Yazının başlığından kanun değişikliğine karşıymışım gibi bir
izlenim doğduğunun farkındayım tanıyanlar bilir ki çok uzun zamandır “yeni bir su
ürünleri kanunu” talep edenlerin yanında olan ve istisnasız her platformda bu
talebi dile getiren biriyim. Buna rağmen Genel Müdürlüğümüz tarafından
paylaşılan kanun taslağını her okuduğumda bu soruyu kendi kendime sormaya
başladım. Biz neden yeni bir su ürünleri kanununa ihtiyaç duyuyoruz, neden
mevcut kanun ile balıkçılığı yönetmeye
devam etmiyoruz. Bu soruya verdiğimiz cevap doğal olarak yeni su ürünleri
kanunun amaçlarını, bu amaçların gerçekleşmesi için günün ihtiyaçlarına uygun
kuralları ve bu kuralların ihlali karşısındaki caydırıcı yaptırımları ve bu yaptırımların niteliklerini belirleyecek.
Yazının başlığına ve
sorduğum sorunun cevabına dönersek değişiklik
nedeni konusunda bu soruya verebileceğimiz iki cevap var. Bu iki cevap
balık stoklarımız ve balıkçılığımızın içinde bulunduğu durumundadır ve iki zıt
tespitine dayanmak zorundadır.
Denizlerimizin, canlı sucul kaynaklarımız ve onların yaşam
alanlarının korunduğu ve bu kaynaklardan yeterince faydalanamadığımız tespitine
sahipsek bu soruya “kaynaklardan daha
fazla faydalanabilmek için
avcılık faaliyetlerinin genişletilmesi ve her türden kısıtlamanın
azaltılması için” yeni bir kanuna ihtiyacımız var deriz.
Yok eğer kaynakları kötüye kullandığımız için değerleri
stoklarımızı tahrip ettik, avcılık
faaliyeti filonun tamamı için karlılığını yitirdi sistem ekonomik bir
çöküşe doğu gidiyor bu nedenle “avcılık faaliyetlerinin bilimsel veriler
ışığında kısıtlanarak, sürdürülebilir avcılık yönetimi konusunda önlemler almak
ve bu önlemlerin ihlalleri konusunda caydırıcı yaptırımlar” getirmek
istiyoruz cevabı verebiliriz.
Bu iki tespiti de doğru bulmuyorsak zaten her şey yolundadır
ve yeni bir kanuni düzenlemeye de ihtiyaç yoktur.
Ben taslağı okuduğum andan bu
yana bu sorular, bu sorulara verilebilecek cevaplar ve bu taslağın bende
yarattığı karmaşık ruh hali içindeyim. Son yıllarda katıldığım onlarca
toplantı, gerek akademisyenlerimiz gerekse balıkçılık bürokrasimizde görev
yapan arkadaşlarla yaptığımız görüşler ve merkezi otoritenin bu zamana kadar bu
konuda gösterdiği olumlu duruş; hepsi bir boşluğa yuvarlanmış durumda.
Kanun ve maddeler düzeyinde görüşlerimizi yakın zamanda
paylaşacağız. Bütünü ve bu kanunun balıkçılık yönetimine bakışındaki temel perspektifler
ışığı doğrultusundaki yaklaşımını da sorgulayacağız. Bütün bunları yapmaya
başlamadan hem camiamız hem de GELBALDER şemsiyesi altında duran arkadaşlarımızla
duygularımı, düşüncelerimi ve ruh halimi
paylaşmak istedim.
Her türlü eleştiriyi göze alarak söylemek isterim ki, bu
taslak balıkçılığımızın güncel sorunları ve bu sorunların olası çözümleri
konusunda yeterli bir çözüm, su ürünleri avcılığı ve toplayıcılığının
sürdürülebilir yönetim modeli açısında yeni ve işe yarar bir anlayış
getirmemektedir. Elbette bazı yeni maddeler vardır, hatta bu maddelere itirazda
etmek mümkün değildir ama amaç ve kapsam açısından baktığımızda dilimiz demeye
varmasa da yürürlükte olan kanun bu yeni yasa taslağı karşısında bir iki
düzenleme ile daha işlevli hale gelebilir diye düşünmekteyim.
Su ürünleri kanunu bizim hangi av araç ve gereçleri ile, ne
zaman, nerede, hangi metotlarla, hangi türleri ve hangi miktarlarda
avlaya bileceğimiz belirler. Bu tanım kanun koyucu tarafından konulan
balıkçılık faaliyetinin yasal sınırlarının ve kapsamının
belirlenmesidir. Kanun sadece bu belirlemeleri tespit ve tarif etmekle sınırlı
kalmaz. Avcılık toplayıcılık faaliyetleri kapsamında yasak ve sınırlamaları da
tespit ve tarif eder. Şüphesiz bir kanunun amacını yerine
getirebilmesi için bu
tespit ve tariflerle yetinemez. Kanun koyduğu kuralların ihlali karşısında
yaptırımları da ortaya koyar, bu yaptırımların caydırıcı etkisi ile kanunun amacı
olan hedeflerin gerçekleştirilmesini garanti altına alır.
Taslağı okuduğunuzda ne yazık ki caydırıcılık konusunda
çokça eleştirdiğimiz 1380 sayılı kanunun
gerisinde kalmış bir taslak ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim.
Bu kanun mevcut hali ile ben bazı
eylem ve avcılık faaliyetlerini
yasaklıyorum ama sizler makul cezalar karşılığında bu kanun dışına çıkarak
avcılık faaliyeti ve balık ticareti yapabilirsiniz demektedir. Örneğin; Filoyu küçültmek
için ciddi bir kaynağın harcandığı günümüzde bu yeni kanun taslağının
yasalaşması halinde daha önceden 1380 sayılı kanunun ihlali nedeni ile iptal
edilmiş bulunan yaklaşık 200 ruhsatın tekrar filoya geri döneceğinin bile
önemsenmemiş olması nasıl adlandırılır bilemiyorum. Evet, bu yeni kanun taslağı
değişmeden yasalaşırsa yasa dışı trol hariç ruhsat iptali neredeyse ortadan
kaldırılmıştır. Hukuk sistemimiz bütün modern hukuk sistemlerinde olduğu gibi
lehte düzenlemeleri geriye dönük geçerli hale getirmektedir. Bunun anlamı ise basittir, radarda gördüğün balığın maddi değeri yasanın cezasından fazla ise avlana bilirsin.
Kanun taslağında
ilk anda göze çarpan hususlardan biri ise av araçları tanımı konusunda
geçmişten gelen sıkıntıların devam etmesidir. Bir kanun kendi içinde hüküm
çelişkisi barındırmamalıdır. Bu taslak ile “boğazlar ve Marmara denizinde her türlü
trol ile avcılık yasaktır” dedikten sonra bir başka hükümle "algarna ile yapılan
karides avcılığını" serbest bırakamazsınız.
Amatör avcılık ve yaptırımları ticari avcılık ve
yaptırımları ile iç içe yazılmış durumda. Kanun tekniği açısından bu sakıncalı bir durumdur. Kanunlar yoruma açık olmamalı açık ve kesin hükümler içermelidir.
Bu kanunda gördüğüm bir başka husus ise balıkçılık yönetimi konusunda kanun
dışı mevzuatın azaltılması konusunda yeterli adımların atılmamış olduğudur.
Belki balıkçılık bürokrasimiz kendisini yasalarla sınırlamak
yerine kolayca değiştirebileceği yönetmelik ve tebliğlerle kendisine balıkçılık
yönetiminde görece serbest bir alan açmak istiyor olabilir. Balıkçılığımızın
ihtiyacı olan sadece sürdürülebilir avcılık yöntemleri değil aynı zamanda
sürdürülebilir bir balıkçılık yönetimidir. Bizim ihtiyacımız 40-50
yılımızı kurtaracak olan bir su ürünleri kanunudur. Bu sağlanmazsa balıkçılık
camiamız bir kaos ortamına sürüklenecektir.
Kanunu tartışmaya başladığımızda çelişkileri başka
maddelerde de göreceksiniz ben bu kapsamda daha fazla yazmak istemiyorum kanunun
tümünü ve maddelerini tartışmak en iyisi olur diye düşünüyorum.
Dost acı söyler
Biz dostuz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder