11 Ocak 2015 Pazar

Yapılan ayıp için küçük ama Defne KORYÜREK için büyük bir adım


Yazının başlığı ile içeriği arasından “küçük ama makul” bir çelişki olacak ama olsun. Sürdürülebilir balıkçılık için verilen mücadelenin yorgunlukları, stres ve öfkeleri içindeki insanları ( arkadaşlarımızı ) biraz gülümsetmek istedim. Henüz yaptığı haksızlık ve ayıp konusunda en küçük bir özür dileme girişimi yok ortada.

Koryürek 11 Ocak tarihli Taraf gazetesinde “Boğaz’ı aşan …” başlığı ile bir yazı kaleme almış. Yazısında yasadışı avcılıkla mücadele konusunda görüşlerini paylaşıyor. Esasen görüşleri dediği de sağdan soldan edindiği yanlış yada eksik bilgiler ve kendisine anlatılanlardan anladıklarından ibaret. Adalar bölgesindeki bu pervasız yaşadışılık konusunda günlerdir yazılanları da eksiksiz bir şekilde okuduğu anlaşılıyor.

Yazının içinden aktaracağım iki paragraf bu yazının esas amacını ve hatta hedefini kolayca açığa çıkarıyor. Bu yazının Adalar bölgesindeki yasa dışı avcılıkla bir ilgisi yok. Bu yazı Kalender ordu evi önünde yapılan balıkçılığa karşı kampanya yaptığı ( çok yakın ) dönem de Sürkoop İstanbul Birlik ve kooperatiflere karşı yaptığı suçlama ve karalamalardan bir geri dönüş yazısıdır. Fakat ( sebebi ne olursa olsun  ) yanlış yaptık hatalıydık veya özür dileriz mealinde bir yazı değil. Kendi yaptığı suçlama ve karalamaları önemsizleştirme, aslında öyle demediği başka bir şey anlatmak istediği konusunda bir zemin oluşturma yazısıdır.

Koryürek yazısında  Slow Food ve Greenpeace’in de parçası olduğu, SürKoop ve İstanbul Birlik’in başı çektiği o mucizevi işbirliği bugün mevcut değil. Belki hareketlerin doğası gereği, belki de kaçınılmaz yorgunluk.. ne derseniz deyin sebep adına; bu boşluk yasakları adil bulmadıklarını her fırsatta tekrar eden ve lüferin yok olmakta olduğunu reddeden kimi İstanbullu gırgır reisleri için bir avantaja dönüştü bile! Son bir aydır Boğaz’da, neredeyse yangından mal kaçırır bir hâlde, avlanıyorlar!”  diyor. “Eşkiyalık varsa yataklık edeni var” diyerek başladığı saldırıyı, “yasadışı avcılık varsa bunun sebebi kooperatifler birlik ve üst birliktir” diyen Koryürek yaptığı polemikte “sizin başkanlarınızı birlik üst birlik başkanınızı suçluyorum” diyerek net bir duruş belirtmişti. Yaptığı polemik yazdığı metinler bir yanlış anlamaya açık olmayan net metinlerdir. Üstelik birkaç günlük aralarla tekrarlandığı için duygusallık ve öfke ile edilmiş laflar olarak değerlendirmek mümkün değildir.

Yukarıya aldığım paragrafla bu duruşu terk ettiği anlaşılıyor. Terk ediyor ama konunun yataklık kısmını terk ediyor yasadışı avcılığın var olmasının sebebini yine birlik ve üst birliğe yani İstanbul birlik ve SURKOOP’a bağlıyor. Eğer bu örgütler Koryürek ile yaptığı (özellikle Koryürek diyorum çünkü ortada sadece bir birey var ) işbirliği devam etse bu yasa dışı avcılık bu kadar kolay olmazdı diyor. Tamda burada “yasa dışı avcılara yataklık etme argümanının yerini” “yorgunluk” alıyor. İyi de yorgun olan kim acaba. Koryürek mi yoksa balıkçılık örgütlerimi.
Balıkçılık örgütleri son 3 yıldır enerjileri ve artan faaliyet tempoları ile bir yandan kendilerini geliştiriyor diğer yandan ise “canlı sucul kaynakların sürdürülebilir avcılığı” konusunda tarihimizde görülmemiş bir faaliyet yürütüyor. Sorun Koryürek’in bütün bu olan bitenden haberinin olmamsındadır. Koryürek Türkiye’de ki sürdürülebilir balıkçılık mücadelesinin dışındadır. Haberi, bilgisi ve bu mücadele ile bir ortaklığı yoktur. Hatta ortaklıktan öte iletişimi bile yoktur. Türkiye’de 2.5 yıldır balıkçılık konusunda Sempozyum, Çalıştay, Panel ve benzeri etkinliklerin hiç birisine katılmayan, düşünce ve çözüm önerisi dinlemeyen, düşüncelerini ve önerilerini aktarmayan, bu mücadelede gündemi kaçırmış olan birisinin bu duruma düşmesi kaçınılmazdır. Zaten, böyle olmasaydı Adalar bölgesine giden SG botunun Birlik ve Üstbirlik sayesinde gittiğini bilir haksızlık etmez iftira atmazdı.

Son söz olarak,
Ben bu konuda yazmaya ve bu tutumu teşhir etmeye devam edeceğim. Koryürek “sürdürülebilir balıkçılık” mücadelesinin sınırlarını ve içeriğini belirleme, bu mücadelenin asli unsurlarını itibarsızlaştırma girişimlerinden vaz geçmek ve özür dilemek zorundadır.

Ya yasadışı avcılara yataklık edenleri (kurum-birey) ismen açıklayacak yada özür dileyecek. Mevcut durumdan çıkmak için başka bir yol yoktur. Hele hele Slow Food’un itibarı pahasına bu durumu devam ettirmek asla mümkün değildir.

Zaman giderek daralıyor …

3 Ocak 2015 Cumartesi

Bu bir dilekçe metni değil.




Bir durum bildirme yazısıdır bu, ne düşündüğümü, ne hissettiğimi ve size nasıl baktığımı paylaşmak istiyorum. Eğer benden başka aynı duygu ve düşüncelere sahip olan var ise onları da bu paylaşıma davet ediyorum.

Konu elbette balıkçılık ve hiç şüphesiz yasa dışı balıkçılık ama daha da kötüsü yasayla, Tarım İl Müdürlüğü ile Büyükdere Sahil Güvenlik Gurup Komutanlığı ve Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü ile alay edercesine yapılan bir yasadışı balıkçılık.

Sizlerinde bildiği gibi (sahi biliyorsunuz değil mi ) Adalar bölgesi 2012 yılından beri “ Gırgır ve çevirme ağları ile avcılığa kapalı” o günden bu yana da her kış makul sınırları zorlasa da adların ırak saklı köşelerinde yasa dışı avcılık devam etti. Yakalandıkları olsa da çoğu zaman yakalanmamayı becerdiler. Ama bu Ocak ayına gelene kadar hep gizli saklı iki ara bir derede yaptılar bunu. Alenen olan bir konu değil, gizli saklı yapılan bir kabahatti. Ne olduysa nasıl olduysa bu durum aniden değişti aylardır boğazda yatan balık sert  hava ile birlikte boğazı terk ederek önce Fenerbahçe sığlıklarına oradan da Adalara yayılarak dağılmaya başladı. İstanbul’un Gırgırları da bunu bekliyordu zaten. Balığın boğazdan çıkmasını ve Marmara’da yapılacak avcılığı.
Beklenen oldu ve 1 Ocak’tan bu yana tarihimizde görülmedik bir küstahlık ama bir o kadar da üzücü olan vurdumduymazlık yaşanmaya başlandı. Daha düne kadar gizli saklı, gecenin karanlığın koyun körfezin sığlığında yapılan yasa dışı avcılık ayan beyan göz ortasında yapılmaya başlandı. Ne utanma ne saklanma, ne yakalanma korkusu nede adalet (yasağa uyan burada avlanmayan balıkçılar da vardı ve onlara karşı yapılan bir haksızlık, adaletsizlikti ) hatta daha ilginç olanı bu yasa dışı avcılığın bir meydan okumaya dönüşmesiydi.

Ankara nezdinde yaptığımız girişimler ve Ankara üzerinden Sahil Güvenlik iletişimleri neticesinde dün bir SG botu bölgede tam gün görev yaptı. Bu bot ve personeline yapılan denetim esnasında saldırı girişiminde bulunulması üzerine ek kolluk gücü çağrılarak konu yargıya taşındı. Peki bundan sonra ne oldu dersiniz? Pabucun pahallı olduğunu düşünüp bu yasa dışı avcılığa son mu verildi? Hayır, ne yazık ki hayır. Bu gün daha ortada gün ışında göz önünde daha fazla avcılık oldu. Yasanın, Tarım Bakanlığının ve Sahil Güvenlik komutanlığının gücü 10-15 yasa dışı av yapan motora yasa emrini dinletemedi sözünü geçiremedi. Ne yazık ki bölgede avcılık hala devam ediyor.

Şimdi aşağıda ismini zikrettiğim kurumlar, sizden gerçekten bir şey beklemiyorum. Çünkü inancımı kaybettim size.



Balıkçılık ve Su ürünleri Genel Müdürlüğü

Bundan sonra sizden bir şey beklemiyorum. Yoğun bürokratik yaşamınızdan başını kaldırıp burada olan biteni göremediğiniz için. Olayın sıradan bir balıkçılık vakıası olmayıp topyekun merkezi bürokrasinin itibarının ayaklar altına alınmasına ( göz yumdunuz demeye dilim varmıyor ) sessiz kaldınız. Yasanın size yüklediği sorumluluğunuzu yerine getiremediğiniz gibi kendi çocuğunuz bizlerinde umudu olan iyileştirmelerin en önemlilerinden birisine, reform kapsamındaki kararlarınıza sahip çıkmadınız.

İstanbul Tarım İl Müdürlüğü
Balıkçılık ve su Ürünleri Şube Müdürlüğü

Sizler sadece Bakanlığın İstanbul’da ki temsilcisi değil aynı zamanda bizlerin arkadaşları, kardeşleri idiniz. Arkadaşlık ve kardeşlikten daha önemlisi paydaşlarımız idiniz. Bu gelen fırtınayı, bu balığın boğazdan çıkacağını bildiğiniz halde önleyici bir önlem almadınız. Gözümüzün, gözünüzün önünde süren bu pervasızlığa kabadayılığa sessiz kaldınız. Hava koşullarını teknelerinizin yetersizliğini elbette biliyorum ama göreviniz bu yasa dışı avcılığı durdurmaktı, bunun yolu ise SG komutanlığının gerekiyorsa kapısında yatmaktı, yapmadınız.

Sahil Güvenlik Boğazlar Gurup Komutanlığı

Biliyorum bu ülkede hiçbir kurumun yüklemediği kadar görevden kanunen siz yükümlüsünüz. Yine de topu topu 4-5 gün sürecek bir bölge korumanın önemini anlamadınız. Mazot kaçakçılığı, göçmen kaçakçılığı gibi itibarlı görevler var iken bu görevi ciddiye alamadınız. Yada bilemediğimiz bir sebepten bu sahayı bış bıraktınız. Belki düne kadar görevinizi layığı ile yapamayışınızın bir sebebi vardır da biz bilmiyoruzdur. Bir şekilde bütün bu olanı anlayabilir size de hak verebiliriz.  Dün yaşanan kabadayılık ve olayın bir kriminal olay haline dönüşmesinden sonra bu gün aynı bölgede çok daha fazla sayıda avcılığın nasıl yapılabildiğini ve sizin daha fazla SG botu ile orada nedem olmadığınızı anlayamayız. Bir başka deyiş ile benim idrakim bu gün neden orada olmadığınızı anlamaya yetmiyor.
Hani derler ya, doluya koysam almıyor boşa koysam dolmuyor.

Bütün samimiyetimle söylüyorum ki, sizlerden hiçbir şey talep etmiyorum.

Sizlere inancımı yitirdim ve sadece bilin istedim …


https://www.change.org/p/balıkçılık-ve-su-ürünleri-genel-müdürlüğü-sahil-guvenlik-komutanlığı-istanbul-balıkçılık-ve-su-ürünleri-şube-müdürlüğü-duygu-ve-düşünce-açıklamak