6 Eylül 2018 Perşembe

Balıkçılığın 15 Temmuz'una doğru ...


“Bu yazı başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere balıkçı kardeşlerime, balıkçı örgütlerine, balıkçılık yönetimine, bilim insanlarımıza, sivil toplum örgütlerine ve medyaya bir çağrıdır.
Balıkçılık üzerine yapılan her tartışma esasen bir ekosistem ve onun sürdürülebilirliğinin korunması üzerine olsa da içinde bulunduğumuz şu kısa zaman diliminde tartışmayı daraltarak balıkçılık ve ekonomisinin sürdürülebilirliği ile kısıtlamak istiyorum.
Sadece kapalı kapılar ardında yazılan ve sahneye konulan senaryoyu paylaşmak  dar bir çevrenin malumu olan bu oyunu mümkün olan en geniş kitleye duyurmak  istiyorum.
Balıkçılığımızın içinde bulunduğu kötü koşulların makro sorunları  ve hızlanarak çöküşünün yapısal sebepleri bu yazının konusu değildir.”

Yeni bir senaryo ile karşı karşıyayız.

Bu yeni senaryo esasen yaklaşık 300 gırgır avcısının taleplerinin gerçekleşmesi ile sınırlı hedefler içermemektedir. Bu yeni senaryo gerçekleşmesi halinde  (sonuçları itibarı ile) 15 Temmuz darbe girişiminin kat be kat üzerinde tahribata sebep olabilecek sivil/siyasi bir darbe girişimidir.

Bu senaryo sadece kaynakların korunması ve sürdürülebilir avcılığını hedeflememekte ondan daha da kötüsü tüm paydaşları ile birlikte balıkçılık yönetimini işlevsiz hale getirme ve tasfiyesini hedeflemektedir.

Neler talep ediyorlar
·       
  •       Gırgır avlanma derinliğinin 18 metreye indirilmesi ( bazı kaynaklara göre 16 metre)
  • ·       Trol avlanma mesafesinin 1.5 deniz miline indirilmesi
  • ·       İstavrit avlanma boyunun 10cm’ye indirilmesi
  • ·       Misina ağ yasağının kaldırılması


Ben taleplerinin sadece 4 adedini yazdım.

Bu 4 talep üzerinden sınırlayacağım kendimi ve sırasıyla düşüncemi zaman ayırıp okuyanlarla paylaşacağım.

Konulara hakim olan okuyucu aslında ortada tek bir talep olduğunu diğer taleplerin talepçi sayısını artırmak için bir kandırmaca olduğunu fark edecektir.

O talep Gırgır avlanma derinliği ile ilgili olan taleptir. Yani yaklaşık 18.000 adet olan balıkçı filomuzun yine yaklaşık 300-400 ünü kapsayan sayıca küçük bir azınlığının talebi.

Trol avlanma mesafesi gerçekleşmesi imkansız denilebilecek bir talep olmasına rağmen talep eden kitleyi büyütebilmek ve birlik sağlayabilmek için talep listesine girmiştir.

Bu girişimin öncüleri daha düne kadar “küçük balıkçıyı yok sayan” onu aşağılayan insanlar olmalarına ve örgütsel olarak küçük balıkçıyı temsil etmemelerine rağmen misina ağ yasağının kaldırılması talebi yine aynı nedenle listeye alınmıştır. Üstelik rol çalarak (kim ne derse desin) SURKOOP’u itibarsızlaştırarak küçük ölçekli geleneksel balıkçılığın da önderliğine soyunmuşlardır.

İstavrit balığının boyuna gelince;

Cümle alem bilmekte ve görmektedir ki yasadışı avcılık konusunda tüm dünya balıkçılığı içindeki yerimiz ilk 10’un altına düşmez. Küçük bir örnek dediğimin ispatı olacaktır. Ülkemiz balıkçılıktan sorumlu merkezi otoritenin balık haline baskın yapmak ve denetlemek zorunda kaldığı bir ülkedir.

Balık boy ve tür yasakları kağıt üzerinde vardır ve asla uygulamada bir hükmü yoktur. (Can siperane görev yapan arkadaşlar yanlış anlam çıkartmasın. Ben onların olanaksızlıklar ve yoksunluklar içinde nasıl görev yaptıklarını en iyi bilenlerden birisiyim) Pazarda, markette, balıkçı dükkanlarında, restoranlarda ve en başta söylediğim gibi balık hallerinde her türlü yasadışı balık satılmaktadır.

Nasıl başarmayı planlıyorlar.

Şimdi yazacaklarımın ortalığı karıştırma ihtimali yüksek. Ben yaklaşık 1 aydır bildiğim bu senaryoyu bu güne kadar paylaşmadan bekledim.  Sebebini yazının sonunda açıklayacağım.


Bu zatı muhteremler BSGM bünyesinde (kendi belirledikleri akademisyenlerle) yanı onların taleplerini onaylayacağını düşündükleri (gerçekten var mı ben de merak ediyorum) bir kurul oluşturup 10-15 gün içinde ek bir tebliğ çıkarttırmayı planlıyorlar.

Günahları boynuna, Sayın Cumhurbaşkanının danışmanı/danışmanları aracılığı ve Cumhur başkanımızın oluru ile bu işe yaptıkları konuşuluyor.

Bu noktada başka detaylar da var ama onlar şimdilik bende kalsın.

Bu konuda söylemek zorunda olduğum bir şey var.
Ben girişimi 15 Temmuz’a benzetirken birinci sebebim BSGM’ya yapılmakta olan darbe idi. İkincisi ise aynı o hainler gibi Sayın Cumhurbaşkanını kandırmaya cesaret etmiş olmalarıdır.

Nereden bu sonuca vardığımı anlatayım.

Bir siyasetçi karar alırken iki sebebe göre hareket eder.
Aldığı karar ya bilimsel ve kamu menfaatine göre olur yada (bazen) geniş kitlelerin talebini gözetir.

Bu olayda bu taleplerin gerçekleşmesi durumunda kamu menfaati zarar göreceğine göre Cumhurbaşkanımıza “balıkçılımızın talepleri” diyerek ve sanki tüm balıkçıyı temsil ediyorlarmışçasına bir algı (yalan) üreterek kandırma cüretini buldular kendilerinde.

İşte Trol’cü ve küçük balıkçı arkadaşların dikkat etmesi gereken nokta burasıdır. Kendilerinin 300-400 teknenin talebi için kullanılıyor olmalarıdır.

15 gün sonra masadan sadece derinlik yasağı çıktığında (umarım gerçekleşmez) ne dediğimi daha iyi anlayacaklardır.

Siz dikkat edin de batı karadeniz’de orta su yasağı girivermesin torbaya.


Neden bekledim

Balıkçı kitlesinin kahir çoğunluğunu temsil eden örgütlerimizin (en azından yönetimler düzeyinde) konuyu bildiğini biliyor ve adım atmalarını bekliyordum. Rol çalmamak onların ortaya koyacağı mücadele konseptine uygun davranmak için bekledim.

Ama ve ne yazık ki,

Hiç bir şey yapmadılar (bir şey yapabileceklerine inanmadılar bile) ne örgütlerini ve balıkçı tabanlarını bilgilendirdiler ne de Sarıyer’de ki açılışa kitlesel olarak katılıp ülkedeki balıkçının 300-400 tekne sahibinden daha fazla olduğunu gösterdiler.

Bir zamanlar sürdürülebilir balıkçılık ve küçük balıkçılığın korunması için sancak tutan İstanbul Birlik 3 senedir yalancı gündemler peşinde koşup sanal market projeleri ile balıkçını oyalayıp tutğu sancağı dükkan tabelası ile değiştirirse (zaten son tebliğ için gırgır avlanma derinliğinin 18 metre olmasını danışma kuruluna taşımaya cesaret edip orada savunmaya cesaret edememişlerdi) olacağı budur.

Merkez birlik ben nasıl mücadele edebilirim diye düşünüp çaba sarf edeceğine dost sohbetlerinde derinlik yasağı bitti diyorsa olacağı budur.

Bu kadar büyük örgütler olmalarına rağmen balıkçı tabanı sağır sultanın duyduğu bu girişimden bir haberse olacağı budur.

Son bap başka ve derin bir tartışma konusudur şimdi zaman ateş küçükken yangını söndürme zamanıdır.

Madem balıkçı örgütlerimiz ortada yok görev her duyarlı deniz ve balıkçılık dostuna, medyaya ve bilim insanlarımıza düşmektedir.

Kahraman aramıyoruz.

Sadece sesinizin çıktığı kadar sadece gücünüz kadar itiraz edin.
Ve asla sessiz kalmayın.

Kardeşçe

Dostça

Paydaşça

Kenan

1 Eylül 2018 Cumartesi

Yeni balıkçılık sezonu hayırlı olsun (!)

Kendi açılışımızı kendimiz yapalım dedik ve Tuzla SU Ürünleri Kooperatifinde yeni sezon için bir araya geldik.

Köyün Gırgır Avcısı, Uzatmacısı, Oltacısı, Karidesçisi ve hatta Amatörleri ile bir aradaydık.
Tuzla balıkçılığına ve balıkçısına büyük önem veren sayın belediye başkanımız da bizimle beraberdi.
Belediye başkanımız Tuzla balıkçılığının tarihsel ve kültürel önemine dikkat çekerek bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da balıkçılık ve balıkçı için üzerlerine düşeni tereddütsüz olarak yapmaya devam edeceklerini beyan etti.
Bizim açılışımız öyle şaşaalı değildi.
Mütevazi idi ama çok kıymetli idi.
Küçüktü ama hakiki idi.
Ankara’dan gelip müjdeler verenimiz yoktu bizim.
Sorunları konuştuk.
Kaynağın günden güne nasıl azaldığını,
Mazot fiyatlarını,
Gemlik körfezindeki yasadışı ışıklı manyat avcılığını,
Tüm yaz devam eden Marmara Gırgırcılığını,
Trolü,
Artan maliyetleri …
Sorunları konuştuk ama enseyi karartmadık
Umutları tüketmedik
...