11 Mart 2013 Pazartesi

İstanbul Birlik Kıbrıs Toplantısı



Geçtiğimiz günlerde İstanbul Birliğin Kıbrıs’ta düzenlediği “ 1. Balık ve balıkçılık çalış tayı” sonrasında belli çevreler tarafından karalama kampanyası başladı. Hatta bu çevreler bu işi daha da ileriye götürerek karalamalarını suçlamaya dönüştürdüler. Sektör paydaşları ve sektörü izleyenlerin de bildiği gibi bu tiyatroda rol alan aktörler belli bir çevrenin belli isimleri.
Balıkçılık ve sorunlarını tartışan, tartışmaya çalışan her birey yada kurum bu çevrenin çirkin savaşının hedefi oluyor. Bu güne kadar; Akademik camia, Sivil Toplum, Medya, Kooperatifler ve yöneticileri, Birlikler ve Merkez Birlik hatta Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü bu çirkin mücadeleden nasibini almış durumda. Son olarak ta İstanbul Birliğin Kıbrıs’ta düzenlediği 1. Balıkçılık çalıştayını hedef alarak birlik yönetimini ve başkanını hedef aldılar.
Çalış tay için yapılan harcama ve katılımcılarını karalamak, kooperatifler ve birlik yönetimi üzerinde şüphe yaratarak karalamaya çalışıyorlar. İstanbul Birlik yaklaşan Danışma Kurulu öncesi 3/1 sayılı tebliğin getirdiği yeni uygulamaların kısa dönemli sonuçları ve balıkçılığımızın hali hazırda sürmekte olan güncel sorunlarını çalış tay gündemine alarak bir bölge birliğinin yapması gerekeni yapmıştır.
Yapılan toplantı açık bir toplantı değil, birlik ve bağlı kooperatiflerinin bir faaliyetidir. Hiçbir birey yada kurum bir kooperatif yada birliğin faaliyetine, bu faaliyetin içeriğine ve hedeflenen amacı sorgulama hakkına sahip değildir. Bu hak sadece bağlı kooperatifler ve ortakları tarafından “birlik tüzel organları” içerisinde kullanılabilir.
İstanbul birlik ve yönetimine Kıbrıs toplantısı nedeni ile yapılan karalama çabasında kullanılan argüman toplantının Kıbrıs’ta gerçekleştirilmesidir ve buradan kalkarak ta yaklaşan SURKOP genel kurulu önce bir kongre faaliyeti yapıldığına dair ortaya atılan mesnetsiz iddialardır. Bu iddia içi boş bir iddiadır. İçi boş iddiadır diyorum çünkü;
Toplantı katılımcıları zaten birlik bağlı kooperatifleridir ve bu kooperatifler SÜRKOP genel kurulu için kazanılması gereken kooperatifler değildir. Türkiye’deki tüm birlik kooperatiflerin davet edildiği bir toplantı olsaydı belki bir nebze bu iddia bir haklılık payına sahip olabilir ve bir şüphe yaratılabilirdi. Sürdürülebilir balıkçılık mücadelesinin önemli aktörlerinden biri olan İstanbul Birlik yönetiminin kendi içinde birlik sağlamak için bu tarz faaliyetlere ihtiyacı yoktur. Son danışma kurulu birlik ve karalılık konusunda en büyük ispattır.
Toplantının turistik bir etkinlik olduğu iddialarına gelince;
Bu iddiaları ancak Kıbrıs’ı magazin basınından bilenler yapabilir ve bu iddiada diğeri gibi içi boş bir iddiadır. Kıbrıs bu kötü niyetli arkadaşların zannettiği gibi bir yer değildir. Özellikle de Magosa kışın terk edilmiş bir Meksika kasabası görünümündedir ve sessizlik/sakinlik nedeni ile de böyle bir toplantı için en uygun yerlerden biridir. Toplantı masrafları açısından da bizim ülkemizden epeyce ucuz bir yerdir. Kısaca söylemek istediğim, Mart ayında Magosa’da toplantıya gitmek bir turistik faaliyet değil ancak çalışma kampına gitmek olarak tanımlanabilir.
Sorun ne SURKOP ne İstanbul Birlik ne de başka Erdoğan Kartal’dır. Sorun “Sürdürülebilir Balıkçılık” üst başlığı ile son dört yıldır yükselen mücadele ve bu mücadelenin sonuçlarıdır. Sorun “Geleneksel kıyı balıkçılarında başlayan değişim” ve “Balıkçılık yönetiminde başlayan reform” sürecidir.
Balıkçılığımızın tarihsek kökleri olan yapısal sorunlarının tartışılması ve çözümü konusunda ileri atılan küçük ölçekli kıyı balıkçıları, sivil toplum ile buluşmuş ve bu sürecin en büyük itici güçlerinden biri haline gelmiştir. İşte bir gurup endüstriyel avcının her türlü çözüm önerisine karşı çıkabilmek için yaptıkları çirkin mücadelenin sebebi budur.
Sorun ve çözüm tartışmak yerine sorunları ve olası çözümleri tartışanları susturmaya çalışmak için mücadele etmekten başka çare bulamaktadırlar.
Örneğin Kıbrıs toplantısında tartışılan “Yasa dışı avcılık; Balıkçıların yaşam standartları; Balıkçı barınakları; Su Ürünleri Kooperatifleri; Nakil belgelerinin uygulanabilirliği; Balık stokları üzerindeki zorlayıcı etkiler; Su ürünleri avcılığının sürdürülebilirliği ve 3/1 Nolu tebliğ; Birim, bölge ve merkez su ürünleri kooperatiflerinin yapması gereken yatırımlar/projeler.” Konusunda ne düşünüğünüzü anlatarak başlayabilirsiniz. 

2 yorum:

  1. Düşünme yeteneği olan insanlar düşünerek yazarlar, düşünmeden yazanlarda bu yeteneği aramak beyhude bir çırpınıştır. Denizlerimizi bk götürüyor pislik içinde diyerek feryadı figan edenler hemen arkasından "bu pis sularda (!) yaşayan balıklarımız tertemiz" diyerek alay konusu olmuşlardır. Boğaz, Adalar ve hatta tüm Marmara izlendiğinde 50 metre derinlik kol böreği gibi geldiğinde düşüneceklermiş abicim :)

    YanıtlaSil
  2. "Sorun ve çözüm tartışmak yerine sorunları ve olası çözümleri tartışanları susturmaya çalışmak için mücadele etmekten başka çare bulamaktadırlar."

    Bulanık suda balık avlamaya alışmış olanlar için tercih edilen yöntem. Su durulursa görüntü netleşir, takke düşerse kel görünür zira...

    YanıtlaSil