“Bu yazı başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere balıkçı
kardeşlerime, balıkçı örgütlerine, balıkçılık yönetimine, bilim insanlarımıza,
sivil toplum örgütlerine ve medyaya bir çağrıdır.
Balıkçılık üzerine yapılan her tartışma esasen bir ekosistem
ve onun sürdürülebilirliğinin korunması üzerine olsa da içinde bulunduğumuz şu
kısa zaman diliminde tartışmayı daraltarak balıkçılık ve ekonomisinin
sürdürülebilirliği ile kısıtlamak istiyorum.
Sadece kapalı kapılar ardında yazılan ve sahneye konulan
senaryoyu paylaşmak dar bir çevrenin
malumu olan bu oyunu mümkün olan en geniş kitleye duyurmak istiyorum.
Balıkçılığımızın içinde bulunduğu kötü koşulların makro
sorunları ve hızlanarak çöküşünün
yapısal sebepleri bu yazının konusu değildir.”
Yeni bir senaryo ile
karşı karşıyayız.
Bu yeni senaryo esasen yaklaşık 300 gırgır avcısının
taleplerinin gerçekleşmesi ile sınırlı hedefler içermemektedir. Bu yeni senaryo
gerçekleşmesi halinde (sonuçları itibarı
ile) 15 Temmuz darbe girişiminin kat be kat üzerinde tahribata sebep olabilecek
sivil/siyasi bir darbe girişimidir.
Bu senaryo sadece kaynakların korunması ve sürdürülebilir
avcılığını hedeflememekte ondan daha da kötüsü tüm paydaşları ile birlikte
balıkçılık yönetimini işlevsiz hale getirme ve tasfiyesini hedeflemektedir.
Neler talep ediyorlar
·
- Gırgır avlanma derinliğinin 18 metreye indirilmesi ( bazı kaynaklara göre 16 metre)
- · Trol avlanma mesafesinin 1.5 deniz miline indirilmesi
- · İstavrit avlanma boyunun 10cm’ye indirilmesi
- · Misina ağ yasağının kaldırılması
Ben taleplerinin sadece 4 adedini yazdım.
Bu 4 talep üzerinden sınırlayacağım kendimi ve sırasıyla
düşüncemi zaman ayırıp okuyanlarla paylaşacağım.
Konulara hakim olan okuyucu aslında ortada tek bir talep
olduğunu diğer taleplerin talepçi sayısını artırmak için bir kandırmaca
olduğunu fark edecektir.
O talep Gırgır avlanma derinliği ile ilgili olan taleptir.
Yani yaklaşık 18.000 adet olan balıkçı filomuzun yine yaklaşık 300-400 ünü
kapsayan sayıca küçük bir azınlığının talebi.
Trol avlanma mesafesi gerçekleşmesi imkansız denilebilecek
bir talep olmasına rağmen talep eden kitleyi büyütebilmek ve birlik
sağlayabilmek için talep listesine girmiştir.
Bu girişimin öncüleri daha düne kadar “küçük balıkçıyı yok
sayan” onu aşağılayan insanlar olmalarına ve örgütsel olarak küçük balıkçıyı
temsil etmemelerine rağmen misina ağ yasağının kaldırılması talebi yine aynı
nedenle listeye alınmıştır. Üstelik rol çalarak (kim ne derse desin) SURKOOP’u
itibarsızlaştırarak küçük ölçekli geleneksel balıkçılığın da önderliğine
soyunmuşlardır.
İstavrit balığının boyuna gelince;
Cümle alem bilmekte ve görmektedir ki yasadışı avcılık
konusunda tüm dünya balıkçılığı içindeki yerimiz ilk 10’un altına düşmez. Küçük
bir örnek dediğimin ispatı olacaktır. Ülkemiz balıkçılıktan sorumlu merkezi
otoritenin balık haline baskın yapmak ve denetlemek zorunda kaldığı bir
ülkedir.
Balık boy ve tür yasakları kağıt üzerinde vardır ve asla
uygulamada bir hükmü yoktur. (Can siperane görev yapan arkadaşlar yanlış anlam
çıkartmasın. Ben onların olanaksızlıklar ve yoksunluklar içinde nasıl görev
yaptıklarını en iyi bilenlerden birisiyim) Pazarda, markette, balıkçı
dükkanlarında, restoranlarda ve en başta söylediğim gibi balık hallerinde her
türlü yasadışı balık satılmaktadır.
Nasıl başarmayı
planlıyorlar.
Şimdi yazacaklarımın ortalığı karıştırma ihtimali yüksek.
Ben yaklaşık 1 aydır bildiğim bu senaryoyu bu güne kadar paylaşmadan bekledim. Sebebini yazının sonunda açıklayacağım.
Bu zatı muhteremler BSGM bünyesinde (kendi belirledikleri
akademisyenlerle) yanı onların taleplerini onaylayacağını düşündükleri
(gerçekten var mı ben de merak ediyorum) bir kurul oluşturup 10-15 gün içinde
ek bir tebliğ çıkarttırmayı planlıyorlar.
Günahları boynuna, Sayın Cumhurbaşkanının danışmanı/danışmanları
aracılığı ve Cumhur başkanımızın oluru ile bu işe yaptıkları konuşuluyor.
Bu noktada başka detaylar da var ama onlar şimdilik bende
kalsın.
Bu konuda söylemek zorunda olduğum bir şey var.
Ben girişimi 15 Temmuz’a benzetirken birinci sebebim BSGM’ya
yapılmakta olan darbe idi. İkincisi ise aynı o hainler gibi Sayın Cumhurbaşkanını
kandırmaya cesaret etmiş olmalarıdır.
Nereden bu sonuca vardığımı anlatayım.
Bir siyasetçi karar alırken iki sebebe göre hareket eder.
Aldığı karar ya bilimsel ve kamu menfaatine göre olur yada
(bazen) geniş kitlelerin talebini gözetir.
Bu olayda bu taleplerin gerçekleşmesi durumunda kamu menfaati
zarar göreceğine göre Cumhurbaşkanımıza “balıkçılımızın talepleri” diyerek ve
sanki tüm balıkçıyı temsil ediyorlarmışçasına bir algı (yalan) üreterek
kandırma cüretini buldular kendilerinde.
İşte Trol’cü ve küçük balıkçı arkadaşların dikkat etmesi
gereken nokta burasıdır. Kendilerinin 300-400 teknenin talebi için kullanılıyor
olmalarıdır.
15 gün sonra masadan sadece derinlik yasağı çıktığında
(umarım gerçekleşmez) ne dediğimi daha iyi anlayacaklardır.
Siz dikkat edin de batı karadeniz’de orta su yasağı
girivermesin torbaya.
Neden bekledim
Balıkçı kitlesinin kahir çoğunluğunu temsil eden
örgütlerimizin (en azından yönetimler düzeyinde) konuyu bildiğini biliyor ve
adım atmalarını bekliyordum. Rol çalmamak onların ortaya koyacağı mücadele
konseptine uygun davranmak için bekledim.
Ama ve ne yazık ki,
Hiç bir şey yapmadılar (bir şey yapabileceklerine
inanmadılar bile) ne örgütlerini ve balıkçı tabanlarını bilgilendirdiler ne de
Sarıyer’de ki açılışa kitlesel olarak katılıp ülkedeki balıkçının 300-400 tekne
sahibinden daha fazla olduğunu gösterdiler.
Bir zamanlar sürdürülebilir balıkçılık ve küçük balıkçılığın
korunması için sancak tutan İstanbul Birlik 3 senedir yalancı gündemler peşinde
koşup sanal market projeleri ile balıkçını oyalayıp tutğu sancağı dükkan
tabelası ile değiştirirse (zaten son tebliğ için gırgır avlanma derinliğinin 18
metre olmasını danışma kuruluna taşımaya cesaret edip orada savunmaya cesaret
edememişlerdi) olacağı budur.
Merkez birlik ben nasıl mücadele edebilirim diye düşünüp
çaba sarf edeceğine dost sohbetlerinde derinlik yasağı bitti diyorsa olacağı
budur.
Bu kadar büyük örgütler olmalarına rağmen balıkçı tabanı
sağır sultanın duyduğu bu girişimden bir haberse olacağı budur.
Son bap başka ve derin bir tartışma konusudur şimdi zaman
ateş küçükken yangını söndürme zamanıdır.
Madem balıkçı örgütlerimiz ortada yok görev her duyarlı
deniz ve balıkçılık dostuna, medyaya ve bilim insanlarımıza düşmektedir.
Kahraman aramıyoruz.
Sadece sesinizin çıktığı kadar sadece gücünüz kadar itiraz
edin.
Ve asla sessiz kalmayın.
Kardeşçe
Dostça
Paydaşça
Kenan
BERNA I, BERNA II, BERNA III, BERNA VI ve BERN V Saros ta avlanirlarken, Gökeada´ya uzaklik yasagi 3 nm idi. Teknelerin sahibi eski basbakan, YILMAZ efendi 3 nm, 1 nm indirince, SAROS´ta balik kalmadi.
YanıtlaSil