Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak.
Ceylanı kurtardım avcının elinden
ama daha baygın yatar ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından
ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir
ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Kuyudan çektim suyu
ama bardaklara konulamadı.
Güller dizildi tepsiye
ama taştan fincan oyulamadı.
Sevdalara doyulamadı.
Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak.
giderayak.
Ceylanı kurtardım avcının elinden
ama daha baygın yatar ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından
ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir
ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Kuyudan çektim suyu
ama bardaklara konulamadı.
Güller dizildi tepsiye
ama taştan fincan oyulamadı.
Sevdalara doyulamadı.
Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak.
Dün Tekirdağ’da Gökhan’ı son yolcuğuna uğurlamak için
toplandık. Değişik illerden gelmiş büyük bir kalabalık vardı. Ankara’dan ODTÜ
akademisyenleri ve öğrenciler, Kaş’tan gelen dostları, İstanbul’dan gelenler ve
nereden geldiğini bilmediğim insanlar. Yolu denize düşmüş, gözü kuşa ilişmiş ve
eli yeşile bulaşmış insanlar. Derin bir sızının tutsağı olmuş bu insanlar ancak
Gökhan’dan bahsederken kurtuluyorlardı acılarından. Anıları anlatır Gökhan’ı konuşurken
onun hayatlarına kattıklarından bahsederken sanki o derin acını yerini utangaç
bir mutluluğa bırakıyordu. Onu ne kadar sevdiklerini ve ne kadar
özleyeceklerini anlatmaktan çok, onun neler yaptığını ve kendilerine neler
kattığını anlattılar. Gökhan hiç ölmemişti sanki birazdan bir konuya dikkat
çekecek ve hadi şunu yapalım yada yapsanıza diyecekmişçesine bir duygu hali
hakimdi insanlara.
Ben Gökhan’ı geç tanıyanlardanım. Bizim tanışıklığımız 5
örgütle beraber yayınladığımız 3 yıl evvel ki deklerasyona dayansa da Gökhan
ile ilişkimiz esasen daha çok yeni idi. Genç bir dernek olarak çıktığımız
sürdürülebilir balıkçılık mücadelesinde SAD bizim için değerli bir paydaş haline
geldi. İşte Gökhan dabizim içinbu hareketin başlatıcısı ve lideri olarak önemli
bir isim.
Dedim ya geç tanıdım diye, bunu cenazede tekrar düşündüm.
Gökhan’ı belki geç tanıdım ama en iyi tanıyanlardan biriydim muhtemelen. Gökhan
lider özellikleri olan insanlardan dı. İtiraz edilecek bir noktada birisi
itiraz etsin diye beklemeyen itiraz eden, yapılacak bir işi birisi yapsın
diyerek beklemeyen, yürünecek bir yol var ise yürümeye başlayıp “ hadi siz de
gelsenize” diyen bir insan .
Bazı insanlar vardır, ben onlara yaşamın ressamları derim.
Ellerinde fırçaları hayatı boyarlar. Gökhan aynı zamanda böyle bir insandı. Elinde
fırçası hayatı boyayan bir adam. Tek bir rengi vardı mavi, binlerce
tonuyla maviye boyamaya çalıştı hayatı.
Mavi belki de en çok ona yakıştı.
Dün Tekirdağ’a giderken yönetim kurulumun, balıkçıların ve
dostların taziyelerini ailesine iletmek görevi ile çıktım yola.
Yapamadım,
acınızı paylaşıyoruz diyemedim
gururunuzu
paylaşıyoruz diyemedim
sizin kadar özleyeceğiz diyemedim
Varmadı dilim tüm bunları söylemeye. Dün beni bu görevle
yollayan arkadaşlarım beni affetsin ama ben bir yolunu bulamadım, beceremedim. Anneler
gününde oğlunu kaybetmiş bir anneye, henüz 15 yaşındayken babasınına en çok ihtiyaç
duyduğu bir dönemde onu kaybetmiş bir kız evladına ve yol arkadaşını kaybetmiş
bir eşe nasıl söyleneceğini bilemedim. Sadece, içimden sessizce sizi anlıyorum diye
bildim.
Bu dünyadan bir Gökhan TÜRE geçti elinde fırçası ve her
tondan mavisiyle.
Ne fırça kalır ortada nede güzelim mavi tonlar
Uğurlar olsun kardeşim
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder