Kısır tartışmaları sevmiyorum. Hele hele sosyal medyada
yürütülen ahlak dışı küfürlü kafirli polemiklere bakmıyorum bile. Ama son
günlerde Karadeniz’in ünlü ailelerinden yöneltilen sataşmalara bu gün bir
mühendis arkadaşımızda katılınca ve üstelik sataşmaya neden olan haber
paylaşımı okunmadan hakaret ve tehdit içeren sataşmalar sürdürülünce cevap vermek farz oldu.
Ben bana davranıldığı gibi davranmayacağım. Bu arkadaşların
trajikomik durumuna dikkat çekecek ve aslında zarar verdiklerinin ben, biz ve
bizim gibiler olmadığını zarar verdiklerinin balıkçının kendisi olduğunu
göstereceğim.
Yazının içinde 3 konu olacak. Sinop toplantısı, Danışma
Kurulu toplantısı ve bu gün çıkan haber üzerinden başlayan sataşmaların
(iddiaların gerçekliği ) ne kadar mesnetsiz olduğuna cevap vereceğim.
Önce sırasıyla olaylar.
Burayı çok kısa geçeceğim ama yazının sonunda ne dediğimi “net
olarak” anlayacaksınız.
Danışma kurulunda balık boyları tartışılırken Barbun ve
Tekir balığının avlanma boylarında Yakup Erdem bu balık türlerinin sahada tanımlanmasının zorluğuna
işeret ederek hem kontrol görevlilerinin sıkıntı yaşadığını hem de balıkçının
mağdur olduğunu söyleyerek 11 ve 13 santim boy yasağını kaldırılarak her iki
tür içinde 12 cm olarak uygulanmasını önerdi. Cemal Malkoç’un şiddetle
karadenizde öyle bir balık yok diyerek itirazı üzerine konu tartışılamadı ve
mevcut yasaklar aynen korundu.
Sinop’ta yapılan toplantıda Bayram Öztürk sunumunun sonlarına
doğru balıkçılık toplantılarına neden gelmediğini anlatmak babından bir sosyal
medya mesajı eklemiş. Bu mesajda direk olarak annesine sinkaflı bir küfür
ediliyor. Bu slayttan sonra salondan
atılan laflar üzerine Bayram Öztürk “kendinizi tanıtarak konuşursanız ben de
sizi tanımış olurum” diyor. Vatandaş kendini tanıttığında da “anneme küfür eden
sen misin” diye soruyor ve “evet benim cevabını alıyor” işte salonda düzenin
bozulduğu an burasıdır. Bir kısmını internete düşen videolarda da izlediğinizi
düşünüyorum. Bu esnada “Dalyanlar hakkında o kadar yazıyorsun burada neden
konuşmuyorsun” diyen vatandaş tarafından polemiğe bende katılıyorum. O gün toplantıda
da söyledim burada bir kez daha tekrarlıyayım. Orada anlamayan burada anlasın
hatta anlamayanlara da anlatsın. Ben Bayram hoca ile sadece Dalyan konusunda
farklı düşünmüyorum anlaşamadağım başka konularda var. Bu konuları gerek yazılı
gerekse karşılaştığımız zamanlarda kendisine söyledim. Muhtemelen bu
anlaşmazlıklarımız devam da edecek ama ben Bayram hocaya ne nezaketsizlik
ederim nede küfür. Kendisini geçmişte çok sert eleştirdiğim konular oldu ama
hiç kabalık yapmadım. Sert eleştirmek başka bir şeydir hakaret etmek başka bir
şey. O gün orada söyledim bu gün burada bir daha tekrarlıyorum. Kürsü
masumiyeti diye bir şey var.
Fikirlerine, söylediklerine yada taleplerine katılmıyorsunuz diye kimseye küfür
edemezsiniz. Bunları o salonda Bayram Hocayı kelimenin gerçek anlamı ile
eleştiren tek kişi olarak söylüyorum. Siz küfür ediyorsunuz ben eleştiriyorum.
İkisinin arasındaki fark nedir diye soracak olursanız ben söyleyeyim; haklı
olduğunuz konuda bile kaybedersiniz.
Gelelim hadisenin devamına; Bayram hocada hızını alamayan
arkadaşımız bir anda dönerek Yakup hocaya sataşmaya başladı. Yakup hocada
oldukça sert bir uslupla cevap verince de ortalık iyice karıştı. Dilerseniz bu
tartışmanın arka planınıda konuşuruz ama ben şimdiden söyleyeyim hiç iyi olmaz.
Bana kızmayın ama eski komedi western filmlerindeki düellolardaki hasmı yerine
sürekli kendini vuran kovboylar gibisiniz. Karşınızdakine durmadan ateş ediyor
ama sürekli kendinizi vuruyorsunuz. Bu ikinci konu için söyleyeceklerim
şimdilik bu kadar. Daha fazla yazarak kimseyi üzmek zor duruma düşürmek
istemiyorum.
Gelelim Atıf Malkoç haberini paylaşmam üzerine kopan
fırtınaya. Dikkatli okuyucunun kolaylıkla fark edeceği gibi habere yorum
babından iki ifade var. Bir tanesi benim yorumum diğeri de Yakup Erdem’in link
paylaşarak yaptığı yorum. Sırasıyla ikisini de açalım.
Benim yorumum gayet açık diyorum ki Karedeniz’de önerilen bu
alanlar zaten Gırgır ve Trol’ün av yasağı olan yerler. Niye bu kadar feryat
ediyorsunuz. Gerçekten söylediğimde anlaşılamayan bir yan var mı. Zaten sana
yasak olan bir alanın koruma alanına neden itiraz ediyorsun. İtiraz ettiğinde
benim sen yasa dışı yerde avlanmıyorsan bu itirazın mantıksız dememde ne
yanlışlık ne tuhaflık var?
Uzatmadan Yakup Hocanın yorumuna geçelim.
Yakup hoca yorum olarak 2012 yılında konuyla ilgili yazdığı
bir yazının linkini paylaşıyor. Yazıyı okuyuyp itiraz etmiş olmanız mümkün
değil gibi geliyor bana. Ama, gerçekten okuyup itiraz ettiyseniz o zaman durum
gerçekten vahim demektir. Bu yazdığım yazı dahil sizinle yapılan her polemik
her konuşma anlamsızdır. Bu durumda ancak bir sağlık sorunundan
şüphelenebilirim.
Evet biz hocanın konuyla ilgili yazısına dönelim.
Yakup
hoca söz konusu yazının girişine yazdığı paragrafta
“Balıkçılar
ve Balıkçılık Örgütleri Akdeniz ve Ege'den Başlayarak Şimdilerde Karadeniz'de
Süren "DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARININ BELİRLENMESİ" Çalışmalarının
Neresinde?
Bir süredir devam eden bu çalışmalar balıkçılığı ve balıkçıları çok fazla etkileyecek olmasına rağmen, balıkçılık örgütlerinin henüz bu konuya tam anlamıyla katkıda bulunduğunu söylemek pek mümkün değil. Oysa hem bu alanların doğru belirlenmesi hem de işlevsel olması açısından balıkçılar, kıyılarda yaşayan halk ve balıkçı örgütleri önemli katkılar sağlayabilir. Bu çalışmalar bilim adamlarının ya da merkezi otoritenin tek başına yapabileceği çalışmalar değildir. Bir sınır belirlenmesi ve buraya "denizel koruma alanı" adı verilmesi, buranın denizel ekosistemin ve balıkçılık kaynaklarının gelişmesine katkı sağlayacağı anlamına gelmez. Hem sahanın, hem burada uygulanacak koruma stratejilerinin doğru belirlenmesi çok önemli olduğu gibi koruma yönünde tüm paydaşların istekli olması ve katkı sağlaması da o kadar önemlidir.
Fakat bilim ve STK çevrelerinden kime bu konudan bahsetsek, önüne harita paftalarını açıp yada Google Earth aracılığıyla yer belirlemeye çalışıyor ve bu konuda bir araştırma, bir çalışma yapalım diyor. Sözün özü; hayatında hiç kıyısına gitmediği, dalıp su altını görmediği, ağ atıp avlanmadığı, kaç kişinin orada balıkçılık yaptığını bilmediği yerler hakkında masa başında karar almak istiyor.
Aslında olması gereken; mesela Karadeniz'de, her kooperatifin kendi bölgesindeki kıyı şeridi için, DKA açısından bir çalışma yaparak korunması gereken yerlerin ve dışarıdan bakanların pek bilmediği özel alanların DKA kapsamına alınması yönünde çaba göstermek, böylece koruma yönünden gerekli olmayan fakat kıymetli voli yeri niteliğindeki alanların avcılığa kapatılmasını önlemektir.” diyor.
Anlamayanlar
için anlatayım. Bu koruma alanları kaçınılmaz bir şekilde oluşturulacak. Bu bir
uluslararası sorumluluk bu alanların oluşum süreçlerine katılmazsanız hem
koruma alanları bir işe yaramayabilir hem de balıkçı bundan mağdur olabilir.
Şimdi koruma alanları için eleştirel konuşan Atıf Malkoç’a sitemli bir uyarı
yapmakta haksızmı Yakup hoca. Her yazdığını her söylediğini dikkatle takip
ediyorsunuzda bunu neden görmüyorsunuz. Balıkçının aleyhine mi söylemiş yoksa
balıkçının ve kaynakların korunmasına yönelik bir uyarı mı yapmış.
Akıl
izan ve insafı olan her okuyucu bu gün kopartılan bu fırtınanın abes olduğunun
farkındadır. Mesele yazdığım yaa söylediklerim değildir. Mesele bana,
arkadaşlara yada derneğe bulaşma için bahane arama meselesidir. Mesele bizimle
düello yapmak meselesidir ama bize sıkarken hep olduğu gibi kendilerini
yaralamışlardır. Belki bu duruma gülen zevk alan vardır ama ben kesinlikle
böyle düşünmüyorum. Tam aksine ben kimse yaralanmasın kimse kırılmasın kimse
rencide edilmesin bir diyalog ortamı oluşsun istiyorum Biliyorum ki savaş dili
ile barış olmaz ve yine biliyorum ki bu ülke eninde sonunda balıkçılık yönetimi
etrafında barışçıl bir dile sahip olacak. Bunu fark edene kadar sürekli
kaybedeceksiniz. Üstelik haklı olduğunuz konularda bile kaybedeceksiniz.
Şu
Danışma kurulu meselesini sonuna bırakacağım demiştim ya iş tam bu noktada başa döneceğim ve ne dediğimi anlayacaksınız.
Bu
gün eğer tekir ve Barbunya balığı boyları karışıyorsa avlanma boyu 12 cm
olmamışsa bunun sebebi Cemal Malkoç’tur. Anlamadan dinlemeden itraz ederek
sebep olmuştur buna.
İşte
bu nedenle kendinizin dışındaki balıkçılara da kendinize de zarar veriyorsunuz.
İşte bu nedenle 3-5 siyasi ilişki dışında sizi savunabilecek kimse
bulamıyorsunuz.
Bağırarak
çağırarak tehdit ederek insanları susturacağınızı balık ve balıkçılık
sorunlarının konuşulmasını engelleyeceğinizi zannediyorsunuz.
O KADAR
KÖR VE BİLGİSİZKİNİZ Kİ KORUMA ALANLARININ GENEL MÜDÜRLÜKLE ALAKALI OLDUĞUNU BAYRAM
ÖZTÜRK YADA BİR BAŞKASININ ETKİSİ İLE ALINDIĞINI ZANNEDİYOR ADAMA KÜFÜR EDER
KORKUTURSAK KORUMA ALANI FİLAN OLMAZ ZANNEDİYORSUNUZ.
Küfürlü ve hakaret içeren mesajlar yazdığınız sürece
bu size ilk ve son cevabi yazımdır. Ama (içerik
sert olabilir) küfürsüz hakaretsiz yazarsanız seve seve tartşırım.
Hadi
kalın sağlıcakla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder