4 Nisan 2020 Cumartesi

Çipura ve Levrek meselesi küçük balıkçılar.



Su ürünleri yetiştiricileri birliği ve bakanlığın geçtiğimiz günlerde bu iki tür için bir kampanya duyurusu yapmışlardı. İçinde bulunduğumuz günlerde de kampanya başladı ve devam ediyor.

İlk bakışta ülkenin içinde bulunduğu şu günlerde (sanki) "üreticiler elini taşın altına soktuğu ve topluma destek olmaya çalışıyor" izlenimi verilen bu kampanyanın sebebi bu gün sayın bakanın da ifade ettiği gibi "bir stok eritme" girişimidir.

 AB ve ülkemizde yaşanan sosyal izolasyon sebebi ile AB'nin balık ithalatında ki kısıtlamaları ve ülkemizde uygulanan izolasyonun sonucu olarak çalışmayan restoran ve içkili mekanların kapatılması bu tür balıklara yapılan talebi neredeyse  sıfıra düşürmüştü.

Şimdi yeniden talep yükseltmeye ve Çiftlik balıklarının havuzlarda ve soğuk hava dolaplarında birikmiş stoklarını eritmeye çalışıyorlar.

Ülkemizde çiftlik balıklarının hedef müşteri kitlesine deniz canlıları arzı yapan bir başka kesim daha var yani küçük balıkçılar ve onlar kimsenin umurunda değil. 

Konuya yabancı olanlar açısından biraz açayım.
12 metre den daha küçük boyda teknelerle ile düşük teknoloji kullanan, avcılık faaliyetleri tarihsel bilgi ve kol gücüne dayanan (ağırlıkla deniz tabanında yaşayan) ve ederi yüksek olan (barbunya, kalkan, kırlangıç, karides, ıstakoz, ahtapot, lüfer, tekir vb.) türleri avlayan balıkçılardan bahsediyorum. Bizim mahallenin kültürü ile küçük ölçekli geleneksel balıkçılardan.

Küçük ölçekli balıkçıların avladığı deniz ürünlerini market raflarında göremezsiniz. Bunlar doğal yaşam alanlarından avlanan/toplanan deniz canlılarıdır ve tedarik zinciri ile yeme içme sektörüne gider.
Turizm sektörü (her ne kadar çiftlik ürünlerini avcılık ürünü gibi satmaya çalışsalar da) restoranlar ve meyhaneler ağırlıkla küçük balıkçıların avladığı bu ürünleri sunarlar müşterilerine.
Ülkenin içinde bulunduğu izolasyon  nedeni ile kapanan yeme içme sektörü top yekun tedarik zincirinin çökmesine sebep olmuş durumdadır. Bu çöküşünde sonucu olarak zaten uzun yıllardır tedrici bir yok oluş süreci yaşayan küçük ölçekli balıkçılık top yekun bir yok oluşla sonuçlanacak akut bir sürece girmiştir.

Yetiştiricilik ve büyük ölçekli avcılık "sermaye birikimi hedefli ekonomik" faaliyetlerdir. Küçük balıkçı ise yaptığı avcılık/toplayıcılık faaliyeti ile sermaye biriktirmeyi veya zenginleşmeyi hedeflemez. Onun faaliyetinin temel hedefi akşam evde tencerenin kaynamasıdır.

Çok uzatmayayım.
Küçük balıkçılar sucul gıda üretiminin dezavantajlı grubudur ve pozitif bir ayrımcılık gözetilerek korunmaları gerekir.

Bu koruma (vadesi ne kadar uzun olursa olsun) onlara verilecek krediler ile mümkün olmaz. (gerçi kredi vermeyi düşünen de yok) 

Bizim mahalleyi tanıyanlar iyi bilir ki küçük balıkçının ezici çoğunluğunun borç ödeme yeteneği yoktur (sosyal güvenlik primi ödeyemeyenlerden bahsediyoruz) bu nedenle de yapılması gereken kredi vermek değil  hibe ile desteklemeleridir.

Balıkçılıktan sorumlu resmi otorite ve balıkçı örgütlerinin en acil gündemi çiftlik balıklarının stokların nasıl eritileceği değil küçük ölçekli geleneksel balıkçının nasıl korunacağıdır.
İçinde bulunduğumuz anda söyledikleriniz ve yaptıklarınız aslında kimin yanında durduğunuzun en büyük işaretidir.

Sevgiyle
Kenan