Ne kadar sihirli
bir kelime birlik.
İnsanı cezbediyor
ve hayallere dalmasına sebep oluyor. Benimde böyle bir hayalim var,
"geleneksel kıyı balıkçılarının birliğini" hayal ediyorum. Kendi
düşüncemizi, kendi taleplerimi ortaya koyan bağımsız bir örgütlenme.
Görmeyenlere, duymayanlara "bakın biz buradayız" diyen bir
örgütlenme. Aşağıdan yukarı doğru örgütlenmiş, birilerinin kendisini temsil
etmediği, kendi temsili yetini sağlayan bir örgütlenme. Kendi demokrasisini ve
bu demokrasinin sürdürülebilirliğini sağlayan bir örgütlenme. Kralın çıplak
olduğunu görüp te susmayan, bana ne başkaları söylesin demeyen bir örgütlenme.
Her örgütlenme
faaliyeti bir amaç için bir araya gelmek ve o amaç için birlikte mücadele etmek
fikrinden doğar. Ortak çıkarlar, ortak talepler ve ortak fikirler olmadan bir
araya gelmek ve örgütlenmek bir hayaldir, daha da ötesi "küçük
balıkçı" için boş bir hayaldir.
Ayrı örgütlenme
fikri; geçmiş deneyimler, içinde bulunduğumuz durum ve geleceğe ilişkin
taleplerimizden doğmaktadır.
Geçmiş deneyimler
hem ülkemizde hem de başka ülkelerde çatışan taleplerin bir arada
bulunmayacağını eğer bulunurlarsa, ekonomik olarak egemen olanın kaçınılmaz
olarak kendi çıkar ve taleplerini diğerlerine kabul ettireceğine dair sayısız
deneyler ile doludur. Bunun nedeni basittir, bir toplumda egemen fikirler
ekonomik olarak egemen olanların fikirleridir. Parasal güçleri ve siyasi
etkileri de işin içine girdiğinde kendi altlarındaki gurupların sorunları ve
talepleri duyulmaz, konuşulmaz hale gelmektedir. Bu söylemin gerçekliğini ya da
gerçek dışılığını her balıkçı kendi hafızasında sorgulayabilir. Sorulacak soru
ise gayet basittir, bu güne kadar büyük balıkçılar ve onları temsil eden
örgütlenmeleri küçük balıkçılığın ve küçük balıkçıların her hangi bir sorunu
ile ilgilenmiş, onların taleplerini dile getirmiş midir. Yine hafızamıza
başvurarak soracağımız bir başka soru ise, büyük balıkçıların da içinde
bulunduğu kooperatiflerden böyle bir girişim olmuş mudur?
Hafıza problemi
olmayan her balıkçı için bu soruların cevabı kısa ve nettir, bu cevap
olumsuzdur. Bu durum büyük balıkçılarımızın kişisel özelliklerinden kaynaklanan
bir olgu değildir. Büyük balıkçılarımızın duyarlı yada duyarsız insanlar
olmaları ile de bir alakası yoktur. Bu durum ekonomik ve sosyal yaşamın basit
bir gerçekliğidir. Büyük balıkçı ya borcunu nasıl ödeyeceği ya da karlarını
nasıl kazançlarını odaklanmıştır ve sürdürülebilirlikten sadece kendisinin
sürdürülebilirliğini anlamaktadır. Kısaca geçmiş deneylerimiz ortak örgütlenme
diye bir şeyin olamayacağının bunun boş bir hayal olduğunun en büyük ispatıdır.
İçinde
bulunduğumuz süreç açısından da ortak örgütlenme fikri işe yaramaz boş bir
fikirdir.
İçinde
bulunduğumuz süreç hepimizin bildiği gibi balıkçılık ve sürdürülebilirlik
tartışmalarının her zamankinden daha fazla gündeme geldiği bir süreçtir.
Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar balıkçılık tartışması yapılmakta,
medyanın da konuya ilgi duymaya başlaması ile birlikte neredeyse her ay 1-2 TV
programı gerçekleşmektedir. Balıkçılık ve sorunları merkezinde yapılan
tartışmalar, toplantılar ve sempozyumlar son yıllarda büyük bir artış
göstermiş, neredeyse her ay bir ilimizde bu konuda bir etkinlik yapılmaktadır.
Yine bu sürecin bir sonucu olarak, Akademik camia içine kapanmış lığından çıkmaya
başlamış, bilimin ışığını balıkçının ve balıkçılığın üzerine tutmaktadır.
Siyasi idare gerek AB uyum programı gerekse STK ve balıkçı talepleri nedeni ile
konuya daha duyarlı davranmaya başlamış, 2012 sirküleri ve1380 sayılı kanun
tadilatı ile balıkçılığa müdahale edeceğinin işaretlerini vermiştir. İçine
girdiğimiz bu süreç kısmi yada daha ileri reformların gerçekleşmek üzere olduğu
bir süreçtir. Söz konusu iyileştirmelerden çıkarı olan ve onu sonuna kadar
destekleyecek tek balıkçı gurubu "Geleneksel kıyı balıkçıları"
gurubudur. Büyük balıkçı bu süreçte topyekûn bir karşı duruş sergilemekte ve
reform karşıtı bir mücadeleye hazırlanmaktadır. Küçük kıyı balıkçısı bu yeni
süreçte kendisi ve taleplerini büyük balıkçıdan ayırmak ve kendi başına var
olmak zorundadır. Bu bir gerçekliktir ve ayrı örgütlenme (aslında sadece
örgütlenme) fikri tarihimizde hiç olmadığı kadar önemli hale gelmiştir. İçinde
bulunduğumuz süreç açısından da birlikte örgütlenme fikri içi boş bir hayaldir.
Geleceğe ilişkin
talepler açısından da birlikte örgütlenme fikri işe yarama içi boş bir
fikirdir.
Bu söylem de basit
bir gerçekliğe dayanmaktadır. Bu gerçeklik geleneksel kıyı balıkçılığının
yapıldığı alanlar ve o alanlara ilişkin taleplerin karşıtlığı ve bir araya gelinemeyeceği
fikridir. Ekosistemin en hassa, biyolojik çeşitliliğin en yüksek olduğu kıyılar
günümüz de endüstriyel av baskısı altındadır. Geleneksel kıyı balıkçılarının av
sahası olan bu alan ve bu alana ilişkin talepler ne yazık ki uzlaşılamaz bir
görüntü arz etmektedir. Günümüzde hiçbir gırgır avcısı kıyıdan uzaklaşmayı
kabul etmemektedirler ve bu duruşlarını değiştireceklerine dair hiçbir işarette
yoktur. Ticari değeri yüksek kıyı
balıkları, stoklar ve kıyı ekosistemi üzerinde baskı oluşturmayan küçük
balıkçılar tarafından avlanmalıdır. Büyük balıkçılarımızın en kolay av yaptığı
bu sahayı seve seve terk edeceğine inanmak olsa olsa safdillik olur.
İşte bu 3 ayrım
noktası biz geleneksel kıyı balıkçılarının neden ayrı örgütlenmesi gerektiğini
anlatan 3 temel noktalardır. Bunları görmezden gelerek bir yol haritası çizmeye
çalışmak yada biz önce bir araya gelelim sonra yol haritamızı birlikte çizeriz
demek en iyi ifade ile safdillikten başka bir şey değildir. Beraber olabilmek
için ihtiyacımız olan tek şey asgari müştereklerdir, bunun için mevcut
durumdaki en büyük pay sahiplerinin gerçekleri kabul etmesi, balıkçı camiasına
yönelik bir öz eleştiri yapması gerekir. Böyle bir hareket belki bir başlangıç
noktası olabilir, yine o başlangıç noktasında da ihtiyacımız olan temel
gereksinimiz “bağımsız bir küçük balıkçı” örgütlenmesi olacaktır. Bu örgütlenme
hayata geçmeden birlikte hareket etmenin yollu mümkün değildir.
Bir başka husus
ise büyük balıkçı camiasının gündeminde böyle birörgütlenmenin olmayışıdır. Tek
tük bakış açılarını bir kenara bırakırsak, onlar için küçük balıkçılık ve küçük
balıkçı diye bir olgu yoktur. Küçük balıkçı dedikleri amatör ya da yarı amatör
balıkçılardır ve asla paydaş değillerdir.
Birlikte olmak için önce karşı tarafı kabul etmek gerekir.
Tüm balıkçıların
ve diğer paydaşların bir araya geleceği tek yer çok Paydaşlı demokratik bir
balıkçılık yönetimidir ve orada kendi örgütleri ile var olabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder