II- SüRDüRüLEBiLiR BALIKÇILIK KAVRAMI
Sürdürülebilir balıkçılık balık nüfusunun kaldırabileceği oranda av yapmak demektir.
Balıkçılıkta sürdürülebilirlik, populasyon dinamiği gibi teorik bilimler ile kota gibi aşırı avcılığı önleyen tedbirler, yıkıcı ve yasa dışı balıkçılığı önlemek için hukiki ve politik önlem alınması için yapılan lobi faaliyetleri, deniz koruma alanlarının oluşturulması, çökmüş balık stoklarının geri kazanılması, halkın ve paydaşların eğitimi benzeri pratik uygulamaları bir araya getirir.
Dolayısıyla sürdürülebilir balıkçılığın sağlanmasında her sınıftan balıkçıya düşen görevler olduğu gibi, halka ve devlet otoritelerine de sorumluluk düşmektedir.
Dengeli bir balık populasyonunda ölümler nedeniyle oluşan sayıca azalmayı stoğa yeni katılan genç bireyler karşılar.
Her yıl balıklar büyüyüp bir yaş yukarı çıktığında stoktaki en genç yaş grubunun yerine yeni katılan bireyler geçer. Daha büyük yaş gruplarının yerini ise daha genç yaş grubundan canlı kalanlar alır. Böylece stok bir yıl içerisinde aynı büyüklük ve kompozisyonda kalır.
Ölüm oranı ve populasyona yeni katılma oranı değişmediği ve göç de olmadığı sürece populasyon yıllarca denge durumunu koruyabilir.
Burada doğal ölüm denen faktöre dikkat etmeliyiz.
Doğal ölüm başka balıklar, su kuşları, yunus ve foklar veya hastalık ve yaşlanma gibi nedenlerle stokta oluşan kayıp olup insanın çok fazla müdahale edebileceği bir olay da değildir.
Yani bir yerde, yunusların, su kuşlarının vs. çok çoğaldığı ve bunların balıkları tükettiği söyleniyorsa olaya biraz insan gibi bakıyoruz demektir. Kuş yada yunus balık bulamadığında sığır, koyun, tavuk eti, yumurta ve süt üretip karnını doyuramaz. Yani yem olmazsa avcı olmaz. Eğer yunus ve su kuşları başka bir yerden gelmediyse zaten oradaki dengenin bir parçasıdırlar. Günümüzde kıyılarda gözlenen yoğun yunuslar ve bunların av araçlarına musallat olması yeterince besin bulamayan bu canlıların insanlarla karşı karşıya gelmeyi göze almalarından veya yanlış balıkçılık uygulamaları nedeniyle değişen alışkanlıklarından kaynaklanır.
Bu gün değişen şartlar ve artan bilgi birikimi "Sorumlu Balıkçılık" şeklinde ifade edilen yeni bir terimi ortaya koymuştur.
Sorumlu Balıkçılık balık yetiştiriciliği dahil tüm balıkçılık çalışmalarında doğaya saygıyı ön plana alan bir ilkeler bütünüdür. Başka canlıların yada dünyada bizim yaşamımıza temel oluşturan tüm ekosistemin hakları dikkate alınarak yapılan balıkçılığa "Sorumlu Balıkçılık" denir.
Populasyon ve stoktaki eksilme miktarının doğal ölüm + balıkçılık kadar olduğunu yukarıda belirtmiştik. Dengeli bir populasyonda bu ikisi hemen hemen birbirine eşittir. Yani denizdeki balıkta yunus ve benzeri canlıların hakkı da bizimkine eşittir. Eğer bu denge bozulursa populasyon yıkıma uğrar
Çünkü; avcı hayvanlar genelde sürüdeki en zayıf bireyi yakalar fakat insanın uyguladığı avcılık sağlıklı, hastalıklı, yaşlı genç ayrımı yapmaz, avcı hayvanların olmadığı bir sistemde hasta, zayıf ve yaşlı bireyler populasyonda kalır. İnsan tarafından uygulanan avcılık bu ayrımı yapmadığından populasyonun geleceğini oluşturan sağlıklı bireyleri imha eder.
YETERSİZ AVCILIK ve SONUÇLARI NELERDİR?
Az avlama yapılan ya da hiç avlanılmayan yerlerde populasyonda balık sayısı artar. Aşırı kalabalık nedeniyle birey başına düşen besin miktarı azalır. Azalan besin daha çok balıkların yaşama payı olarak kullanılacağından bireylerin büyüme hızı düşer. Stok yoğunluğu arttığı için hastalıklar, parazitler ve yamyamlık da artacağından doğal ölüm oranı da artar.
Büyüme hızının azalmasıyla bireylerin erginleşmesi gecikir ve yeni nesil katılımı azalır. Az avlanan bir populasyonda yaşlı balıkların oranı da fazladır. Yaşlı balıklar besini düşük oranda değerlendirip ete dönüştürebilirler. Kendileri küçük kalır ama az olan yemi yinede yumurta oluşturmak için kullanırlar. İyi beslenemeyen ana babanın yumurta kalitesi düşük olur.
Yaşlı ve büyük balıklar daha büyük yemlerle beslenir ve böylece besin piramitinde yeni bir basamak daha oluşur. Bu durumda asıl yem değerlendirimez ve boşta kalır. Ekosistemin dengesi bozulur.
Avlanmayan stoklarda balık sayısı fazla olmasına rağmen bireyler büyüyemediği için daha az ürün elde edilir. Böyle bir stokta dengeyi sadece doğal ölümler sağlar. Bu durumda av miktarı önceden hesaplanan bir düzeyde artırılarak doğal olarak ölecek balıklar ürüne dönüştürülür ve daha sağlıklı bir denge sağlanabilir.
Ülkemizdeki hemen hemen tüm stoklara baktığımızda, 1980 li yılların ortasına kadar av miktarı giderek artmış ve 600 bin tonun üzerine çıkmıştır. Bu yıllarda bazı balık türlerini kaybettiğimiz için elimizde sadece hamsi, palamut, çinekop, sardalya ve istavrit kalmıştır. Hatta bu türlerde de avlanan balıkların büyüklükleri eski yıllara göre azalmış yani daha küçük balıklar yakalanmaya başlanmıştır. Bu durumu izah edecek terim az avlanma değil aşırı avlanmadır.
AŞIRI AVCILIK NEDİR VE NEDEN ZARARLIDIR?
Üst konuda ülkemizdeki durumun az değil aşırı avcılık durumu olduğunu belirtmiştik. Çünkü populasyona yeni birey katılıma oranı ve doğal ölüm oranının değişmediği ancak avlama yoğunluğunun arttığı durumda; Artan avlama nedeniyle daha yüksek ölüm oranı olacağından, av aracının seçiciliğine bağlı olarak, belirli bir boydan büyük olan tüm balıklar avlanır ve başlangıçta daha yüksek ürün elde edilir. Ancak populasyon sayı ve ağırlıkça azalır ve ileri aşamada avlanan balıkların ortalama boy ve ağırlığı da giderek azalır.
Sonuçta çoğu genç ve küçük balıklardan ibaret bir populasyon oluşur (Bugün istavrit, mezgit ve bakalyaro stoklarımızda görünen durum budur).
Balıkçı giderlerini karşılamak için daha fazla balık avlama yoluna gider.
Bu amaçla ağının gözünü küçültür, ağının ve teknesinin boyunu büyütür ve kısır bir döngüye düşer.
Masraf artar, balık küçülür, ama o daha fazla balık avlar, balık para etmez, daha fazla balık avlamak için her türlü yola başvurur.
Trolde küçücük mezgit ve barbunların, yine trolde ve gırgırda küçük çinekop ve istavritlerin avlanılması ve balıkçılar tarafından bunun değiştirilmesi için yapılan girişimlere karşı çıkılmasının temelinde işte bu kısır döngü yatmaktadır.
Bu kısır döngü, yeni ve uygun düzenlemeler getirip, balıklara rahat edecekleri ortam ayırıp, küçük balıkların avlanması önlendiği taktirde, balık türüne göre bir kaç yılda kırılabilir.
"Sorumlu Balıkçılık" yaparak "Sürdürülebilir Balıkçılık" düzenini oturttuğumuzda bundan herkes faydalanacaktır.
Burada küçük bir not düşmem gerekiyor.
Getirilen yeni düzenlemeler balıkçı grupları arasında adaletsizliğe neden olabilir ve dikey büyümeyi teşvik edebilir. Balıkçılığın daha düzensiz hale gelmemesi için idarece bunu önleyecek tedbirlerin alınması gerekir.
Örneğin yapılan pek çok araştırma denizlerimiz için en uygun gırgır teknesi boyunun en fazla 26 metre olduğunu bildirmkte, 1987 yılına kadar gözlenen av miktarı tekne boyu ilişkisi de bunu ispatlamaktadır. Buna rağmen, bugün gırgır avcılığına getirilecek olan 50 m gibi bir derinlik yasağı, bugüne kadar var olması için mücadele edilen 12-24 m arasında boydaki 50 kulaça kadar derinlikte ağı olan gırgır teknelerinin daha büyük teknelerle rekabetini zorlaştırabilecektir.Çözüm için tekne boyu ve ağ büyüklüğüne göre kademeli derinlik sınırı getirilebilir.
AŞIRI AVCILIĞIN TİPİK BELİRTİLERİ
Aşırı avcılığın belirtileri dört başlık altında sıralanabilir.
- Birim çabada av miktarının azalması
- Büyük balıkların azalması
- Avlanan balıkların ortalama boylarının azalması
- Önceleri önemsiz olan bazı canlıların (mesela deniz anası) artması
1- Birim Çabada Av Miktarının Azalması
Bu tekne başına düşen ya da ağ başına avlanan veya bir saatte elde edilen veya 100 litre yakıt harcanarak avlanabilen balık miktarının azalması demektir.
Şimdi bir düşünelim;
Hangi tekne 25 yıl önce avladığından daha fazla balık avlıyor?
Hangi kalkan, barbun, mezgit vs. dip ağcısı, bir boy ağda 25 yıl öncesine göre daha fazla balık çıkarıyor?
Bir saat ağ çeken hangi trolcünün torbasında 25 yıl öncesine göre daha fazla, karides, barbunya, mezgit çıkıyor?
Hangi tekne aynı miktarda harcadığı yakıtla 25 yıl öncesine göre daha fazla balık avlıyor?
Bu işaretler bugün mevcut mudur, değil midir?
Bu konuda Sür-Koop Genel Başkanı Sayın Ramazan ÖZKAYA'nın dikkat çektiği şu hususları okumakta fayda vardır.
Şu anda denizlerimizde tekne sayısı 17 bin civarında yakalanan balık ortalaması 440.bin ton tekne başına düşen 26 ton
Bu yıllarda balıkçı istediği yatırımları yapıyor birikimi var yakalamış olduğu balık giderlerin üstünde getirisi var işte bu gelir balıkçılarımızın 2 nci 3ncü teknelerini veya akrabalarına tanıdıklarına tekne yapmasını tavsiye etmesi tekne sayısının iç sular dahil 22.000 çıkmasına sebep olmuş sıkıntılarda baş göstermeye başlamış.
1999 yılında kullandığın mazot lt 0.35 yakaladığın balık 510 bin ton
2010 yılında kullandığın mazot lt ötv li 3.24 yakaladığın balık 400 bin ton
Balık fiyatlarına baktığımızda 2002 fiyatları değerinde, burada hükümeti kutlamak lazım balıkçıların durumunu görmüş ötv siz mazotu devreye sokmuş ancak kullanılan yakıt artışı inanılmaz artmış.
Şimdi ben merak ediyorum sayın torlak 2004 yılında balıkçının kullandığı yakıt 120 milyon 2011 yılında kullandığı mazot 380 milyon Yakaladığı balık aynı, fiyatlar aynı, balıkçı nasıl kurtulacak?
Ben balıkçıyı ayakta kalabildiği için tebrik ediyorum, ancak bundan kurtulmanın yolu sen bilmiyorsun ben biliyorum dan değil, birlikten geçer. Gelin sorunları sakin sakin tartışalım, Aklın yolu birdir.
Neden yakaladığımız balık 2000 yıllar fiyatında gidiyor?
Şayet bunun cevabını ve çözümünü bulursak bugünkü tartışmaların hiç birinin olmayacağına inanıyorum.
2- Büyük Balıkların Azalması
Bir stok üzerinde ve bir bölgede aşırı avcılık varsa ilk yok olanlar boyca ve ağırlıkça büyük bireylerdir. Yine tür bakımından bir sıralama yapılacaksa büyük boylu türler daha önce yok olur.
Bakalyaro, dülger, minekop (kötek), kırlangıç, kalkan, çivisiz kalkan, dil balığı ve benzeri balıkların bugün avlanan en büyük boylarının 25 yıl öncesine göre çok küçük olmasının ve mersin balığı, kılıç balığı, orkinoz, mahmuzlu camgöz, trança gibi balıkların neredeyse tok olması işte bu aşırı avcılığın bir eseridir.
3- Avlanan Balıkların Ortalama Boylarının Azalması
Avlanan balıklar büyük ve küçük bireylerden oluşur, fakat genelde belli bir ortalama boy etrafında toplanırlar. 25 yıl önce pazara sürülen mezgit, bakalyaro, mercan gibi balıkların kasada görülen boyları bugünkine nazaran oldukça iri olduğunu hepimiz gözlüyoruz. Şimdi pazara sürülen balıklar o zaman pazara gönderilseydi alıcı bulması mümkün olmazdı. Fakat bugün halka balık azlığından (ve artan nüfusa bağlı tüketim fazlalığından) küçük balıkları satın almaktan başka alternatif sunamıyoruz.
4- Önceleri Önemsiz Miktarda Olan bazı Canlıların Artması
Önceleri önemsiz miktarda olan yada hiç olmayan yunusların, balon balıklarının, yengeçlerin, denizanalarının, deniz salyangozlarının ve benzeri değişik canlıların artışında aşırı avcılık çok etkilidir.
Kimi zaman o balığın yemini avlayarak beslenme alışkanlığını değiştiriyoruz, kimi zaman onu yiyerek tüketen balığı bitirdiğimiz için düşmanı olmayan calı çoğalıyor, kimi zaman yerli türleri bitirdiğimiz için boşluğu yabancı ve istilacı türler dolduruyor. Genellikle artan türler eski türlere göre ya az değerli ya da hiç bir ekonomik değeri olmayan türlerdir.
AşIRI AVCILIĞIN öNLENMESi iÇiN ALINABiLECEK öNLEMLER
Aşırı avcılık durumunda yapılacak işlem; idari önlemler alarak, balık avcılığına bazı sınırlamalar getirmek ve böylece avlama yoğunluğunu azaltarak sadece "stok için en uygun boy"dan büyük balıkların avlanmasına izin vererek genç bireylere büyüme olanağı sağlamaktır.
Stokların korunması, desteklenmesi ve rasyonel olarak işletilmesi için alınabilecek idari önlemler şu şekilde özetlenebilir;
- Av sahalarının avcılığa kapatılması (bölge yasakları)
- Av mevsiminin sınırlandırılması (zaman yasakları)
- Toplam av miktarının sınırlandırılması (kota)
- Av aracı miktarının veya kullanım süresinin sınırlandırılması
- Kullanılan av aracı tipinin sınırlandırılması (daha seçici geleneksel av araçlarının kullanımının teşfiki)
- Karaya çıkartılan balıklarda boy sınırlaması
- Bazı türlerin avlanmasının yasaklanması
İşte bu kural bugün balıkçılık idareisinin yani Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü'nün aldığı ve almaya çalıştığı yeni önlemlere kılavuzluk etmektedir.
Bu kaçınılmaz tedbirler alınırken tüm balıkçı grupları idarenin ve akademik çalışmaların destekçisi olması gerekirken maalesef yalnız bırakılmakta ve hatta konunun özüne ve kısa sürede gözlenen faydalı sonuçlarına bakılmadan idare ve akademia baskı altına alınarak geri adım atmasına çalışılmaktadır. Bu nedenle ülke kaynaklarının korunması ortak paydası dışında hiç bir kişisel çıkarı olmayan kadrolar, "balıkçıya rağmen, balıkçı için, balığı korumak" durumunda kalmaktadır.
BÖLGE ve DERİNLİK YASAKLARI
Av sahalarının kısmen veya tamamen acılığa kapatılması genç bireylerin veya stokların korunması amacıyla uygulanır. Örneğin trol için Karadeniz'de uygulanan üç mil yasağı buna örnektir.
Avcılığa kapatılacak bölgenin seçiminde belli kriterler vardır.
- Bir sahada balıklar üreme ve beslenme göçü yapıyorsa göçün selameti için bu saha kapatılabilir.
Örneğin Boğazlar Karadeniz ve Ege/Akdeniz arasında üreme ve beslenme göçü yapan balıkların kullandığı bir hunidir. Karadeniz ve Ege/Akdeniz gibi geniş bir alan kaplayan denize ait palamut, lüfer, eskiden uskumru, kolyoz, sardalya, kılıç balığı gibi göçmen türler bu su yolunu kullanarak yukarı ve aşağı göç yapmaktadır. Göç bazen bir kaç metrelik dar alanlara sıkışmaktadır. Öyle ki, bir kaç yüz metrelik set çekilse, göç tamamen durabilir.
Bu nedenle Boğazda hala sardalya ve çaça ile süren, eskiden torik ve uskumruda da uygulanan kıyıdan kepçeyle balık toplama mümkün olmaktadır.
Hatta İstanbul Boğazı gibi yerlerde bazı rüzgarlar nedeniyle oluşan ters akıntılar ve soğuk su cepleri balıkların dar alanlarda tuzaklanmasına, bazen sıcaklık değişikliği ve oksijen yetersizliği gibi nedenlerle şoka girmelerine veya imha olmalarına neden olmaktadır.
- Bir bölge balıkların yumurtlama veya yavruların büyüme alanıysa, yumurtlamaya ve büyümeye fırsat vermek için bu sahada balık avcılığı kısıtlanabilir. Örneğin kıyılar güneş ışığının deniz dibine kadar ulaştığı ve bu nedenle başta yosunlar, deniz çayırları ve mercanlar olmak üzere, denizin yaşamının en zengin bölgesidir. Bu yapılar büyük balıklara sığınma, yumurtlama, yavrulara ise barınma ve yem imkanı sağlar. Deniz ve okyanuslardaki yaşamın %80 i sığ kıyı sularında bulunur.
Bu tür bölgeler dibe kadar ulaşan ve dip yapısına zarar veren av araçlarına kapatılır. Örneğin açık deniz tipi derin gırgır ağları, trol ve algarna ağları ve yine açık denizlerde kullanılması gereken devasa ortasu trolü ağları kullanım sırasında dibe temas edemeyecekleri derinlikteki sahalara yönlendirilir.
Bir bölge balıkçılığın her kesimine yaşama fırsatı vermek amacıyla da bazı av araçlarına kapatılabilir. Bazı deniz rezervlerinde bu uygulama yapılmaktadır.
Örneğin geleneksel seçici av araçlarıyla avcılığın desteklenmesi için bellirli bölgelerde gırgır, trol, algarna gibi av araçlarının kullanımı engellenebilir. Fakat burada kullanılacak olta sayısı, ağ uzunluğu, sepet sayısı, manyat uzunluğu, ağ gözü açıklığı idarece sınırlandırılarak av baskısı belirli bir düzeyde tutulur.
Böylece burada az yoğun avcılık yapılır ve çoğalan balıkların bu rezerv alan dışındaki bölgeleri desteklemesi sağlanır.
Azor adaları çevresindeki deniz rezerv alanları buna en iyi örnektir. İlk yıllar avcılığa tamamen kapatılan bu sahada daha sonra balık gelişmesi gözlenerek kademeli olarak olta ve solungaç ağıyla avcılığa izin verilmiştir.
http://ec.europa.eu/regional_policy/...IGOS_10D17.ppt
Bu uygulama yüzlerce yıl ülkemzide voli sahalarında uygulanmış, dalyan, manyat ve ığrıp gibi kısıtlı av kapasitesine sahip ağlarla avlanmak için belli bölgeler kişilere kiralanmış hatta tapulanmıştır. Av yoğunluğu düşük tutularak bu sahaların çevresindeki sahalara yararlı olması temin edilmiştir.
Bu açıdan, üreme göçü sırasında Boğazda kurulan dalyanlar hariç, ülkemizde belirli sahalarda boyutları belli ve avlanan balığın tür ve boy olarak denetlenebildiği ağ dalyan, küçük kıyı manyat ve ığrıpları ve her türden sepet ve büyük pinter (ağ tuzak) ağlarının kullanımı yeniden desteklenebilir.
ZAMAN YASAKLARI
Avcılığın mevsimsel olarak sınırlandırlıması yumurtlayan balığı korumak, avlama oranını azaltmak, ürünü zaman içine yaymak gibi amaçlarla uygulanır.
Esas olarak bir dişi balığın avlanması ister yumurtlamadan hemen önce, ister bir kaç ay önce olsun, bırakılacak yıllık yumurta miktarında aynı kayba neden olur. Yani teknik olarak bir balığın ancak üreme mevsiminden önce avlanmaması durumunda stoğun devamlılığına katkısı olabilir. Ancak mevsim sınırlamaları yine de yılar arası ekolojik farklılıklar nedeniyle yumurtlamanın tamamlanmasını garanti edemez. Burada ana ilke; avlanan balıkların en az bir kere üremiş, yani stoğa katkıda bulunmuş olmasıdır. Bu durumda üreme dönemi yasaklarını dar bir zaman aralığına sıkıştırmak yerine, üreme dönemi öncesini ve yumurtlamanın sürdüğü daha geniş bir dönemi kapsayacak şekilde düzenlemek yerinde olur.
Burada en az bir kere üremiş olma şartı üzerinde biraz durmak gerekir. Fırsatçılığa izin vermemek ve düzenlemenin işe yarar olması için iki kere daha koyu yazılan bu terimi tekrar tekrar okuyup ne olduğunu iyi düşünmek gerekir.
Bu şartı yerine getirmiş balığın boyunu belirlerken asla en küçük olgun yumurtalı balık boyu dikkate alınmaz. Ağır av baskısına uğramamış populasyonlar için bu boy; en az %50 sinin yumurtlamış olduğu balık boy sınıfıdır.
Örneğin; Lüfer için
18 cm lik balıkların %2' si,
20 cm lik balıkların %6'sı,
22 cm lik balıkların %18'i,
24 cm lik balıkların %35'i,
26 cm lik balıkların % 49'u,
28 cm lik balıkların %65'i,
30 cm lik balıkların %80 i
32 cm lik balıkların %95'i
34 cm ve daha büyük balıkların %100'ü olgun yumurta ve gonada sahipse
en küçük avlama boyu 26 cm nin üzerinde bir boy olacaktır. Bu değerlerin eğilimi dikkate alınarak en doğru Lm (ilk üreme boyu) belirlenebilir. Ki şuna da dikkat çekmek gerekir; ilk üreme boyu her zaman ilk avlama boyu yada minimum avlama boyu anlamına gelmez. Bazen ekonomik değer, büyüme hızı gibi faktörler dikkate alınarak minimum avlama boyu ilk üreme boyunun çok üzerinde bir boy olarak belirlenebilir.
Belirli bir yaştan sonra cinsiyet değiştiren orfoz, lahoz, çupra ve izmarit, istrangiloz gibi balıklarda ilk üreme boyu eşeysel değişimin gerçekleştiği boyun üzerinde belirlenmek zorundadır.
AV MİKTARI VE AV ÇABASI SINIRLAMALARI - LİSANS VE KOTA
Av miktarı ve av çabasındaki sınırlamalar "KOTA" uygulaması şeklinde yapılır. Yani belirli bir miktara kadar serbest avcılık yapılması, kotaya ulaşınca avcılığın yasaklanması mümkündür. Ancak balıkçılık kazançlı olduğu sürece avcılığa katılan balıkçı sayısı giderek artar, böylece kotaya daha hızlı ulaşılır. Dolayısıyla av mevsimi giderek kısalır ve mevsim sınırlamasına benzer sonuç verir. Bunu önlemek içintoplam kota avcılık izni olan bazı balıkçılar veya balıkçı örgütleri arasında bölüştürülebilir. Yani lisans sistemi uygulanabilir.
Lisans sisteminin en çok uygulama alanı, balıkçı sayısını sınırlandırmak suretiyle av çabasını kontrol etmektir. Ülkemizde 1996 yılından beri uğraşılan ancak bu dönemde başarılabilen yeni av teknesi ruhsatı vermeme uygulaması buna örnektir. Keşke zamanında başarılabilse ve bugün tür ve bölge bazında lisanslama konularını konuşabiliyor olsaydık.
Lisans sisteminin başka yararları da vardır; Kaynağı kullananın kullanmayana göre daha çok ödeme yapması ilkesinden hareketle lisanslar ücretli olarak verileceğinden, sağlanacak gelir, diğer yönetsel araçlar için kullanılabilir. Ayrıca, lisanslı balıkçıların av miktarı, sermayeleri, kazançlarına ilişkin bilgileri yetkililere bildirmeleri istenebilir. Böylece stoğun korunması için şart olan av miktarına ilişkin istatistiki bilgiler sağlanmış olacağı gibi, yatırım ve kazanç verileri balıkçılığın ekonomik olarak düzenlenmesinde gösterge olacaktır.
Ancak balıkçının doğru bildirim yapmaması oldukça yaygın bir durumdur. Lisans zorunluluğu ile balıkçı sayısının kontrolü Türkiye gibi serbest avcılık geleneği olan toplumlarda güçlükler yaratır. İlk sorun; bu hakkın kime verilmesi gerektiğidir. Karşılaşılan ve karşılaşılabilecek sorunlara ve doğru/yanlış alışkanlıklara rağmen; denetimli ve daha rasyonel bir balıkçılık için lisasn sistemi uygulaması mümkün bir sistemdir. Lisans ücretinin balıkçılığın verimliliğine göre ayarlanabilir olması da bir avantaj sağlamaktadır.
Önümüzdeki günlerde ülkemizde belli başlı ekonomik balık stokları için uygulaması mümkün kota sistemleri üzerinde uzun uzun duralım ve fikir alışverişi yapalım.
Çünkü kota sistemi konusunda kafalarda çok fazla muallak nokta var. Örneğin;
1- Hangi türlerde kota uygulamasına geçilmelidir?
2- Toplam kota miktarı ne olacak, nasıl belirlenecek?
3- Bu toplam miktar balıkçılar arasında nasıl pay edilecek
4- Bölgesel stoklar üzerindeki kota hakkından kimler yararlanacak
5- hava ve iklim şartları ve benzeri nedenlerle kullanılamayan kotalar veya kota sahipleri nasıl korunacak
AV ARACI KISITLAMALARI
Kullanılan av aracı tipinde sınırlama getirilmesidir. Örneğin; Doğu Karadeniz, Maramara ve Boğazlarda her türlü trol ağı ile avcılık yasaktır.
Av araçlarının markalanması ve bir sahada kullanılan ağ sayısı, avcı sayısı, ağın derinliği, uzunluğu, genişliği ve göz açıklığı gibi özelliklerinin sınırlandırılması en etkili kontrol ve koruma yöntemlerinden biridir. Saha yasakları ve rezerv alanlar konusunda düşük av baskısına sahip ve seçici av araçlarının teşfik edilmesi konusuna kısaca değinilmişti.
Tekne, ağ ve avcı sayısında sınırlama getirmek av çabasını düşürmek için kullanılır. Ağ gözü açıklığı ise doğrudan henüz avlanabilir özellikte olmayan balıklar üzerindeki baskıyı ayarlamak için uygulanır. Trol, solungaç ağı, olta, sepet ve tuzaklarda avlanacak balık boyunu denetlemek için göz büyüklüğü düzenlemesi yeterliyken istenmeyen türlerin avcılığını önlemek için daha çok karegözlü ağ, bölmelendirme, ızgara sistemleri, kaçış kapıları, yatay ve dikey paneller gibi av aracına göre değişen uygulamalar kullanılır.
Kaynak : http://www.gelbalder.org/showthread.php/2084-Bal%C4%B1k%C3%A7%C4%B1l%C4%B1k-Biyolojisi-ve-Bal%C4%B1k-N%C3%BCfusu-Hareketlerine-%C4%B0li%C5%9Fkin-Genel-Bilgiler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder