir şekilde (hukuki ve mali destek
sağlanarak) devredilecek hallerin büyüklüklerine göre SURKOOP ve/veya bölge
birliklerine devredilmesidir.
Balıkçılığımız sırtında taşıdığı çağ dışı kabzımallık
sisteminden kurtulmalı, üretici ve tüketici merkezli yeni bir model inşaa
edilmelidir. Mevcut sistemden kurtulmanın yolu ise balık ticaretini balıkçı
oligarklarına teslim etmek değildir.
Yapmamız gereken halleri gerekli düzenlemeler yapılarak
balıkçıların gerçek örgütlerine devretmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder