Burada okuyacağınız her düşünce ve her yorum tamamen bana
aittir. Kimseyle üzerine konuşulmamış ve tartışılmamıştır. GELBALDER yönetim
kurulundan da deniz, balık ve balıkçılık alanında faaliyet yapan tüm sivil
toplum guruplarından ve unsurlarından özür dilerim. Üstelik sadece Türkiye’de
değil, metnin İngilizce bir çevirisini
SLOW FOOD platformlarında da paylaşacağım. Konu FSD “ lideri Defne KORKÜREK tarafından; balıkçılık
örgütlenmelerine karşı yöneltiği delilsiz dayanaksız ama hepsinden öte vicdansız
karalama girişimleri, yapılmaya çalışılan itibar cinayeti ile ilgilidir.
FSD bilindiği üzere Lüfer balığı merkezli bir kampanya ile
sesini duyurmuş, başarılı bir kampanyanın ardından kendini tanıtmış giderekte
sempati ve saygı kazanmıştır. Kampanyanın ilk yılında sürekli ve sistemli bir
şekilde gerek kampanyaya gerekse Defne Koryürek’e destek verdiğimiz ve sahip
çıktığımız tüm camianın da malumudur. Kampanyanın ardından gelen danışma
kulunda Lüfer konusunda alınan nispi iyileştirme kararının ardından başlatılan
“Lüfer Bayramı” etkinliğine yasal boy altı Lüfer avlayan ve satanların (üstelik
çirkin ve yıpratıcı bir karşı kampanyanın da düzenleyicileri olan) Gırgır ve
Komisyoncu derneğinin etkinliğe davet edilmesi üzerine yolumuzu ayırdık. Buna
rağmen ve bu güne kadar bulunduğumuz her platformda FSD tarafından yürütülen
kampanyayı onore etmeye de devam ettik. Bu nedenle aşağıda okuyacaklarınızı
“sürdürülebilir balıkçılık ve hakça paylaşım” mücadelesini ve “küçük ölçekli
geleneksel kıyı balıkçılığının korunmasını” varlık nedeni sayan yaşamının
kalanını bu mücadeleye adayan bir insanın sabrının sınırlarının taşması sonucu
yazıldığının altını çizmek isterim.
Artık konumuza
dönebiliriz
Bilindiği üzere İstanbul Boğazında 24 m derinlik yasağına
uymak koşulu ile avcılık yasaldır. Her yıl hem yasalara uygun olarak hem
yasalar zorlanarak hem de yasalar ihlal edilerek Boğazda gırgır avcılığı
sürmektedir. Bu konuda çokça kurum tarafından resmi otoriteye başvuru
yapılmasına rağmen bu konuda ne yazık ki bir düzeltme sağlanamamıştır.
Geçtiğimiz günlerde Tarabya önlerinde yapılan bir gırgır avcılığının peşinden
önce “yasa dışı avcılık zannıyla” bir tepki oluşmuş, avlanılan yerin yasal
olduğunun anlaşılmasından sonrada FSD geçen yıl başlattığı imza kampanyasını
güncelleyerek devreye almıştır. Buraya kadar (bir pardon demenin dışında) bir
sorunda yoktur. Sorun Defne KORYÜREK tarafından kooperatifler, birlikler ve üst
birliği karşı yapılan çirkin, asılsız ve haksız ithamlardır. Üstelik bu
ithamlar konular hakkında bilgisi olmayanları yanlış yönlendirmekte “yasa dışı
avcılıkla mücadeleye” zarar vermektedir. Eğer yasal olan bir avcılık
faaliyetini yasa dışı göstererek insanlara hedef gösterirseniz, insanların
asılsız ihbarlarla Sahil Güvenliği oyalamasına sebep olursunuz. Eğer bir sahada
faaliyet gösteriyorsanız ve iddialı iseniz dersinizi çalışacak, konulara (yasa
yönetmelik coğrafi bilgi ve avcılık bilgisi vb. ) hakim olacaksınız. Eğer
sürdürülebilir balıkçılık mücadelesi sizin için bir nesne değil özne ise böyle
davranmak zorundasınız. Sizin yaptığınız hatalar yüzünden topyekun bir
mücadelenin yara almasına sebep olamazsınız. Son olayda da görüldüğü gibi sizin
içine düştüğünüz komik durumla eski Cumhurbaşkanını tekneye alarak alay
ederler. Hiç şüphesiz alay mevzuu olmak FSD ve (eğer varsa) unsurlarının
sorunudur.
Gelelim Defne KORYÜREK’in balıkçılık örgütleri hakkında ki
iddialarına. Sanal ortamda balıkçılıkla ilgili bir forumda (http://www.balikcilar.net/eskiya-varsa-yataklik-edeni-oldugundan-9-31885.html
) “eşkiyalık varsa, yataklık edeni olduğundan … üst başlığı altında “ne bir kooperatif başkanı
görüyorum ben, bu işleri temizlemek için çalışan, ne bir birlik başkanı, ne de
bir üst birlik görüyorum. ne yasayı koyan takibinde balığın ne de vergimle
çalışması gereken. denizin, balığın sahibi yok. siz de sahipsiz kalın, diliyorum.
üstüne alınanlar alınsın.
hodri meydan.” Diyerek, daha sonra da “kooperatif başkanlarınızı, birlik başkanlarınızı,
üst birlik başkanlarınızı, derneklerinizi yalakalıkla değil, yataklık etmekle
suçluyorum” diyerek Türk balıkçılık tarihine geçmiştir. Slow Fish aracılığı ile
de AB balıkçılık tarihine geçmesi için elimden geleni yapacağım konusunda
kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Kooperatif ve birlikler
yasa dışı avcılığın engellenmesi konusunda ne yapabilirler, ne yapıyorlar?
Defne hanım bu çirkin
yataklık ithamını söz konusu platformda yazdığı bir misalde de görüleceği üzere
(hele yasak avlanan avcıyı kooperatifinizden,
limanlarınızdan kovarak başlayın ) kooperatiflerin
bu balıkçıları barınaklardan atmamalarına dayandırıyor.
Burada da aynı şeyle
karşılaşıyoruz. Defne hanım bilmediği işleri öğrenmeye çaba sarf etmiyor. Eğer
“Balıkçı barınakları yönetmeliğini” okumuş olsa hiçbir kooperatifin bunu
yapamayacağını yaparsa suç işleyeceğini, o teknenin her durumda o barınağa
bağlanmaya devam edeceğini öğrenmiş olurdu. Barınakları kiralayan kooperatifler
sadece o barınakta “yasa dışı av aracının” bulunmamasından sorumludur. Hiçbir
kooperatif ne böyle bir sorumluluğa nede böyle bir yetkiye sahiptir. Buna
rağmen kooperatiflerin ezici çoğunluğu her türlü mücadeleyi vermektedirler.
Üstelik bu mücadelede ağır bedeller de ödemişlerdir. Ahmet Yavuz, Ahmet Aslan
ve Kınalıada’dan Roy yasa dışı balıkçılara karşı mücadele nedeni ile fiziksel
saldırıya uğrayanlar konusunda ilk aklıma gelen isimlerdir.
Bir kriminal vaka olarak
Marmara trolcülüğü ile usulsüz avcılık yapanları bu mücadelede ayırmak
zorundayız. Marmara’da Trol avcılığı yapanlar, yasak mevsimde Gırgır avcılığı
yapanlar ve küçük bir gırgırcı odağını tebliğleri ihlal edenleri ayırmadan bu
mücadelede adım atamayız. Bunlardan birincisini Marmara’dan tasfiye etmek gibi
bir amacımız var ve bu tutumumuz uzlaşmaz bir tutumdur. Avcılıkta zaman zaman
usulsüzlüklere ve yasa dışılıklara başvuranları (tebliğleri ihlal edenleri )
sırasıyla; kazanmak zorundayız. Kazanma
konusunda başlayacağımız yer ise hakaret ve ötekileştirmek değil, ikna etmek için
sürekli ve ısrarlı çaba göstermektir.
Elbette bu konularda yasal
önlemlerin arttırılması ve bu önlemlerin uygulanması konusunda resmi otoriteye
karşı çabalarımızı da devam ettireceğiz.
Yazının burasında konuyu
uzatmanın çok anlamı yok. Defne KORYÜREK ayrımsız tüm kooperatif ve birlikleri
üst birliği de katarak “yasa dışı avcılığa yataklık etmek” ile suçlamaktadır.
Bizlerin bilmeyip kendisinin bildiği bir şey var ise bunu alenen ve ismen
açıklamalıdır. Bu konu bu güne kadar yaptığı hatalara benzemez. Lüfer
kampanyasının itibarı da durumu kurtarmaya yetmez. En kısa zamanda suçlamasını
izah edecek somut bilgileri paylaşmak zorundadır. Bunu yapmadığı sürece basit
bir iftiracı durumundan kendini kurtaramaz.
Sürdürülebilir balıkçılık mücadelesi ve sivil toplum
Sürdürülebilir balıkçılık
yönetiminin çok paydaşlı olması gerektiği gibi “canlı doğal kaynakların
korunması ve sürdürülebilir avcılığı mücadelesi de” çok paydaşlı bir
mücadeledir. Hele hele bizim ülkemiz söz konusu ise “çok paydaşlılık” ve
mücadelede güç birliği daha da elzem hale gelmektedir.
Bu mücadeleye girdiğimiz
ilk günden beri küçük ölçekli geleneksel balıkçı, sivil toplum ve akademik
camianın paydaş olduğunu savunan, bu iş birliğinin önemine dikkat çeken biri
olarak tekrarlamak istediğim birkaç husus var.
Sivil Toplum Örgütleri birbirleri
ile mücadele etmemelidir. Balıkçılık gibi kronikleşmiş sorunları, yanlış
ezberleri ve hatalı kanaat yapılarının bulunduğu bir saha da yapmamız gereken
basit gerçekleri açıklamak, balıkçının örgütlenmesi ve gelişmesine katkı
sağlamak ve farkındalık yaratmaya devam etmektir.
Balıkçılık sahasında çok
sorun ve bir o kadar da çok yapılacak iş var. Her samimi sivil toplum unsuru
buna göre davranmalı sürdürülebilir balıkçılık konusunda yapabileceği her
katkıyı ortaya koymalıdır.
Sivil toplum unsurlarının
yapması gereken kooperatiflere yada birliklerine saldırmak olmamalı,
sürdürülebilir balıkçılık, yasa dışı avcılık, kaynakların sürdürülebilir
kullanımları konularında baskı unsuru olmaktır.
Savaşmamız gerek asla
kooperatif ve birlikleri değildir.
Son söz olarak; FSD’nin
nezdinde Defne KORYÜREK’ten varsa yasa dışı balıkçılığa yataklık eden
kooperatif veya birliklerini açıklamasını yoksa camia önünde bu fevri
davranışının doğal bir sonucu olarak kocaman bir özür bekliyorum. Kocaman ve sahici bir özür.
Bu konuda gerekeni yapmaz ise, bu açıklama veya özrü Slow Fish İtalya’dan talep
edeceğimi de şimdiden beyan ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder