10 yılı aşan bir süredir zaman zaman yükselen zaman zaman geri çekilen bir mücadele ile yol almaya çalıştık. Bu mücadeleler sayesinde küçük balıkçılık ekonomisinin ve kültürünün korunmasının önemini ortaya koyduk. Eğrisi ile doğrusu ile hep birlikte bir tarih yazdık. Belki bir gün birileri bu tarihi yazar ama inanın o tarih yazıldığında en bahsedilecek olan İstanbul’un küçük balıkçıları olacaktır. Belki bir gün yola ilk çıkanlar (her türlü subjektif sorunu bir kenara koyarak) bir araya gelir nasıl başladığımızı, ne zorluklarla yürüdüğümüzü ve yaptıklarımızı/yapamadıklarımızı konuşuruz.
Bu yazının amacı ne tarih anlatmak nede geçmişe güzelleme
yapmak değil. Amacın içinde bulunduğumuz durumu ve yapmamız gerekenleri konuşabilmek
için “dünü” hatırlamak ve hatırlatmaktır.
2010-2011 yılında başlayan ve ertesi sene hızla yükselen
mücadele İstanbul’un küçük ölçekli balıkçıları ve kooperatiflerinin önüne
devasa büyüklükte görevler koymuştu. Biz kervan yolda düzülür diyerek hiçbir örgütsel
hazırlık yapmadan başlamıştık faaliyete. Sadece İstanbul ve Marmara denizinin
balıkçıları için değil ülkenin tüm küçük ölçekli balıkçıları adına mücadele
ettik.
Bir duruşumuz vardı ve bu duruşu kısa sayılabilecek bir
sürede görmek zorunda kaldılar. Fikri hattımızı 3 temel talep üzerinden inşa
etmeye çalıştık.
Canlı sucul kaynakların korunması.
Küçük ölçekli geleneksel balıkçılığın korunması.
Canlı sucul kaynakların hakça paylaşımı.
İşte bu 3 talep hem mevcut durumun somut tarifi hem de
yürümemiz gereken yolun en basit haritası idi.
Ve yüne İstanbul balıkçısının çektiği mücadele sayesinde
küçük balıkçının adı ilk defa kitaba girdi.
Bu mücadele sayesinde (maddi boyutu mütevazi olsa da) küçük
balıkçı desteklenme kapsamına alındı.
Bu mücadele sayesinde birçok belediye küçük balıkçıya
malzeme desteği sağlıyor.
Bu mücadele sayesinde küçük balıkçı masada yer buldu
kendine.
Ama bu hikayedeki en önemli unsur birilerinin bizim adımıza
bütün bu gelişmeleri sağlaması değil bizim birlikte mücadele ederek
başarmamızdı.
Unutmamamız ve hatırlamamız gerek tek şey budur.
Birlikte olur ve birlikte mücadele edersek kazanabiliriz.
Gelelim yazının esas amacına.
Bütün ülkenin seçim sathi mahalline girdiğini ve balıkçının
bile ilgisinin seçimlerde olduğunu biliyorum. Ve yine gözden kaçan bir şeyi de
biliyorum. Neredeyse hiçbir partinin ne canlı sucul kaynakların korunması ne de
küçük ölçekli balıkçılığın korunması konusunda hiçbir projesi ve vaadi yok.
Yasama yılının tam sonunda kurulan meclis komisyonun akıbeti ise meçhul.
Ve yine başta İstanbul olmak üzere birçok kooperatifimizin
genel kurulları ya yapılıyor ya da yapılmak üzere. Bu genel kurullar öncesinde başta İstanbul olmak üzere Marmara denizi çevresinde balıkçılık yapan
arkadaşlarımıza ve kooperatiflerimize bir çağrı yapmak ve gerek kooperatif
genel kurullarında gerekse de barınaklarımızda yeni bir yol haritasını tartışmaya
açmak istiyorum.
Bu sene genel kurullarımızı yaparken gündemi mali veya idari
sorunlarla sınırlı tutmayalım. Bu genel kurullarımızın gündemlerinin başına
başta İstanbul olmak üzere Marmara denizinin ve küçük balıkçılarının
sorunlarını olası çözüm ve mücadele yollarını koyalım. Kooperatif yönetimlerini
bu görevleri önemseyen ve harcayacak enerjisi olan arkadaşlardan oluşturalım.
Unutmayalım ki;
Balık yoksa balıkçı da olmayacak ve balıkçı yoksa
kooperatifler de olmayacak.
Rasgele ...
Not: Marmara denizi ve küçük ölçekli balıkçılığı için
mücadelesi konusunda bir yazı daha yazdım. Düşüncelerimi 3-4 gün içinde
paylaşacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder