28 Aralık 2014 Pazar

Artık yeter

Sürdürülebilir balıkçılık ve hakça paylaşım için: Artık yeter: Burada okuyacağınız her düşünce ve her yorum tamamen bana aittir. Kimseyle üzerine konuşulmamış ve tartışılmamıştır. GELBALDER yönetim k...

Artık yeter


Burada okuyacağınız her düşünce ve her yorum tamamen bana aittir. Kimseyle üzerine konuşulmamış ve tartışılmamıştır. GELBALDER yönetim kurulundan da deniz, balık ve balıkçılık alanında faaliyet yapan tüm sivil toplum guruplarından ve unsurlarından özür dilerim. Üstelik sadece Türkiye’de değil, metnin  İngilizce bir çevirisini SLOW FOOD platformlarında da paylaşacağım. Konu FSD “  lideri Defne KORKÜREK tarafından; balıkçılık örgütlenmelerine karşı yöneltiği delilsiz dayanaksız ama hepsinden öte vicdansız karalama girişimleri, yapılmaya çalışılan itibar cinayeti ile ilgilidir.

FSD bilindiği üzere Lüfer balığı merkezli bir kampanya ile sesini duyurmuş, başarılı bir kampanyanın ardından kendini tanıtmış giderekte sempati ve saygı kazanmıştır. Kampanyanın ilk yılında sürekli ve sistemli bir şekilde gerek kampanyaya gerekse Defne Koryürek’e destek verdiğimiz ve sahip çıktığımız tüm camianın da malumudur. Kampanyanın ardından gelen danışma kulunda Lüfer konusunda alınan nispi iyileştirme kararının ardından başlatılan “Lüfer Bayramı” etkinliğine yasal boy altı Lüfer avlayan ve satanların (üstelik çirkin ve yıpratıcı bir karşı kampanyanın da düzenleyicileri olan) Gırgır ve Komisyoncu derneğinin etkinliğe davet edilmesi üzerine yolumuzu ayırdık. Buna rağmen ve bu güne kadar bulunduğumuz her platformda FSD tarafından yürütülen kampanyayı onore etmeye de devam ettik. Bu nedenle aşağıda okuyacaklarınızı “sürdürülebilir balıkçılık ve hakça paylaşım” mücadelesini ve “küçük ölçekli geleneksel kıyı balıkçılığının korunmasını” varlık nedeni sayan yaşamının kalanını bu mücadeleye adayan bir insanın sabrının sınırlarının taşması sonucu yazıldığının altını çizmek isterim.

Artık konumuza dönebiliriz

Bilindiği üzere İstanbul Boğazında 24 m derinlik yasağına uymak koşulu ile avcılık yasaldır. Her yıl hem yasalara uygun olarak hem yasalar zorlanarak hem de yasalar ihlal edilerek Boğazda gırgır avcılığı sürmektedir. Bu konuda çokça kurum tarafından resmi otoriteye başvuru yapılmasına rağmen bu konuda ne yazık ki bir düzeltme sağlanamamıştır. Geçtiğimiz günlerde Tarabya önlerinde yapılan bir gırgır avcılığının peşinden önce “yasa dışı avcılık zannıyla” bir tepki oluşmuş, avlanılan yerin yasal olduğunun anlaşılmasından sonrada FSD geçen yıl başlattığı imza kampanyasını güncelleyerek devreye almıştır. Buraya kadar (bir pardon demenin dışında) bir sorunda yoktur. Sorun Defne KORYÜREK tarafından kooperatifler, birlikler ve üst birliği karşı yapılan çirkin, asılsız ve haksız ithamlardır. Üstelik bu ithamlar konular hakkında bilgisi olmayanları yanlış yönlendirmekte “yasa dışı avcılıkla mücadeleye” zarar vermektedir. Eğer yasal olan bir avcılık faaliyetini yasa dışı göstererek insanlara hedef gösterirseniz, insanların asılsız ihbarlarla Sahil Güvenliği oyalamasına sebep olursunuz. Eğer bir sahada faaliyet gösteriyorsanız ve iddialı iseniz dersinizi çalışacak, konulara (yasa yönetmelik coğrafi bilgi ve avcılık bilgisi vb. ) hakim olacaksınız. Eğer sürdürülebilir balıkçılık mücadelesi sizin için bir nesne değil özne ise böyle davranmak zorundasınız. Sizin yaptığınız hatalar yüzünden topyekun bir mücadelenin yara almasına sebep olamazsınız. Son olayda da görüldüğü gibi sizin içine düştüğünüz komik durumla eski Cumhurbaşkanını tekneye alarak alay ederler. Hiç şüphesiz alay mevzuu olmak FSD ve (eğer varsa) unsurlarının sorunudur.

Gelelim Defne KORYÜREK’in balıkçılık örgütleri hakkında ki iddialarına. Sanal ortamda balıkçılıkla ilgili bir forumda (http://www.balikcilar.net/eskiya-varsa-yataklik-edeni-oldugundan-9-31885.html ) “eşkiyalık varsa, yataklık edeni olduğundan … üst başlığı altında “ne bir kooperatif başkanı görüyorum ben, bu işleri temizlemek için çalışan, ne bir birlik başkanı, ne de bir üst birlik görüyorum. ne yasayı koyan takibinde balığın ne de vergimle çalışması gereken. denizin, balığın sahibi yok. siz de sahipsiz kalın, diliyorum.

üstüne alınanlar alınsın. hodri meydan.” Diyerek, daha sonra da “kooperatif başkanlarınızı, birlik başkanlarınızı, üst birlik başkanlarınızı, derneklerinizi yalakalıkla değil, yataklık etmekle suçluyorum” diyerek Türk balıkçılık tarihine geçmiştir. Slow Fish aracılığı ile de AB balıkçılık tarihine geçmesi için elimden geleni yapacağım konusunda kimsenin şüphesi olmamalıdır.

Kooperatif ve birlikler yasa dışı avcılığın engellenmesi konusunda ne yapabilirler, ne yapıyorlar?
Defne hanım bu çirkin yataklık ithamını söz konusu platformda yazdığı bir misalde de görüleceği üzere (hele yasak avlanan avcıyı kooperatifinizden, limanlarınızdan kovarak başlayın ) kooperatiflerin bu balıkçıları barınaklardan atmamalarına dayandırıyor.
Burada da aynı şeyle karşılaşıyoruz. Defne hanım bilmediği işleri öğrenmeye çaba sarf etmiyor. Eğer “Balıkçı barınakları yönetmeliğini” okumuş olsa hiçbir kooperatifin bunu yapamayacağını yaparsa suç işleyeceğini, o teknenin her durumda o barınağa bağlanmaya devam edeceğini öğrenmiş olurdu. Barınakları kiralayan kooperatifler sadece o barınakta “yasa dışı av aracının” bulunmamasından sorumludur. Hiçbir kooperatif ne böyle bir sorumluluğa nede böyle bir yetkiye sahiptir. Buna rağmen kooperatiflerin ezici çoğunluğu her türlü mücadeleyi vermektedirler. Üstelik bu mücadelede ağır bedeller de ödemişlerdir. Ahmet Yavuz, Ahmet Aslan ve Kınalıada’dan Roy yasa dışı balıkçılara karşı mücadele nedeni ile fiziksel saldırıya uğrayanlar konusunda ilk aklıma gelen isimlerdir.
Bir kriminal vaka olarak Marmara trolcülüğü ile usulsüz avcılık yapanları bu mücadelede ayırmak zorundayız. Marmara’da Trol avcılığı yapanlar, yasak mevsimde Gırgır avcılığı yapanlar ve küçük bir gırgırcı odağını tebliğleri ihlal edenleri ayırmadan bu mücadelede adım atamayız. Bunlardan birincisini Marmara’dan tasfiye etmek gibi bir amacımız var ve bu tutumumuz uzlaşmaz bir tutumdur. Avcılıkta zaman zaman usulsüzlüklere ve yasa dışılıklara başvuranları (tebliğleri ihlal edenleri ) sırasıyla;  kazanmak zorundayız. Kazanma konusunda başlayacağımız yer ise hakaret ve ötekileştirmek değil, ikna etmek için sürekli ve ısrarlı çaba göstermektir.
Elbette bu konularda yasal önlemlerin arttırılması ve bu önlemlerin uygulanması konusunda resmi otoriteye karşı çabalarımızı da devam ettireceğiz.

Yazının burasında konuyu uzatmanın çok anlamı yok. Defne KORYÜREK ayrımsız tüm kooperatif ve birlikleri üst birliği de katarak “yasa dışı avcılığa yataklık etmek” ile suçlamaktadır. Bizlerin bilmeyip kendisinin bildiği bir şey var ise bunu alenen ve ismen açıklamalıdır. Bu konu bu güne kadar yaptığı hatalara benzemez. Lüfer kampanyasının itibarı da durumu kurtarmaya yetmez. En kısa zamanda suçlamasını izah edecek somut bilgileri paylaşmak zorundadır. Bunu yapmadığı sürece basit bir iftiracı durumundan kendini kurtaramaz.

Sürdürülebilir balıkçılık mücadelesi ve sivil toplum

Sürdürülebilir balıkçılık yönetiminin çok paydaşlı olması gerektiği gibi “canlı doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir avcılığı mücadelesi de” çok paydaşlı bir mücadeledir. Hele hele bizim ülkemiz söz konusu ise “çok paydaşlılık” ve mücadelede güç birliği daha da elzem hale gelmektedir.

Bu mücadeleye girdiğimiz ilk günden beri küçük ölçekli geleneksel balıkçı, sivil toplum ve akademik camianın paydaş olduğunu savunan, bu iş birliğinin önemine dikkat çeken biri olarak tekrarlamak istediğim birkaç husus var.

Sivil Toplum Örgütleri birbirleri ile mücadele etmemelidir. Balıkçılık gibi kronikleşmiş sorunları, yanlış ezberleri ve hatalı kanaat yapılarının bulunduğu bir saha da yapmamız gereken basit gerçekleri açıklamak, balıkçının örgütlenmesi ve gelişmesine katkı sağlamak ve farkındalık yaratmaya devam etmektir.

Balıkçılık sahasında çok sorun ve bir o kadar da çok yapılacak iş var. Her samimi sivil toplum unsuru buna göre davranmalı sürdürülebilir balıkçılık konusunda yapabileceği her katkıyı ortaya koymalıdır.

Sivil toplum unsurlarının yapması gereken kooperatiflere yada birliklerine saldırmak olmamalı, sürdürülebilir balıkçılık, yasa dışı avcılık, kaynakların sürdürülebilir kullanımları konularında baskı unsuru olmaktır.

Savaşmamız gerek asla kooperatif ve birlikleri değildir.

Son söz olarak; FSD’nin nezdinde Defne KORYÜREK’ten varsa yasa dışı balıkçılığa yataklık eden kooperatif veya birliklerini açıklamasını yoksa camia önünde bu fevri davranışının doğal bir sonucu olarak kocaman bir özür bekliyorum. Kocaman ve sahici bir özür. 

Bu konuda gerekeni yapmaz ise, bu açıklama veya özrü Slow Fish İtalya’dan talep edeceğimi de şimdiden beyan ediyorum.