27 Nisan 2013 Cumartesi

GELBALDER


Yaş günleri, kuruluş kutlamaları ve benzer olaylar gerek bireylerin gerekse toplulukların yaşamlarında önemlidir. Hiç şüphesiz sevinç ve umudun yan yan yürüdüğü yollarda eğer birde ortak amaçlar, bu amaçlara doğru ilerlenen yolda çeşitli zorluklar varsa seneyi devriyeler çok daha önemlidir. Yapmak istedikleriniz, yapabildikleriniz ve yapamadıklarınız bir bir geçer gözünüzün önünden. Hafızanız en çok bu gün kuvvetlenir, en küçük ayrıntılar, yıllarca düşünseniz hatırlamayacağınız konular bir bir aklınıza gelir. Arkadaşlarınızı ararsınız, onlar sizi arar, mailler, tebrik mesajları bir yandan paylaşıma açtığınız mutluluğunuzu arttırırken diğer yandan içinizde tarif edemediğiniz bir hüznün büyümesine neden olur.

Yine de bu seneyi devriyelerin en önemlisi ilk olandır, mesela çocuğunuzun ilk doğum günü gibi. Onu hiç unutmazsınız, doğumu, ayaklarının üstüne kalkma çabaları ve ilk yürümeye başlaması, ilk konuşmalar, ilk sesli iletişim, yürüdükçe ve konuştukça sosyalleşmeye başlaması ve sizin dışınızda kurmaya başladığı ilk ilişkiler. Dünyaya gelişi ve bu dünyada var olmaya devam etmek için attığı iç güdüsel adımlar sizin her birlikte yaşadığınız ama en çok ilk yaş gününde fark ettiğiniz olgulardır. Özetlemek gerekirse yıl dönümleri önemlidir ama en önemli olanı ilk doğum günüdür.
Belki bu gün geçen bir senenin faaliyet raporunu yazmak gerekirdi. Yine de yaptıklarımızı, yapamadıklarımızı ve nedenlerini tartışmak yerine duyguları paylaşmak daha anlamlı geldi bana.

GELBADER’in kurulduğu günden bu yana sempati ve desteklerini esirgemeyen değerli hocalarımıza, uzaklardan yada yakınlarımızdan küçük yada büyük destek veren balıkçı dostlarımıza, ilkleri gerçekleştirme yolunda cesur adımlarla bize ellerini uzatan değerli Sivil Toplum Kuruluşlarına, çok paydaşlı balıkçılık yönetimi konusunda önemli adımlar atan merkezi balıkçılık otoritemize ve değerli kadrolarına, kurulduğumuz ilk günden bu yana sesimizi uzaklara taşıyan medya mensubu kardeşlerimize ve burada özel nedenlerle ismini sayamadığımız moral destekçilerimize sonsuz teşekkürler.

GELBALDER sizlerle var oldu ve gelecekte de sizlerle var olmaya devam edecek.
Nice Yıllara

26 Nisan 2013 Cuma

Bir yildönümü mesaji





Balıkçılık Sektörünün Değerli Temsilcileri

Bundan tam bir yıl önce 26 Nisan 2012 tarihinde “Geleneksel Balıkçılığı Yaşatma Derneği” kuruldu. Bu dernek ülke balıkçılığının esenliğine gönül verenlerin arı düşüncelerle ve duygularla yaşama geçirdikleri bir sivil toplum örgütüdür. Bugün bir yılımızı verimli bir şekilde değerlendirmemizin de mutluluğunu yaşamaktayız. Yeni bir kuruluş olunmasına karşın geçen süreç resmi kurumlarla, akademik ortamlarla, yerel yönetimlerle ve sivil toplum örgütleriyle son derece verimli işbirliği ve diyaloglar içerisinde bulunduğumuz dönem olmuştur. Diğer taraftan derneğimizin maddi olanaksızlıklarına karşın balıkçılığımızın ilgi alanına dahil etkinliklerinden olabildiğince soyutlanmamaya da gayret gösterilmiştir.

Bu arada yeri gelmişken bir temel hususu da dile getirmekte yarar var. Geleneksel Balıkçılığı Yaşatma Derneğinin temel amacı Tüzüğümüzün 2. maddesinde net bir şekilde belirtilmiştir. Varoluş nedenimizin özümsenmiş hali ve dolayısıyla derneğimizin temel felsefesinin çerçevesi şu şekilde belirlenmiştir. “Amacımız, her geçen gün biraz daha yok olmakta olan geleneksel kıyı balıkçılığının korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak için, hukuksal, sosyal, kültürel, ekonomik ve bilimsel alanlarda faaliyet yapmaktır. Canlı sucul kaynakların sürdürülebilirliğinin sağlanması ve geleneksel kıyı balıkçılarının üzerinde avcılık yaptığı kıyı ve kıyı ötesi deniz alanlarının korunması için dernekler kanunun tanımladığı yasal sınırlar, tüzük ile belirlenmiş faaliyet alanları ve konularında dernek amacı doğrultusunda her türlü yasal faaliyetleri planlar ve faaliyete geçirir.

Dernek bu temel amacının yanı sıra, genel olarak balıkçılığın içinde bulunduğu sorunların tespiti ve olası çözümüne katkı sunmak için faaliyetlerde bulunur. Avrupa Birliği üyesi ülkeler ile Karadeniz ve Akdeniz ülkelerindeki geleneksel balıkçılık sorunları ve olası çözümleri için bilgi alışverişinde bulunmak ve darboğazların olası çözümleri için işbirliği yapmak Geleneksel Balıkçılığı Yaşatma Derneğinin temel amaçları arasındadır.”

Geleneksel Balıkçılığı Yaşatma Derneği’nin sektöre ve topluma yansıyan aynası ise Forum’u olmuştur. Forum içerik açısından kısa süreç içerisinde göz ardı edilemeyecek olumlu seviyeye gelmiştir. Ayrıca balıkçılık sektörünü ilgilendiren güncel olaylarla makalelere de Forumda yer verilerek sektöre ve topluma katkı sağlanmaya çalışılmıştır.

Derneğimizin yaptığı ve yapmayı öngördüğü veya öngöreceği faaliyetler bir yana en önemsediğimiz girişim“Balıkçılık Uygulamalarında Çok Paydaşlı Acil Reform Çağrısı” ile ilgili “Deklarasyon” metnidir. Bu deklarasyonun balıkçılığımızda zihniyet açısından çok önemli bir adım olduğu kuşkusuzdur.

Söz konusu deklarasyon tümüyle akılcı, yapıcı ve bütünleştirici bir kombinasyonu içermektedir. Hal böyle olmakla beraber kişisel olarak önceliği verdiğim hususlar şunlardır.

· Balıkçılık sektöründeki tüm balıkçı birlik ve kooperatifleri ile yapıcı diyaloglar içerisinde bulunarak sektörün bir bütün olarak ve sorumlu balıkçılık ilkelerine bağlı bir şekilde kalkınmasına zemin oluşturucu faaliyetlerde bulunmak,
· Kıyı topluluklarının sürdürülebilirliği, kıyısal sucul yaşamının sürdürülebilirliğine bağlıdır. Bu nedenle, sürdürülebilir bir kıyı yönetim planı oluşturulmasına, kısa ve orta vadeli önlemler, uzun vadeli korumacı yasal mevzuat ile desteklenmesine ön ayak olmak,
· Balıkçılıktan sorumlu resmi otoriteye sağlıklı kararlar alabilmesine olanak yaratmak, bununla ilgili olarak siyasi kulvarın merkezi otoriteye yaptığı veya yapabileceği olumsuz baskılara karşı onlara destek vermek, ayrıca bu konuda kamuoyu oluşturmak,

Özellikle Geleneksel Balıkçılığı Yaşatma Derneği’nin benimsediği felsefe balıkçılıkla ilgili tüm sorunların balıkçılık biliminin ışığı altında çözüm bulabilmesidir. Bunun için “bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek” benimsenen husus olmuştur.
Geçen bir yıllık süreç içerisinde derneğimiz yönetim kurulu üyelerimiz balıkçılıkla ilgili sorunları ve çözüm önerilerini çeşitli televizyon kanalları ve basın aracılığı ile kamuoyuna yansıttılar. Bunu taktire şayan bir gelişme olarak gördüğümü özellikle belirtmek isterim.
Önümüzdeki süreç içerisinde Geleneksel Balıkçılığı Yaşatma Derneğimizin hizmet yelpazesini genişleteceğinden ve buna bağlı olarak toplum ve balıkçı kesimi ile ilgili çok yönlü faaliyetlerini de yoğunlaştıracağından kuşku duymuyorum. Dernek olarak her kesim ile nitelikli sevgi ve saygınlığa dayalı ilişkiler içerisinde bulunmamız“olmazsa olmazlarımız” dan olarak sürdürülecektir.
Yol haritamız balıkçılık sektörüne ve toplumumuza bilimin ışığı altında sürdürülebilir hizmet akışını bir sivil toplum örgütü olarak gerçekleştirmektir. Derneğimiz bünyesinde hali hazırda mevcut ve gelecekte de aramıza katılacak başta balıkçı kardeşlerimiz olmak üzere toplumumuzun her kesimini teşkil edecek üyelerimizle bu hususu gerçekleştireceğimizden kuşkum yoktur.
Derneğimizin nice yıllar örnek bir sivil toplum kuruluşu olarak hizmet vermesi en büyük arzumuzdur. Bu arzumuza anlam katacak olan husus da balıkçılığımıza gönül verenlerin her zaman desteğini esirgememeleri olacaktır.
Nice hizmetlerde ve sorunların çözümünde yine hep beraber el ele, gönül gönüle sürecek paydaşlıklarda buluşmak üzere.....
Sevgi ve saygılarımla.
Nezih BİLECİK
Geleneksel Balıkçılığı Yaşatma Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı

http://www.gelbalder.org/gelbalder/3371-bir-yildonumu-mesaji.html 

15 Mart 2013 Cuma

1. Balıkçılık Çalıştayı Sonuç Bildirisi Üzerine

S.S. İSTANBUL BÖLGESİ SU ÜRÜNLERİ KOOPERATİFLER BİRLİĞİ TARAFINDA 1-4 MART 2013 TARİHLERİ ARASINDA YAPILAN "I. BALIK VE BALIKÇILIK ÇALIŞTAYINDA” ALINAN KARARLAR ÜZERİNE
İstanbul birlik sürdürülebilir balık mücadelesi ve içine girdiğimiz “balıkçılık uygulamalarında reform sürecinde” sorumluluk alan, tabanının görüş ve taleplerini merkezi bürokrasiye taşıyan, bu süreçte çok önemli işler yapmış ve gelecekte de yapmaya devam edeceğine inandığımız önemli bir balıkçı örgütüdür. Bu çalış tayda çıkan kararlar hakkındaki düşünce ve eleştirileri paylaşmadan önce bu huşunun altını çizmekteki amacın sadece fikirler düzeyinde bir görüş paylaşımı olduğudur. Bu konuda hatırlatmak istediğim bir başka husus ise eleştiri kapsamına giren düşüncelerimde muhatabın Birlik ve Birli Yönetiminin olmadığı, toplantıya katılan ve sorunların olası çözümleri konusunda katkı vermesi beklenen değerli akademisyenlerimize yönelik olduğudur.
İstanbul Bölge Birliği güncel sorunları ortaya koymuş, bu sorunlar temelinde bir tartışma platformu oluşturmuştur. Bu ortaya konan sorunları yargılamak, bu konuda eleştiri yada öneri getirmek bu yazının amaçları dışındadır. Yazının bu giriş bölümünü bitirirken altını çizmek istediğim son husus ise İstanbul Birlik yönetiminin zor koşullar altında da olsa örnek bir davranış gösterdiği ve sürdürülebilir balıkçılık mücadelesinin en önemli paydaşlarından biri olduğunu bir kez daha göstermiş olduğudur.

Çalıştay “İstanbul özelinde balıkçılık, kooperatifçilik ve kooperatiflerin ekonomik olarak güçlendirilmesi adına paydaşlarla görüş alışverişinde bulunmak ve ortak kararlar üretmek” üst başlığı altında 8 farklı tartışma konusu belirlemiştir. Bu tartışma konuları;
1-Su ürünleri avcılığı sektörünün temel sorunları,
2-Balıkçıların durumunu ve yaşam standartlarının sağlıklı işlemeyişinin nedenleri,

3-Balıkçı barınaklarının sorunları,
4-Su ürünleri kooperatifi ana sözleşmesinin doğan yetersizlikler,
5-Nakil belgelerinin uygulamalarında yaşanan sıkıntılar,
6-Balıkçılık kaynaklarının daha iyi yönetilmesinin önündeki engeller,
7-Su ürünleri avcılığının düzenleyen tebliğlerle ilgili sorunlar,
8-Kooperatiflerin güçlendirilmesi, .
Sıralanmıştır ve benim tartışmak istediğim bu sıralama ve tespitler değil bu sıralamaya bağlı olarak yapılan tespitler ve çözüm önerileridir.
Tespit edilen sorunlara yönelik alınması gereken tedbirler ve orijinal metne sadık kalarak bu tedbirlere dair düşüncelerim;
1-Uygulanmakta olan su ürünleri ve sosyal güvenlik mevzuatlarında balıkçı meslek tanımının olmayışı önemli eksiklik olarak görülmektedir. Hazırlanmakta olan kanun tasarısında ve buna bağlı olarak çıkarılacak yönetmeliklerde bu tanımın yapılması ve sosyal güvenlik kurumu ile ilişkilendirilmesi önemli bir yarar sağlayacaktır.

Balıkçılık sektöründe sosyal güvenlik kanayan bir yaradır. Geçmişte bu konuda bazı adımlar atılmaya çalışılmış ama kalıcı bir çözüm bulunamamıştır. Sorun balıkçılığın mesleki tanımı yada bu konudaki yetersizlerde değil balıkçılık ekonomisinin içinde bulunduğu kaotik yapıda aranması gerektiği konuyla ilgilenen her kesin malumudur. Meslek tanımı yapılmış bir çok sektör aynı sorunları yaşamakta, sağlık ve ihtiyarlık sigortası alanında sorunlar devam etmektedir. Bu konuda yapılması gereken tartışma ve çalışmalar sigorta primlerinin hangi kaynaktan karşılanacağıdır. Geleneksel kıyı balıkçıları açısından baktığımızda sorun tamda budur. Düzenli bir gelire sahip olmayan kıyı balıkçısı düzenli ödenmesi gereken sigorta primlerini nasıl yatıracaktır. Bu sorunun çözümü sadece mevzuata dayalı bir çözüm değildir, “bu sorunun çözümü geleneksel kıyı balıkçısının refah düzeyimim iyileştirilmesi ve buna da bağlı olarak gelirlerin nasıl düzeltileceğinde” yatmaktadır. Gözden kaçan bir başka husus ise balıkçı gemisi çalışanlarının (tayfa) sosyal güvenlik sorunudur.  Avcılık gelirlerinde pay sisteminin işlediği geleneksel kıyı balıkçılığında sigorta primleri konusunda tekne sahibi ve çalışanı tekne mülkiyeti dışında eşit koşullara sahiptir ve her ikisi de prim ödemesinde disiplin sağlayabilecek bir gelir mali istikrarına sahip değildir. Bu nedenle geleneksel balıkçılık prim fonu oluşturulmalı, balıkçılık ticareti üzerinden kesilen vergi, harç vs. benzeri gelirlerinden belirlenecek uygun miktarlar bu fona aktarılmalıdır. Hangi mevzuata sahip olursak olalım primde kaynak sorununu çözmeden geleneksel balıkçılık alanında sosyal güvenlik sorununu çözemeyiz.
Endüstriyel avcılıkta ise büyük çoğunluğu itibari ile maaş artı pay (prim) sistemine geçilmiştir ve burada işletilmesi gereken hukuk işveren hukuku olmalıdır. Endüstriyel avcı teknesi çalışanlarının sigorta primleri işverenleri tarafından yatırılmalıdır.
2-Hali hazırda uygulanmakta olan Bağkur’a üyelik sürecinde Ziraat Odasına üyelik şartının kaldırılması ve bunun yerine BİRLİK, SÜRKOOP üyeliğinin geçerli olması, balıkçılarımızın maddi ve manevi zarar görmesini engelleyecektir.

Bu tedbirler listesi içinde benim için en anlaşılmaz önerilerden bir tanesi budur. Balıkçılığın sosyal güvenlik sorunlarının çözümünde şikayet ettiğimiz odaya kayıt külfetinin ortadan kaldırmak yerine birlik üyeliğinin zorunlu olması sadece bürokratik kurumların yer değiştirmesinden başka bir işe yaramayacaktır. Ayrıca her hangi bir kooperatife ortak olmamış bir balıkçı veya kooperatifi herhangi bir birliğe üye olmayan balıkçılar bu hakkı nasıl kullanacaktır?
Hiçbir dostumuz kızmasın, bu öneri balıkçının sosyal güvenlik problemini çözmekten çok ağır mali sıkıntılar yaşayan kooperatiflerimize bir mali kaynak yaratmak amacı ile önerilmiş görüntüsü vermektedir. Kooperatiflerimizin mali açıdan güçlendirilmeleri için atılması gereken adım balıkçılık gelirlerinde iyileştirmelerin önünün açılmasıdır. Bunu sağlamanın yolu ise avcılıkta rekabet, pazarlama ve alternatif gelirler yaratma konusundaki adımlarla mümkündür.

3-Kooperatifler ve Bölge Birliklerinin Ticaret Sicil Tescil ilanlarının Ticaret Odası yerine üst birlik tarafından yapılması, Birlik ve Merkez Birliğini güçlendirmek amacıyla yarar sağlayacaktır. Bu konuda bir yasal değişiklik gerekmektedir.
Bu öneride bir yukarıda yapılan önerinin bir benzeridir. Yapılması gereken bürokratik kurumun kimin olacağını tartışmak değil, balıkçılık örgütlenmelerinde her türlü bürokratik hantallığın giderilmesi ve örgütlenmelerin ekonomik maliyetlerin nasıl düşürülebileceğini tartışmaktır.


4-Balıkçılarımızın çalışma şartları yoğun ve ağır olduğundan yıpranma payları yüksektir, erken emeklilik hakkı verilmelidir. Bu konuda Bakanlık ve SÜRKOOP olarak SGK nezdinde teşebbüse geçilmesi önemli bir fayda sağlayacaktır.


Doğru bir öneridir ve balıkçılık sektöründe sosyal güvenlik tartışmasının önemli bir konu başlığıdır.
5-Balıkçı ve faaliyetlerin toplum tarafından bazen yanlış/yetersiz algılanması söz konusudur. Bu durumun giderilmesi, balıkçılık mesleğinin tanıtılması, balıkçıların kullanmakta oldukları av araçları ve avlanma yöntemlerinin kaynaklar üzerindeki olumsuz olabilecek etkilerinin ortadan kaldırılması, Bakanlık tarafından ilan edilen yönetim kararlarının uygulanmasına tüketicilerinde ortak edilmesinin sağlanması, sağlıklı su ürünleri tüketiminin arttırılması amacıyla kamu spotlarının hazırlanarak medya kuruluşlarında yayınlanmasının sağlanması önemli bir katkı sağlayacaktır.

Geleneksel balıkçılık kentlerin deniz ile iletişimini sağlayan en önemli tarihsel yapıdır. Günümüzde yok olmanın eşiğine gelen bu sosyo ekonomik gurup desteklenmeli, topluma anlatılmalı ve desteklenmesinin önemi üzerine her türlü girişim Sivil Toplam, Merkezi Balıkçılık Bürokrasisi ve Balıkçılık Örgütleri işbirliği ile hayata geçirilmelidir.

6-Sektörün daha iyi yönetilmesinde eğitimin önemli bir rol oynadığına inanılmaktadır. Bu nedenle bakanlık, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve balıkçılık kooperatifleri olarak balıkçıların, tüketicilerin ve kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla basın bültenleri ve bildirilerin hazırlanması ve periyodik eğitim çalışmalarının düzenlenmesi gerekmektedir.



7-Küçük ölçekli balıkçıların ÖTV’siz mazot alabilmesi için kolaylaştırıcı çalışmaların yapılması sağlanmalıdır. ÖTV’siz mazot kullanarak kayıt dışı ve yasak avcılığı önlemek için, Bakanlığımızın, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile birlikte bu sorunu önleyici tedbirlerin alınması sağlanmalıdır.

Doğru bir tespittir ve ÖTV siz mazot kullanımında var olan eşitsizlik acilen giderilmelidir.

8-Balıkçıların kullandıkları av araçları, yunuslar nedeniyle her geçen yıl artan oranda tahribata uğramakta, ekonomik olarak zararlara yol açmakta ve çoğu kez avcılığa devam edemeyecek durumlara neden olmaktadır. Bakanlığımızın başta Karadeniz ve Marmara Denizi olmak üzere denizlerimizdeki yunus populasyonunun tahmini konusunda Üniversiteler ve Araştırma Enstitülerin bu konu ile ilgili araştırma yapılmasının sağlanmalıdır.

Benim anlamakta zorlandığım önerilerden birisi budur. Bunca değerli akademisyenin katkı verdiği bu toplantıdan çıkan bu öneri acaba ne anlama gelmektedir. Yunus avcılığının serbest bırakılması için bir gönderme yapılan bu öneri açıkçası böyle değerli bir çalış taydan tedbir olarak çıkmamalıydı. Elbette ki Yunus balıkları beslenebilmek için geleneksel kıyı balıkçılarının  av araçlarına zarar vermekteler ve balıkçılık faaliyetlerini engellemektedirler. Bu sorunun çözümü popülasyon tahmininde ve buna bağlı olarak avcılığın serbest bırakılmasında değildir. Bu sorunun çözümü geleneksel av araçlarının Yunus zararından etkilenmeyecek şekilde modifiye edilmesinde veya başka av araçları ile değiştirilmesinde aranmalıdır.

9-Balıkçıların kazancını arttırmak ve stoklar üzerinde ki av baskısını azaltmak amacıyla balıkçı teknelerine su ürünleri kooperatifleri öncülüğünde turizm amaçlı balık avcılığı izni verilmesi talep edilmektedir.

Bu öneri doğru bir öneridir. Geleneksel kıyı balıkçılarının ve onların kooperatiflerinin mali olarak güçlendirilmesi açısından da en gerçekçi öneridir. Avrupa’da ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılan geleneksel balıkçılık turizmi ( pesca turizm ) bir an önce hayata geçirilmeli merkezi otorite bu konuda yol gösterici ve destekleyici bir rol üstlenmelidir. Bu konuda onaylanan bir pilot proje Gökova körfezinde onaylanmış ve yakında başlamak üzeridir. Çok önem verdiğimiz bu proje tek pilot bölge ile sınırlı kalmamalı içinde bulunduğumuz yıl içerisinde pilot proje sayısı arttırılmalıdır.
10-Ziraat Bankasının Balıkçılara verdiği kredilerde kredi teminatların tekne ruhsatlarını yeterli olması sağlanmalıdır.

Bu öneri doğru bir öneridir ve balıkçının borçlanması konusunda “borcun geri ödemesi ve balıkçının ekonomik güvenliği” için alternatif tartışmalar başlatılmalıdır.

11-Balıkçıların, ruhsat ve izin belgeleri gibi her türlü işlemleri Bakanlık İl Müdürlükleri yanında İlçe Tarım Müdürlüklerinden de alabilmelerine ilişkin düzenleme yapılması önemli bir ihtiyaç olarak nitelendirilmektedir.

Bu öneriye ek olarak; mevzuattan doğan bürokrasi azaltılmalı, balıkçılık çalışanlarının belgelendirilmeleri tekne sahibinin kefaletine dayanarak kooperatif yada birlikler tarafından yapılmalıdır.

12-STWC belgelerinin (sınırlı vardiya zabiti, balıkçı gemisi kaptanı, usta gemici) alınması ile ilgili kurs sürelerinin uzunluğu ve balıkçılara önemli bir maliyet getirilmesi nedeniyle Bakanlığımız ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Balıkçı gemilerine yönelik sürecin kısaltılarak sadeleştirilmesi kaçınılmaması gereken bir zorunluluk olarak görülmektedir.

Kurs ekenomosine katkı saplayan bu uygulama gözden geçirilmeli, 12 m altında liman sefer hakkına sahip balıkçı gemilerinde STCW zorunluluğu kaldırılmalıdır. Altına Türkiye’ninde imza attığı STCW-F prosedürleri liman sefer bölgelerinde faaliyet yapan balıkçı  gemilerinin çalışanlarını sertifika zorunluluğundan muaf tutmaktadır. Balıkçı gemileri için yeni sertifikasyona  geçmeyi beklemeden “Gemilerin gemi adamları ile donatılmasına dair yönetmelikte” yapılacak yapılacak küçük bir değişiklik yeterli olacaktır.

13-Gerçek balıkçının gelir kaybına yol açan amatör balıkçıların ticari faaliyetini engellemek amacıyla, amatör balıkçılığı düzenleyen tebliğde avlanmasına izin verilen günlük 5 kg miktarın günlük 1 kg olarak düşürülmesi yararlı olacaktır. Amatör balıkçıların da denetlenmeleri büyük önem taşımaktadır.

Benim anlamakta zorluk çektiğim bir başka öneride budur. Amatör balıkçılıkta yapılması gereken tür ve boy yasaklarında bilinçlendirme ve tebliğ konusundaki denetimlerin hayata geçirilmesidir. Sorun amatörün 5 kilo balık avlaması değil top yekün hatalı avcılık yapmamız ve bu konuda bilinçsiz olmamızdır. Profesyonel av araçlarının kullanımı konusunda denetimler sıkılaştrılmalı ve bu konuda ek önlemler alınmalıdır. İdare tarafından getirilen av araçlarının ve ağ başlıklarının markalanması bu konuda önemli bir adımdır ve büyük ölçüde işe yarayacağı kesindir.

14-Gündemde olan Balıkçı barınaklarının Ulaştırma bakanlığına devredilmesi çökme noktasında olan balıkçılığı geriye dönülmeyecek bir kaosa sürekleyeceği. Balıkçı barınakları Adı üzerinde OLAN balıkçı barınakları ticari bir işletme olmadığından Liman başkanlıklarınca verilen işletme izinleri geriye çekilmelidir. Balıkçı barınaklarının imar planlarının olmaması Balıkçı barınağının kiralanmasında ve sonrasında bürokrasi engeli ve yetki karmaşası yaşanmaktadır Güvenliğin olmaması,Balıkçı ve kooperatiflere ait bir lokal, dinlenme/toplantı yeri eksikliği Barınaklarda üst yapılarının olmaması, Balık satış yerlerinin zorlaştırılması Barınaklarından alınan gayri safi yeden ödenmesi gereken %10 kesintinin alınması, Balıkçı ruhsatı olmasına rağmen balıkçılık mesleği icra etmeyenlerin yarattığı sorunlar Balıkçı ruhsatı olmasına rağmen balıkçılık mesleği icra etmeyenlerin yarattığı sorunlar

Balıkçı barınaklarının kiralanmasında günün gerçeklerine uymayan mevzuat ve bürokratik çok başlılık acilen ortadan kaldırılmalıdır. Barınakların kiralanması ve yönetiminde tek yetkili kurum Genel Müdürlük ve teşkilatları olmalıdır. Balıkçı barınakları yönetmeliği yeniden düzenlenmeli, ilk yardım, eğitim, sosyal faaliyetler ve balık işleme, satma, saklama ve pişirme gibi konularda gerek altyapı düzenlemeleri gerekse mevzuat yeniden düzenlenmelidir.

15-Ana sözleşmeler Türkiye Milli Kooperatifler Birliği ,Sürkoop, Birlikler, Bakanlık ca yapılacak çalışmalarla değişikliklerin en kısa zamanda tartışmaya açılması kabul görmüştür.

Bu maddenin içeriği belli değildir ve açıklanmaya ihtiyacı vardır.

16-Nakil belgeleri 3/1 Tebliğde açıklanan şeklinin genişletilerek Ülke, Sektör menfead lerine önemli katkı sağlamak amacı ile Her Balık 20 kg üzeri Karaya çıktığı anda gideceği yer mesafe aranmaksızın olduğu yerde satışa sunulacaksa bile nakil belgesi ile belgelendirilmesi. Herkesin çoğunlukla kabul ettiği yakalanan balık istatistiklerinin doğru olmadığı ortadan kalkacak stoklar üzerinde çok doğru bilgi verileri ne kavuşulacak, Kayıt dışılık ortadan kalkacak, yasak avcılığın önlenmesine katkı sağlayacak, kota sistemine geçişi kolaylaştırılacak olması öncelik arz ettiği karara bağlanmıştır. Marmara Denizinde teknelerin sınırlanma getirilmesine rağmen hiç uygulama yapılmayan sonar cihazlarının kısıtlama değil tamamen kaldırılması, av baskısını, haksız rekabeti önleyeceği kanaati kabul görmüştür.Tebliğler yayınlanırken alınan kararların uygulanmasına en az bir yıl süre verilmeli av araçları,gereçleri yasaklanıyor ise o av araçları bakanlık tarafından toplanarak bedeli ödenmesi kabul görmüştür.

Balıkçılık reformunun en önemli noktalarından biri olan bu konuda eksiklikler en kısa zamanda giderilmeli ve ek tedbirler alınmalıdır.

17-Bakanlığın hizmet ve denetimlerin daha iyi yapılabilmesi amacıyla, taşra örgütlenmesi Su Ürünleri şubelerinin kurulması gerçekleştirilmeli, bu birimler ve liman ofislerinde uzmanların istihdamı sağlanmalıdır. Buna ek olarak liman ofislerin sayısı arttırılarak belirtilmiş limanlar dışındaki yerlerde avın çıkartılmasına izin verilmemelidir.

Doğru bir öneridir ve eksiklikler gözden geçirilerek ek tedbirler ile birlikte hayata geçirilmelidir.

18-Av, av gücü, ıskarta ve sosyo-ekonomik analizlere izin verecek girdi ve çıktıları içeren veri tabanları için sağlıklı, gerçek zamanlı bir veri toplama sistemine geçilmesi, bu bilgilerin dolaylı stok tahmin yöntemlerinde kullanılması kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Doğru bir öneridir ve kayıt sistemimizin eksiklikleri gidererek işlevli hale getirilmelidir.

19-Filonun küçültülmesi amacıyla verilen desteklerin arttırılması ve 12 m’den küçük teknelere de bu destekten yararlanması sağlanmalıdır

Bu önerinin fikri arka planının tartışılması gerekmektedir. Bu haliyle tam olarak ne kast edildiği anlaşılmamaktadır.

20-Balıkların göç yolları üzerinde bulunan ve biyolojik koridor olarak tanımlanan İstanbul ve Çanakkale Boğaz’ında dalyan ve gırgır avcılığının yapılmasına müsaade edilmemeli, bunun yanında Marmara Denizi’nde biyolojik sözleşmesinin gerektiği oranda deniz koruma alanları ilan edilmelidir. Dalarak zıpkınla balık avcılığına verilen izin yeniden gözden geçirilmeli ticari olmaktan uzaklaştırılmalıdır. Belirlenecek boy üstündeki Gemilere açık denizlerde avcılığını devam ettirmesi doğru olacağı benimsenmiştir.

Doğru bir öneridir daha da geliştirilmelidir. Deniz rezervleri konusunda uluslar araşı anlaşmanın son tarihi 2016 dır ve kooperatiflerimiz vakit kaybetmeden bu konuyu gündeme alarak bölgelerinde bulunuan bilim insanları ile birlikte kendi olasaı koruma alanlarını şimdiden belirlemeye başlamalıdırlar.

21-Başta Marmara Denizi olmak üzere tüm denizlerimizde; kirlilik, artan denizcilik faaliyetlerinin sonrası balans suları ile taşınan işgalci türler, iklim değişikliğinin yol açtığı ekolojik sorunlar balıkçılığımızı tehdit etmektedir. Balıkçılığımızı etkileyen kirliliğin önlenmesi için ülkemizin de taraf olduğu uluslar arası sözleşmeler ve ulusal yasa ve yönetmelikler çerçevesinde; başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı olmak üzere Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Büyükşehir, İl ve İlçe Belediye Başkanlıkları görev ve sorumluluklarını titizlikle yerine getirmeli, izleme ve denetim faaliyetlerini titizlikle sürdürmelidirler. Bu konuda gerektiğinde akademik kuruluşlardan destek sağlanmalı; kamuoyunu bilinçlendirmek amacı ile araştırma, eğitim ve yayım faaliyetlerine hız verilmelidir.

Deniz kirliği çağımızın en tehtid edici unsurlarından biridir bu konuda toplumun küçün azınlarında oluşan farkındalığın en geniş kitlelere ulaştırılması konusunda ortak çaba içinde olmak, yerel ve merkezi idare noktasında konuyu sürekli gündemde tutmak gerekmektedir.

22-Küçük ölçekli balıkçıların kullandıkları av araçlarının uzunluklarında sınırlama getirilmeli, Bakanlıkça ağlar sınıflandırılmalı, markalanmalı ve her teknenin ruhsatında hangi ağ ve ne boyutta kullanacağı belirlenmelidir. Seçiciliği yüksek av araçlarının kullanılması sağlanmalıdır (Her türe özgü kanca boyu, ağ göz açıklığı).

Doğru bir öneridir ve Genel Müdürlüğün bu konuda başlattığı çalışmalara destek sağlanmalıdır.

23-Kaçak avcılık yapan balıkçılar için cezaların yaptırım gücü oldukça yetersizdir. Kabahatler kanununda gerekli düzenlemeler yapılmalı, cezalar caydırıcı olmalı ve kaçak avcılık yapan tüm teknelerin yeddi-emine bağlı limanlara çekilmesi sağlanmalıdır.

Doğrı bir öneridir ve en kısa zamanda yeni tedbirler alınmalı mevzuat günün gerçeklerine göre yeniden düzenlenmelidir. Kontrol edilmesi zor yada yasadışı avcılığın yaygın olduğu sahalarda engelleyici resifler gündeme alınmalı ve acilen hayata geçirilmelidir.

24-Tüm çabalara rağmen kaçak avcılık ile mücadele de başarılı olunamamıştır. Kanunda belirtilen tüm görevlerin izleme, denetim ve kontrolde daha etkin rol almaları sağlanmalıdır. Buna ek olarak balıkçı örgütlerin dâhil olduğu otokontrol sistemlerin uygulanması kaçınılmazdır.

Doğru bir öneridir ve av sahalarının elektronik gözetlenmesi ile desteklenmelidir.

25-Karadeniz’de kum midyesi ve salyangoz avcılığında kullanılan hidrolik direnç ve algarnanın, Marmara Denizi’nde karides algarnaların trole yasak olan alanlarda kullanılmasına izin verilmesi, denizlerimizin biyoçeşitliliğine önemli zararlar vermektedir. Bu av araçları yerine ekosisteme zarar vermeyen alternatif avlanma yöntemlerinin getirilmesi amacıyla araştırmaların desteklenmesi yararlı olacaktır.

Çok doğru bir öneridir ve yeni düzenlemelerin hızla yapılması gerekmektedir.

26-Karadeniz’de işgalci bir tür olan rapananın ve deniz salyangozunun yıl boyunca tuzakla ve dalarak toplanması kaidesiyle yıl boyunca avcılığına müsaade edilmelidir.

Doğru bir öneridir ve avcılığı mütevazi bir destek ile teşvik edilmelidir.

27-Haksız rekabeti önlemek için orkinos kotasına sahip olan gırgır teknelerine söz konusu yıl için başka avcılık ruhsatı verilmesini önlenmeli ve kota devredilmesi adil olmadığı, kota devri devam edecekse orkinos kotası bulunmayan tüm Gemiler kota sisteminin içine dahil edilmelidir.

Doğru bir öneridir ve acilen tartışmaya açılmalıdır. Endüstriyelavcılıkta gelirlerin adil paylaşını hayata geçirmek reform sürecinin en önemli adımlarından biri olacaktır. Ek olarak bu öneri HAMSİ AVCILIĞI, BALIK UNU SANAYİ VE BU SANAYİDEKİ DİKEY BÜYÜMENİN ETKİLERİ İLE BİRLİKTE TARTIŞILMALI benzer bir önlem sektörün bu kesiminde de hayata geçirilmelidir.
Işıkla avcılık yapılan avcılık sahalarında Gırgır avlanma derinliği 50 metre asgari sınıra çekilmeli Marmara ve Batı Karadeniz’de belirlenecek bir boyun üstündeki Gırgır av teknelerinin 50 metreden sığ sularda avlanmaları engellenmelidir.

28-Gırgır ve voli teknelerinde su altı ışık kaynağında, dip kablosunun uzunluğu, ağ derinliğinden fazla olmamalıdır. Son zamanlarda derin sularda yapılan dip avcılığında yatak balıklarını ağlara vurdurmak için kabloların uzatılarak yapılan sistem yatak balıklarının yerlerini değiştirdiği tespit edilmiş bu nedenle tedbir alınması gerekli görülerek tavsiye kararına eklenmiştir.

Anlamsız bir öneri, muhtemelen yanlış bilgiler ışığında gündeme gelmiştir. Enteresan olan değerli akademisyenlerimizin bu konuda neden müdahil olmadığıdır.

29-Balıkçılığın gelişmiş ülkeler standardına ulaştırabilmek için birim, bölge birlikleri ve ulusal birlik düzeyinde yapabilecekleri yatırım projelerin neler olabileceği, bu yatırımları hangi alanda, nerede ve nasıl yapılabileceği nden yola cıkılarak;
a) Kooperatifler,Birlikler,Merkez Birliği ile birlikte Balık Borsasını oluşturmak.
b) Balık satışlarının tamamını Kooperatiflerin bünyesine taşımak.
c) Merkez Birliğince, Akdeniz,Ege,Marmara,Batı Karadeniz ve Doğu Karadeniz olarak beş bölgede Balıkları depolama, Şokla ma ve paketleme tesisi kurulması
d) Her Kooperatifin Balık satış yerlerinin açılması
e) İstanbul da yeni yapılacak Balık Halinin işletmesini sektör adına yapabilmek için çalışmaların başlatılması
f) Sektörün av araç gereçleri olan ağ imalatının yapılıp yapılamıyacağının çalışmalarını başlatılması, Balıkçı muşambalarının imalatının yapılabilirliğinin altyapı çalışmalarına başlanması,

Çalıstayın en önemli tespitlerinden biri öneriler paketi içine sıkışmış. Balık satışlarında birinci satış kesinlikle balıkçı örgütü tarafından yapılmalıdır. Yeni kurulmakta olan balık hali için gerekli girişimler şimdiden yapılma AB balıkçılık müktesebatının eşleştirilmesi sürecininde yükümlü kıldığı bu husus bir an evvel gerçekleştirilmelidir. Balıkçılık gelirlerinde büyük kayıplara sebep olan arz talep dengesizliği ve komisyonculuk sistemi ortadan kaldırılmadığı sürece balıkçılık reformunun hızlanması mümkün değildir. Avlayanın kazanamadığı bu sistemi tasfiye ettiğimizde çözülmez gibi gözüken bir çok sorun kendiliğinden çözülecek balıkçılığımızın önü açılacaktır.

30-Balıkçılığın gelişmiş ülkeler standardına ulaştırabilmek için İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi,Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, Karadeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi ile birlikte projeler üreterek süreci hızlandırmak kararı kabul görmüştür.
Bu maddeye hayırlı olsun diyelim J

Son söz yerine.
Elbette her toplantının eksikleri yada hataları olabilir. Bizim gibi bir ülkede tarihsel sorunları olan balıkçılık ve balıkçılık rejimi üzerine yapılan bir toplantıda tüm sorunları ortaya koymak ve olası çözümleri belirlemek mümkün değildir. Sorunları tespiti ve olası çözümlerin belirlenmesi dinamik bir süreçtir ve uzun soluklu bir faaliyettir. İstanbul birlik bu konuda sorumluluk almış, çalıştaya katkı sağlayacağını düşündüğü Akademisyenleri de davet ederek bir birlik faaliyeti düzenlemiştir.  
Bu nedenle İstanbul Birlik danışma kurulu öncesi üstüne düşen görevi yerine getirmiş diğer koop ve birliklerede örnek olacak bir davranış sergilemiştir ve bu etkinlik takdire şayandır.
Çalıştayın sonuç bildirisini tartışırken bunu asla unutmamız gerekir.

11 Mart 2013 Pazartesi

İstanbul Birlik Kıbrıs Toplantısı



Geçtiğimiz günlerde İstanbul Birliğin Kıbrıs’ta düzenlediği “ 1. Balık ve balıkçılık çalış tayı” sonrasında belli çevreler tarafından karalama kampanyası başladı. Hatta bu çevreler bu işi daha da ileriye götürerek karalamalarını suçlamaya dönüştürdüler. Sektör paydaşları ve sektörü izleyenlerin de bildiği gibi bu tiyatroda rol alan aktörler belli bir çevrenin belli isimleri.
Balıkçılık ve sorunlarını tartışan, tartışmaya çalışan her birey yada kurum bu çevrenin çirkin savaşının hedefi oluyor. Bu güne kadar; Akademik camia, Sivil Toplum, Medya, Kooperatifler ve yöneticileri, Birlikler ve Merkez Birlik hatta Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü bu çirkin mücadeleden nasibini almış durumda. Son olarak ta İstanbul Birliğin Kıbrıs’ta düzenlediği 1. Balıkçılık çalıştayını hedef alarak birlik yönetimini ve başkanını hedef aldılar.
Çalış tay için yapılan harcama ve katılımcılarını karalamak, kooperatifler ve birlik yönetimi üzerinde şüphe yaratarak karalamaya çalışıyorlar. İstanbul Birlik yaklaşan Danışma Kurulu öncesi 3/1 sayılı tebliğin getirdiği yeni uygulamaların kısa dönemli sonuçları ve balıkçılığımızın hali hazırda sürmekte olan güncel sorunlarını çalış tay gündemine alarak bir bölge birliğinin yapması gerekeni yapmıştır.
Yapılan toplantı açık bir toplantı değil, birlik ve bağlı kooperatiflerinin bir faaliyetidir. Hiçbir birey yada kurum bir kooperatif yada birliğin faaliyetine, bu faaliyetin içeriğine ve hedeflenen amacı sorgulama hakkına sahip değildir. Bu hak sadece bağlı kooperatifler ve ortakları tarafından “birlik tüzel organları” içerisinde kullanılabilir.
İstanbul birlik ve yönetimine Kıbrıs toplantısı nedeni ile yapılan karalama çabasında kullanılan argüman toplantının Kıbrıs’ta gerçekleştirilmesidir ve buradan kalkarak ta yaklaşan SURKOP genel kurulu önce bir kongre faaliyeti yapıldığına dair ortaya atılan mesnetsiz iddialardır. Bu iddia içi boş bir iddiadır. İçi boş iddiadır diyorum çünkü;
Toplantı katılımcıları zaten birlik bağlı kooperatifleridir ve bu kooperatifler SÜRKOP genel kurulu için kazanılması gereken kooperatifler değildir. Türkiye’deki tüm birlik kooperatiflerin davet edildiği bir toplantı olsaydı belki bir nebze bu iddia bir haklılık payına sahip olabilir ve bir şüphe yaratılabilirdi. Sürdürülebilir balıkçılık mücadelesinin önemli aktörlerinden biri olan İstanbul Birlik yönetiminin kendi içinde birlik sağlamak için bu tarz faaliyetlere ihtiyacı yoktur. Son danışma kurulu birlik ve karalılık konusunda en büyük ispattır.
Toplantının turistik bir etkinlik olduğu iddialarına gelince;
Bu iddiaları ancak Kıbrıs’ı magazin basınından bilenler yapabilir ve bu iddiada diğeri gibi içi boş bir iddiadır. Kıbrıs bu kötü niyetli arkadaşların zannettiği gibi bir yer değildir. Özellikle de Magosa kışın terk edilmiş bir Meksika kasabası görünümündedir ve sessizlik/sakinlik nedeni ile de böyle bir toplantı için en uygun yerlerden biridir. Toplantı masrafları açısından da bizim ülkemizden epeyce ucuz bir yerdir. Kısaca söylemek istediğim, Mart ayında Magosa’da toplantıya gitmek bir turistik faaliyet değil ancak çalışma kampına gitmek olarak tanımlanabilir.
Sorun ne SURKOP ne İstanbul Birlik ne de başka Erdoğan Kartal’dır. Sorun “Sürdürülebilir Balıkçılık” üst başlığı ile son dört yıldır yükselen mücadele ve bu mücadelenin sonuçlarıdır. Sorun “Geleneksel kıyı balıkçılarında başlayan değişim” ve “Balıkçılık yönetiminde başlayan reform” sürecidir.
Balıkçılığımızın tarihsek kökleri olan yapısal sorunlarının tartışılması ve çözümü konusunda ileri atılan küçük ölçekli kıyı balıkçıları, sivil toplum ile buluşmuş ve bu sürecin en büyük itici güçlerinden biri haline gelmiştir. İşte bir gurup endüstriyel avcının her türlü çözüm önerisine karşı çıkabilmek için yaptıkları çirkin mücadelenin sebebi budur.
Sorun ve çözüm tartışmak yerine sorunları ve olası çözümleri tartışanları susturmaya çalışmak için mücadele etmekten başka çare bulamaktadırlar.
Örneğin Kıbrıs toplantısında tartışılan “Yasa dışı avcılık; Balıkçıların yaşam standartları; Balıkçı barınakları; Su Ürünleri Kooperatifleri; Nakil belgelerinin uygulanabilirliği; Balık stokları üzerindeki zorlayıcı etkiler; Su ürünleri avcılığının sürdürülebilirliği ve 3/1 Nolu tebliğ; Birim, bölge ve merkez su ürünleri kooperatiflerinin yapması gereken yatırımlar/projeler.” Konusunda ne düşünüğünüzü anlatarak başlayabilirsiniz. 

14 Şubat 2013 Perşembe

YEREL YÖNETİMLERE ÇAĞRI; SÜRDÜRÜLEBİLİR BALIKÇILIĞA KATKI İÇİN VAR MISINIZ, YOK MUSUNUZ?




Türkiye’de tüm toplumumuzun beslenme gereksinimi ve bunun sürdürülebilirliğinde başı çeken temel konularından biri ulusal ekonomiye yaklaşık % 1 dolayında katkı sağlayan balıkçılıktır. Balıkçılığın ana etmenini oluşturan sucul canlı kaynakların en belirgin özelliği kendini her yıl yenileyen üreme özelliğidir.  Bu özellik doğa kurallarına uyulması halinde onun sonsuza değin insanoğlunun gıda gereksinimine cevap verme kapısını açık tutar. Ne var ki bu kaynak avcı konumundaki insanoğlunun sucul canlıların üreme fonksiyonelliğine aykırı tutumu nedeniyle büyük bir tehlike içerisindedir. Bu tehlikeyi önlemek için de tüm sucul canlılarımız Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesindeki Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Ticari Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ” ile güvence altına alınmaya çalışılır. Hal böyle olmakla beraber 1380 Sayılı Su Ürünleri Kanunu ve gerekse söz konusu tebliğ aracılığı ile alınan önlemlerin çağdaşlığı yeterli olamamaktadır. Gerekli yeterliliği oluşturmak ise ancak dengeli ve devamlı denetim mekanizması ile sağlanabilir.
Ulusal balıkçılığımızın yakın zaman tarihine göz attığımızda 1971 yılında 1380 Sayılı Su Ürünleri Kanununun kabul edildiği, arkasından da 1972 yılında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde bir Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’nün kurulduğu görülür. Böylelikle devletin hüküm ve tasarrufu altındaki denizlerimiz, göllerimiz, baraj göllerimiz ve nehirlerimizdeki tüm sucul canlıların toplum yararına düzenlenmesi, işletilmesi ve ülke ekonomisine kazandırılması hususunda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yükümlü kılınmıştır. Ne var ki bakanlığın ilgili kuruluşunun ülkesel düzeyde teknik eleman sayısı, alt yapı ve mali olanakları kısıtlıdır. Bu nedenle 1380 Sayılı Kanunun 33. maddesi uyarınca çok sayıda teşkilatın mensupları bu kanun ile yükümlü kılınmışlar ise de 2692 Sayılı Kanunla kurulan Sahil Güvenlik Komutanlığı hariç beklenen yarar sağlanamamıştır.
Neden Yarar Sağlanamadı
Bunun ana nedeni karasal ortamda balık giriş ve satış noktalarında yasak kapsamındaki balıkların denetlenememesi ve caydırıcı özellikteki cezai yaptırımların hayatiyet bulamamasıdır. Bu boşluktan yararlanan sorumlu balıkçılık ilkesini benimsemeyen kesimce yapılan avcılıkların önünün alınamamasına neden olmuş ve avlanabilir boyun altında kalan ve avlanmaması gereken balıklar yıllarca avlanarak stokların çöküşünde etkin bir rol oynamışlardır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının denetim mekanizmasının devreye girebilme şansı eşantiyon düzeyinde kalabilmiş, bu da merkezi otoritenin otorite kavramının askıda kalmasının da nedenini oluşturmuştur.
Belediye Kanunu’nda Ek Düzenlemeye Gereksinim Bulunmakta
Türkiye balıkçılığında kaynakların geleceğini çok sade bir uygulamayla esenliğe kavuşturmak mümkündür. Bunu yerel yönetimler aracılığı ile sağlamak işten bile değildir. Yeter ki bu sese kulak verilsin ve gerekleri yerine getirilsin. Şöyle ki; 1380 Sayılı Su Ürünleri Kanunu ile aslında “belediye zabıtası amir ve mensupları” yükümlü kılınmışlardır. Ne var ki bu sorumluluk bir noksanlığı içermektedir. Ayrıca Belediye Kanununda 1380 sayılı Kanunda yasa dışı avlanan ürünlere müdahale ile ilgili bir hüküm bulunmamaktadır. Belediyelerin balıkçılıkla ilgili olarak bünyelerinde yaptıkları iki temel uygulama bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Belediye Kanununun 15. maddesinin (j) bendi uyarınca balık hali kurabilme hükmü ile ilgili husustur. İkinci husus ise Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 10. maddesi içeriğince belediye zabıtasını bağlayan sağlık ile ilgili görevdir. İlgili tüzük ve yönetmelikler gereğince balığa bir gıda maddesi olmasından kaynaklanan bir müdahalenin söz konusu olmasıdır. Bu durumda belediye zabıta görevlilerinin yasa dışı balıklara önlem alabilmeleri söz konusu olamamakta, müdahaleleri ise sadece halk sağlığı açısından gerçekleşebilmektedir.
Balıkçılık konusunda şu aşamada belediyeleri bağlayan ana yükümlülük balık hallerinin yönetimidir. Belediyelerin balık halleri bünyesinde yaptıkları işlemleri şu şekilde detaylandırmak mümkündür. Bunlar; a) Deniz ve karayoluyla gelen su ürünlerinin tespitini yaparak kayıtlarının tutulması, b) Su ürünlerinin insan sağlığı açısından kontrolünün yapılması, c) Su ürünlerinin müzayede veya toptan satışının sağlanması, d) Satılan su ürünlerine ait beyannamelerin kontrolünün yapılması, e) Satılan su ürünlerinin satış bedeli üzerinden % 3 belediye rüsumunun tespitinin gerçekleştirilmesi, f) Halkın taze ve sağlıklı balık tüketmesinin sağlanması, g) Su ürünleri alım ve satımını yapan esnafın uygulamalarının kayıt altına alınmasının gerçekleştirilmesidir.   
 Oysa bu hizmetlerin yanı sıra, yasa dışı balık satışının kontrol altına alınabilmesinde yerel yönetimlerin bünyesindeki belediye zabıtasına gerçekten gereksinim bulunmaktadır. Çünkü Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’nün zaten yoğun programlarından ve iş hacminden dolayı sayıca yetersiz personeliyle ülkesel düzeyde verimli bir denetim uygulamasını gerçekleştirebilme olanağı yoktur. Bu konudaki boşluğu doldurmak ve otoriter bir uygulama modelini belediyeler ve bünyelerindeki zabıta görevlileri aracılığı ile yaşama geçirmek her zaman olasıdır. Bunun için yapılması gereken ilk adım Belediye Kanununa “balıkçılığın ilgi alanına giren av yasaklamalarının sucul canlılarını ilgilendiren hususlarında belediyelere yetki verilmesi” hükmünün eklenmesidir. Burada önemli olan balığın karaya çıkış noktası konumundaki balıkhaneler zaten belediyelerin kontrolü altındadır. Haliyle görevli zabıta personeli yasa dışı addedilen ürünlere anında yasal müdahale etme durumunda olabilecektir. Ayrıca zabıtanın kentlerde esnafı denetleme yetkisi vardır. Buna bir de balıkçı esnafın yasa dışı balık satışı uygulamasına müdahale yetkisi verildiğinde durumun kontrol altına alınması da çok rahat bir şekilde gerçekleşebilecektir.
Zorunlu Uygulama: Balıkçılık Eğitimi Gören Personelin Görevlendirilmesi
Durumun bu kadar sade ve anlaşılabilir olmasına karşın belediyelerimizin bugünkü kadro yapılanmasıyla öngörülen tasarımın uygulamada başarı elde edebilme şansı bulunmamaktadır. Bunu başarılı kılabilmek için yapılması gereken öncelikli iş hem teknik hem de biyolojik oluşumlarına istinaden belediye zabıta sistemi içerisinde bir balıkçılık biriminin oluşturulmasıdır. Haliyle bu birimde konu ilgilisi eğitimi görmüş su ürünleri fakülteleri, deniz bilimi fakülteleri, fen ve ziraat fakültelerinin ilgili bölümleri, balıkçılık eğitimi veren yüksek okul ve meslek liseleri mezunlarının belediyeler bünyesinde görev almalarının sağlanması girişimin esenliği açısından bir gerekliliktir.
Özetle günümüz Türkiye’sinde özellikle denizel canlı kaynaklarımızın ticari avcılık yönünden işletilmesi ve değerlendirilmesi konusunda son derece olumsuz bir süreçten geçilmektedir. Kaynak yönetiminde avcılık ile ilgili olarak doğru kararların alınması yeterli olamamaktadır. Avın tüketiciye kadar ulaşan halkasının da izlenmesi esastır. Diğer bir ifade ile yapılan avlanmalarda olası suiistimallerin ortaya çıkarılması ve bunların bir daha oluşmamasını sağlayacak caydırıcılık unsurunu yaşama geçirtecek ana etmen de denetimdir. Balıkçılık konusunda yıllardır çözüm bekleyen birincil düzeydeki konu avın tüketime giden süreçte sağlıklı denetim oluşumundan yoksunluğu olmuştur. Bu yoksunluk beraberinde sucul canlı kaynakların sürdürülebilirliğine gölge düşürmüş ve avcılıkları verimli olmaktan arındırmıştır. Haliyle balıkçılık sektörünün bir bütün olarak yıllardır yakınmasının temelinde yatan neden budur. Bu gelişim sucul kaynaklarımızın sürdürülebilirliğini tehdit eden en olumsuz nedendir. Bu olumsuzluğu ülke çapında tüm yerel yönetimlerle olumluluğa çevirmek mümkündür ve buna da şiddetle gereksinim vardır.
Bir Sivil Toplum Kuruluşunun Ortak Kampanya Çağrısı
Nitekim bu gereksinimi hayata geçirebilmek için bir sivil toplum kuruluşu olarak “Geleneksel Balıkçılığı Yaşatma Derneği” (GELBARDER) tarafından Başbakanlık nezdinde girişim için düğmeye basılmıştır. Söz konusu derneğin ve girişimdeki paydaşlarının amacı balıkçılık kaynaklarımızın bugününü ve geleceğini ek tedbirlerle daha da güvence altına aldırmaktır. Bunu gerçekleştirebilmek için de konunun parlamento çatısı altında çözüm bulabilmesi öngörülmektedir. Tasarımlanan, mevcut Belediye Kanununa sucul canlılarla ilgili yasa dışı avcılık ürünlerinin denetlenmesi ve bununla ilgili yasal uygulamalar yapabilmesi hususunda Zabıta Teşkilat ve Sorumluklarını tanımlayan yönetmelikte değişiklik yapılarak belediye zabıtası görevlilerine yetki veren maddenin eklenmesidir. Girişimin diğer bir felsefesi de bu işlevselliği hatasız yerine getirebilecek balıkçılık eğitimi almış bireylerin de belediyeler bünyesinde yer almalarının sağlanmasıdır.
Var mısınız, Yok musunuz?
Bu nedenle Geleneksel Balıkçılığı Yaşatma Derneği kamuoyunu başta sivil toplum kuruluşları, üniversiteleri, balıkçılık sektörünü  “Yasadışı Balık Satışını Sonlandırma Girişimi” konusunda ortak kampanyaya davet etmiş bulunmaktadır.
Hiç şüphesiz bu kampanyada insanlığın ortak iyeliği olan sucul ortamlar ve canlı kaynakları konusunda yerel yönetimlere öncelikli olarak evrensel bir sorumluluk payı düşmektedir. Bu nedenle tüm yerel yönetimlerin çağrıyı gündemlerine almaları ve sağduyulu davranarak girişimi askıda bırakmamaları temenni edilir. Çünkü sucul ortamdaki canlı kaynakların sürdürülebilirliğini sağlayacak en pratik, en verimli ve en ucuz uygulama belediyelere yasa dışı sucul organizmalar konusuna müdahalede kendilerinin yetkili kılınmasıdır.  Doğaseverlerin ve sorumlu balıkçılık ilkelerine sadık olanların umudu Belediye Kanununa yasa dışı sucul ürünlerinin denetlenmesi ve cezai yaptırımlarla ilgili ek hususların konulmasıdır. Yerel yönetimler ve toplum olarak sucul canlı kaynaklarımızın korunmasında yepyeni çağdaş bir sayfa açmak için el ele hep beraber bu girişimi parlamentoya taşımaya var mısınız? Yok musunuz? 

Not:  Bu makale “Vira Dergisi” Ocak 2013, sayı 75, sayfa 60-63’te yayımlanmıştır.

www.gelbalder.org

Belediyeler imza kampanyası başladı !


T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ne
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve kendisine bağlı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü “canlı sucul kaynakların sürdürülebilir avcılığı”konusunda uygulamaya koyduğu bütün olumlu politikalara rağmen ülkemizde yasa dışı balık avcılığı ve ticareti neredeyse engellenemez bir şekilde devam etmektedir. Genel Müdürlük, il ve taşra teşkilatlarının insanüstü çaba ve gayretlerine rağmen balıkçı dükkânları, pazar yerleri ve hatta büyük marketler de bile her türden yasa dışı su ürünü pervasız bir şekilde pazarlanmaktadır. Unutulmamalıdır ki, ortak kamu malı olan canlı doğal kaynakların korunması sadece siyasi değil, aynı zamanda insani bir görevdir. Günümüzde bu sorumluluğun yerine getirilebilmesi için en önemli adım yasa dışı avcılığın engellenmesidir. Yasa dışı avcılığın engellenmesi ise ancak yasa dışı balık ticaretinin engellenmesi ile başlayacak bir süreçtir. Ya da başka bir deyişle, yasa dışı balık ticareti engellenmeden yasa dışı avcılığın engellenmesi olası değildir.
Bu nedenle yasa dışı avcılığın engellenmesi konusunda alınacak en acil önlem, yasa dışı balık ticaretinin engellenmesi için hukuki düzenleme ve kurumlar arası görev paylaşımının hayata geçirilmesidir.
Ülkemiz balıkçılık yönetiminin temel yasası olan, 1380 sayılı 22/03/1971 tarihli Su Ürünleri Kanunun Koruma ve Kontrol, başlığı altında bulunan 33. madde ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı teşkilatında ve Bakanlığa bağlı su ürünleri ile ilgili teşekküllerde su ürünlerinin, deniz ve içsuların koruma ve kontrolü ile görevlendirilen personel ile emniyet, jandarma, sahil güvenlik, gümrük ve orman muhafaza teşkilatları mensupları, belediye zabıtası amir ve mensupları, kamu tüzel kişilerine bağlı muhafız, bekçi ve korucular ile emniyet ve jandarma teşkilatının bulunmadığı yerlerde köy muhtar ve ihtiyar heyeti üyeleri bu Kanunla ve bu Kanuna istinaden konulan yasaklardan dolayı, bu Kanun kapsamına giren suçlar hakkında zabıt varakası tutmak, suçta kullanılan istihsal vasıtalarını ve elde edilen su ürünlerini zapt etmek ve bunları 34 üncü madde hükmü saklı kalmak şartı ile adli mercilere teslim etmek; ek madde 3'te yer alan hükümler çerçevesinde idari para cezalarını kesmekle vazifeli ve yetkilidirler. Yasa görüldüğü üzere Belediyeleri kanunun uygulanması konusunda yetkili ve sorumlu kılmıştır.
Yukarıdaki açık hükme rağmen “Belediyelerin Kuruluş ve Görevleri” Hakkındaki Kanun’un sağlıklı yorumlanmadığı gözlemlenmektedir. Oysa en son İç İşleri Bakanlığının 11.04.2007 tarih ve 26490 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Belediye Zabıta Yönetmeliğinin “Görev, Yetki ve Sorumluluk” ile ilgili Üçüncü Bölüm’ünde yer alan 10. maddenin a/6 bendinin içeriği “Kanunların belediyelere görev olarak verdiği takip, kontrol, izin ve yasaklayıcı hususları yerine getirmek” hükmüne amirdir. Yasaların açık hükmüne rağmen belediyelerce 1380 Sayılı Su Ürünleri Kanunu’nun kendilerine verdiği yükümlülüğün göz ardı edildiği veya gözden kaçırdıkları bir husus olması dikkat çekmektedir.
Hali hazırda belediyeler bünyesindeki bu mevcut durum, kadro yapısı nedeni ile altından kalkılamayacak bu görevin Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü ile Bakanlığın il ve taşra teşkilatlarının omuzlarına yıkılmasına neden olmaktadır. Ne var ki bu görev kadro ve lojistik altyapısı nedeni ile Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’nün tek başına altından kalkabileceği bir görev değildir. Yasa dışı balık ticaretini engellemek ancak Su Ürünleri Kanunu ile sorumlu ve yetkili kılınan belediyelerin kendilerine öngörülen yükümlülüklerini ifa etmeleri ile mümkün olacaktır.
Bu nedenle 1380 sayılı Su ürünleri Kanunu’nda belediyeleri net bir şekilde görevlendiren hükme karşın uygulamada görülen boşluğun giderilmesi açısından aşağıda imzası bulunan sivil toplum örgütleri ve vatandaşlar olarak,
İç İşleri Bakanlığının bir genelge ile Belediye zabıta teşkilatlarının Su Ürünleri Kanunu’nun kendilerine yüklediği görev ve sorumlulukları net bir şekilde yerine getirmesinin sağlanmasını;
ayrıca Belediyelerin bu görevleri en verimli şekilde gerçekleştirebilmesi için Veteriner Şube Müdürlükleri bünyesinde bir Su Ürünleri Birimi kurulmasını ve bu birimlerde de en az bir su ürünleri mühendisi istihdam edilmesinin sağlanmasını talep ediyoruz.



Yasadışı Balık Ticaretine Son ! Belediyeler ve Mühendisler Göreve
ÇAĞRI PAYDAŞLARI

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ (Katılım sırasıyla)

1. SS. Küçükyalı Su Ürünleri Kooperatifi
2. SUDAK (Isparta Sportif Olta Balıkçılığı ve Su Hayatını Koruma Derneği)
3. Oltacı Dergisi
4. Merkoder - Mersin Balıklarını Koruma ve Yaşatma Derneği
5. Sinop AKUILA Su Sporları Kulübü
6. Mavi Kilikya Derneği (MAKİDER)
7. Yakakent Yelken Amatör Denizcilik Gençlik ve Spor Kulübü
8. Balık Tutkunları Sportif Olta Balıkçıları ve Doğal Hayatı Koruma Kulübü Derneği
9. SÜMDER Su Ürünleri Mühendisleri Derneği
10. GreenPeace Akdeniz
11. WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)
12. SS. Kastamonu İli Cide İlçesi Su ürünleri Kooperatifi
13. Bafra Amatör Oltacılar Derneği
14. SS. Bitez Beldesi Su Ürünleri Kooperatifi
15. SS. Gerze Su Ürünleri Kooperatifi
16. Amatör SAD Amatör Su Atı Avcıları Derneği
17. Balıkçılığı Koruma ve Geliştirme Derneği (BKGD)
18. Gaziantep Sportif Olta Balıkçılığı ve Su Hayatını Koruma Derneği
19. ESABDER (Eskişehir Sportif ve Amatör Olta Balıkçılığı ve Doğal Hayatı Koruma Derneği)
20. KOBDER (Kayseri Amatör Olta Balıkçıları Derneği)
21. Sürdürülebilir Balıkçılık Ve Çevre Araştırmaları Derneği | SÜBAÇAD

FORUMLAR ve TOPLULUKLAR (Katılım sırasıyla)

1. “Amatör Balıkçılık ve Balık Dostları Platformu”
2. “Balık Avı Net” Amatör Balıkçılık Forumu
3. “Balıktayız” Amatör Balıkçılık Forumu
4. “Usta Balıkçıyız” Amatör ve Sportif Balıkçılık Forumu
5. “Balık Peşinde” Amatör ve Sportif Balıkçılık Forumu
6. “OltaMisina” Amatör ve Sportif Balıkçılık Forumu
7. “vBulletin Destek Türkçe Yardım Platformu”
8. Amatör ve Sportif Balıkçılık Platformu
9. “Çanakkale Kıyı Balıkçıları & Doğal Yaşamı Koruma Topluluğu”
10. “Dost Balıkçılar” Samsun yerel amatör balıkçılık forumu,
11. “Zıpkıncı Su Altıve Amatör Balıkçılık Forumu”
12. “Amatör Balıkçılık & Balık Avı Forum”
13. “Türk Balık Avı Forum”
14. “CarpTR Forum”
15. “Balıkçı Adası Forum”
16. “Amatör Olta Balıkçılığı ve Balık Tutma Teknikleri Forum”
17. “Amatör Balıkavı Forum”
18. "Aquapena Su Ürünleri Balıkçılık Bilgi Paylaşım Platformu"
19. "Su Ürünleri Mühendisleri Facebook Grubu"
20. Su Ürünleri Enstitüsü ve Danışmanlık Hizmetleri (suurunlerifakultesi.blogspot.com)


Yasadişi Balik Ticaretine Son ! Belediyeler Ve Mühendisler Göreve İmza Kampanyası - imza.lahttp://imza.la/yasadisi-balik-ticaretine-son-belediyeler-ve-muhendisler-goreve