31 Aralık 2011 Cumartesi

Geleneksel Balıkçılık

Balıkçılık sorunları diye başlayan her tartışma genellikle kirlilik ve aşırı avcılığın stoklar üzerindeki tahribatı ile sınırlı kalır.

Büyüyen tekneler, gelişmiş av araçları, balık bulma ekipmanlarının gelişmiş kapasiteleri bu tartışmaların konuları olmuştur.

Meseleye buradan bakınca doğal olarak problemin çözümüne yönelik tartışmalar da hep yukarıdaki konu başlıklarının etrafında yapılmaktadır. Elbetteki av araç ve gereçlerini, bunları nasıl kullandığımızı ve yöntemlerimizi tartışmalıyız. Ben tartışmaya başlamamız gereken yerin burası olduğunu düşünmüyorum. Bizim tartımaya başlamamız gereken yer balıkçılık politikalarımız ve balıkçılık yönetimimiz olmalıdır.

Konuyu biraz açarsak;
Hepimizin bildiği gibi insanoğlu balık rezervlerinin oluşması konusunda pozitif bir faktör değildir. Bunu söylerken anlatmak istediğim, hayvancılık ve tarımdan farklı olarak avlayacağımız yada toplayacağımız türlerin stoklarını arttırmak konusun da bir katkımız olmadığını söylemek istiyorum. Bizim balıkçılık faaliyetimizin sonucunda stoklar düzenli (hatta çoğu zaman düzensisiz) bir şekilde küçülmekedir. Bu küçülme günümüzde öyle boyutlara gelmiştir ki artık bazı türler tamamen yok olmuştur. İşte bu nedenlerle balıkçılık alanının diğer üretim ve ticaret alanlarından farklı bir yönetim modeline ihtiyaç vardır. Bu yönetim modeli sürdürülebilir bir balıkçılık yönetimidir. Sürdürülebilir balıkçık dediğimiz de ise, tekrarlanan her av sezonu için maksimum avcılık yapmaktan (YAPABİLMEKTEN) bahsediyoruz. Maksimum avın sürekliliğini/sürdürülebilirliğini sağlayacak temel polikaların
belirlendiği süreçlerin ve bunların hayata geçirilmesinde kullandığımız yöntemlerin tamamına sürdürülebilir bir balıkçılık modeli diyoruz.
Günümüz de Türk balıkçı camiası, tamda bu alandan bölünmeye başlamıştır ve bu bölünme hızlanarak artmaktadır. İçine girdiğimiz bu süreç balıkçılarımız ve balıkçılık camiası açısından yeni bir süreçtir. Ne yazıkki balıkçılık bürokrasimiz "sürdürülebilir bir avcılık" doğrultusunda niyet göstermesine rağmen, süreci yönetecek politikaları üretme konusunda yetersiz kalmaktadır.

Sadece bu hükümetin değil (bana göre en iyisidir) gelmiş geçmiş tüm hükümetlerimizin temel sorunu balıkçılığa bakış açılarıdır. Daha net bir ifade ile balıkçılığa hiç bakmamış olmalarıdır. Bir önceki hükümetin bir sonrakine miras bıraktığı hiç bir gelişme ve kazanım olmamıştır. İlk defa bu hükümetin balıkçılık alanında adım atma ve kendinden sonraki hükümetlere bir miras bırakma şansı vardır.

Kıyı balıkçılığı ve küçük balıkçılık;
Balıkçı sektörü içindeki en büyük istihdam alanını küçük balıkçılar oluşturmaktadır. Geleneksel av araçları ile ekosistemin en hassas olduğu alanlarda avcılık faaliyeti yapmaktadırlar. Balıkçılığın başladığı ilk çağlardan bu yana vardırlar ve sürdürülebilir bir balıkçılık yönetiminden çıkarı olan tek balıkçı gurubudurlar. Günlük av hedefleri ve kapasiteleri hiç bir zaman stoklar üzerinde baskı yaratmaz. Yüzyıllardır yaptıkları av nedeni ile stoktan aldıkları miktar doğal süreçler içinde doğa tarfından telafi edilmiştir. Endütriyel av araçları deniz tabanında tahribat ve değişiklikler yaparken geleneksel av araçları asla böyle bir tahribata neden olmazlar. Yine aynı nedenlerde dünyanın ezici çoğunluğunda geleneksel kıyılardaki ticari değerleri yüksek olan türler sadece kıyı balıkçıları tarafından avlanır. Gırgır ve trol'ün tüm dünyada kıyılardan uzaklaştırılmasın sebebi budur. Endüstriyel av araçları bu hassas ekosistemin sürdüğü kıyı şeridinde ağır tahribat yaratırken geleneksel balıkçılık bir tahribata sebep olmamaktadır. Yatırımları ve günlük kazançları küçük olan bu kesim modern balıkçılık polikalarının geçerli olduğu ülkerde korunmakta ve desteklenmektedir. Bizim ülkemizde ise durum gerçekten utanç vericidir. En büyük endüstriyel av araçları ile en sığ sularda avcılık yapmakta, küçük balıkçılarla rekabet etmektedirler. Bir yanda kıyı ekosistemini tahrip ederken diğer yandak sadece bu kıyı şeridinde avlanan küçük kıyı balıkçısının av miktarının sürekli düşmesine sebep olmaktadırlar. Kalkan, kırlangı, mezgit, pisi, dil, mercan, tekir vb. balıklar gırgır motorları tarafından avlanmakta, avladıkları miktarlaın çok üstünde tahribatlara da neden olmaktadırlar. Kıyı balıkçılığının giderek yok oluşunun sebebi endüstriyel av araçlarının kıyılarda yaptığı avcılıktır.

Sürdürülebilir bir balıkçılık yönetine geçiş ve kıyı balıkçıları.

Balıkçılık sorunları ve çözümlerinin konuşmaya başladığımız andan itibaren mevcut durumunun sebeplerini de sorgulam ve tespitler yapmak zorundayız. Stoklardaki bu tahribatın sebebi nedir? Bu soruyu hangi kıyı balıkçısına sorarsanız sorun alacağınız cevaplar benzer cevaplar olacaktır. Gırgır ve trole bağlı olarak aşırı avcılık ve yavru balık avı. Aynı soruyu gırgır vet trol avcılarına sorarsanız alacağınız cevaplar, kirlilik ve trol yada kirlilik ve gırgır avcılığı şeklinde olacaktır. Yine aynı guruplar ile balıkçılığın kurtuluşu tartışmalarını yapmaya başladığınızda, bu sorudan anladıklarının kendi kurtuluşları olduğunu göreceksiniz. Yaşadığımız yakın tarih ve kişisel süreçlerimiz bu örneklerle doludur. Eğer gerçekten sürdürülebilirlik konusunda bir reformdan bahsediyorsak av sahasında başlayacağımız yer, kıyıların endüstriyel ava kapatılması ve av miktarlarının düşürülmesi olacaktır. Bu konuda alınacak (alınması gereken) her karar endüstriyel avcıların muhalefeti ile karşılaşacaktır. Bu karalara sahip çıkan ve destekleyen tek balıkçı gurbu her zaman olduğu gibi yine geleneksel kıyı balıkçısı olacaktır. Çünki sürdürülebilir balıkçılık politikalarından çıkarı olan tek balıkçı gurubu geleneksel kıyı balıkçısıdır ve en büyük balıkçı gurubuda kendisidir.

Yeni dönem,
İleriye doğru baktığımızda ne kadar moralimiz bozulursa bozulsun, başımızı arkaya çevirdiğimiz de ne kadar yol adığımızı görebiliyoruz. İdarenin ayağındaki prangalara rağmen gösterdiği niyet, STK'ların önemli desteği (greenpace 600.000 imza toplamıştı ve tek bir tür için bile olsa Lüfer kampanyası) ve herşeyden önemlisi küçük balıkçının artık yeter demesi. Önce forum, peşine çanakkale ve son olarak foçadan yükselen yeter sesleri ileriye doğru baktığımızda umut veren gelişmelerdir. Yine 3 yıl evvel sezon uzatmasına karşı yapılan kampanyanın başarısı, Ege'nin uluslar arası sularındaki avcılık taleplerine karşı verdiğimiz mücadelenin, ilk yıllında olmasa bile ikinci yılında başarıya ulaşması, bakanlığın yavru balık avına karşı yetersiz de olsa verdiği destek, mücadele potansiyelimiz ve kazanma umudumuz açısından hiç te küçümsenecekm olaylar değildir. Bu yeni bir dönemdir, mücadele potansiyelimizin artığı, saflarımızın genişlediği ve örgütlenme eğilimlerinin yükseldiği bu dönemi iyi kullanabilirsek başarabiliriz.
3 yıl önce küçük balıkçı ayrı örgütlenmeli ve sadece sürdürülebilirlik için değil "sucul kaynakların hakça paylaşımı" içinde mücadele etmeldir diye ortaya çıktığımız da büyük tepki almış ve şiddetle eleştirlmiştik. Bu tepkilerin nerelerden geldiğini tahmin etmeniz için kahin olmanız gerekmiyor. Bizi bölücülükle suçlayanlara verdiğimiz cevap "ayrı örgütlenmenin ayrı mücadele anlamına gelmediğini, ortak mücadeleye kendi örgütlenmemiz ve kendi taleplerimizle katılmak" istediğimizi söylüyorduk.
Kısaca bu yeni dönemin en temel görevi giderek yükselen bu küçük balıkçı muhalefetini önce yerellerde sonrada ülkenin tamamında bir örgütlülüğe taşımaktır. Bu çetin ve zorluklarla dolu bir görevdir. Bir yandan kendi yerellerimizde bu zor işe soyunurken diğer yanda da değişiklik limanlarda başlayan ve tepkilerini ortaya koyan küçük balıkçı muhalefetleri ile bağ kurmamız gerekmektedir.
Balıkçılığımızın geleceği biz küçük balıkçının ellerindedir. Örgütlü bir küçük balıkçı ve diğer paydaşlarının ortak mücadelesi başarabiliriz.

1 yorum:

  1. Sanıyorum bundan 2-3 bin yıl önce tarım tüm dünyaya bu kadar egemen olmadığında, hala dünyanın büyük bölümünde avcılık önemli bir besin temin yöntemiyken de insanlar benzer şeyler tartışılıyordu.
    İnsanın elinde doğal beslenmek için son kale denizler kaldı. Önemli kararların arefesindeyiz.
    Ya denizlerde de besleme geyik avına razı olacağız ya da geyik, karaca, yaban koyunu, keçisi, kuşu, böceği vs... çeşitlilikte doğal avlarla alışılagelmiş besin elde etme yöntemlerine takviye yapmaya devam edeceğiz.
    Bu kararın doru olabilmesinde geleneksel balıkçılığın korunması ve mekanizma içinde hakim ses haline getirilebilmesi önemli yer tutar.

    YanıtlaSil