9 Eylül 2013 Pazartesi

Yeni balık hali; yeni umutlar ve tehlikeli gelişmeler


  Bilindiği üzere 2014 yılından  itibaren Kumkapı balık halinin kapatılması ve Gürpınar’da yapılan modern ve gerçekten ihtiyaç duyulan özelliklere sahip olan yeni Balık Halinin devreye alınması bekleniyor. Yapılan lansman toplantılarında ve yeni hal konusunda alınan bilgilere göre sürecin işleyişinde hiçbir terslik yok. Gerek balıkçılık yönetiminin ihtiyaçları gerekse hijyen koşulları açısından ve balık ticaretindeki kronik olumsuzlukları tasfiye etme potansiyeli açısından her türlü beklentiye cevap vereceğini şimdiden söyleyeceğimiz yeni bir balık halimiz olacak.

  Ama;
Bu hal konusunun bir aması var.Yapılan yarı resmi görüşmeler ve hal konusunda camiada dolaşan söylentilere göre yeni hal sistem oturana kadar Büyük Şehir Belediyesi tarafından işletilecek ve sistem oturduktan sonra da özelleştirilerek özel sektöre devredilecek.

  İşte camiada kaygı uyandırak nokta tam da burası. Halin işleticisine dair söylenenler umutla beklenen yeni hal hakkında şüphelerin temel kaynağı durumunda. “Yeni balık halinde komisyonculuk sistemi olmayacak ve mezat elektronik ortamda işletici tarafından yapılacak”. İlk bakışta cazip gibi gözüken bu önerme, işleticinin kim olacağı işaret edildiğinde bütün olumlu düşüncelerin, yeni halüzerine yeşeren umutların ortadan kaybolmasına  sebep oluyor.

  Hali kimin işleteceği konusu, balıkçılık sistemimizin dinamikleri ve balıkçılık ekonomisinin güncel gerçekleri göz önüne alındığında büyük bir tehlikeyi içinde barındırmaktadır. Bu tehlike, var olan sistemdeki ekonomik çarpıklığın yeni sistemde meşrulaşarak devamının garantı altına alınması anlamına gelebilir. Ekonomik olarak en güçlü olan kabzımal (kabzımallar) ekonomik olarak en güçlü olan (zaten uzun zamandır kabzımallık rejiminden kurtulup kendi balığını pazarlayanlar) balıkçılar ile birlikte yeni halin işletmecileri olur.

  Böyle bir yapının tüm avcı filosunun ekonomik çıkarlarını temsil edebileceğini söyleyebilirmiyiz? Balık ticaretinde ihtiyacımız olan rejim arz ve talebin dengelendiği, balık fiyatların tüketici ve üretici ortak paydasında belirlendiği rejimdir. Hem avcılık yapıp hem de balık unu-yağı sanayi sahibi olanların, hem ithalat hem avcılık yapanların ve avcılığın yanı sıra çiftlik sahibi olanların yeni balık halinin işleticisi olmaları durumunda ortaya çıkacak sonuçları tahmin etmek için her halde ekonomist veya sosyolog olmaya ihtiyaç yoktur.

Avrupa Birliği uyum sürecinin gerekleri doğrultusunda (bundan da önemli olan, balıkçılığımızın çıkarları ve geleceği açısından) hem balıkçılık politkalarında hemde balıkçılık yönetimi ve kurumlarında bir eşleştirmeye gittiğimiz her kesin malumu. Peki AB sistemi içinde balık pazara nasıl sürülüyor? Avrupada toptan balık satış noktalarında ki ilk satış üretici örgütlerinindir. Balık fiyatlarında tavan ve taban fiyat uygulaması vardır ve birincil satışı yapma hakkına sahip olan balıkçı örgütleri taban fiyatın altına düşen balığı pazardan çekecek hem mali hemde hukuki güce sahiptirler.

Balık halinin özelleştirilmesi demek günümüz dünyasında çok değerli bir gıda ve önemli bir ticaret metası olan deniz ürünlerini üreticininelinden alarak her türlü spekülasyonun batağına atmak demektir. Üstelik; zaten çetin bir yolda yürümekte olan Türk balıkçılık reformunun ihtiyaçları düşünüldüğünde böyle bir karar hem denizel kaynakların heba edilmesi hemde bu kaynaklar üzerinde faaliyet yapan avcı guruplarının imhası ile sonuçlanmasına sebep olur.

  Bu konuda ortalıkta dolaşan bir başka spekülasyon daha var. Ağırlıkla Gırgır avcıları olmak üzere bir gurup endüstriyel balıkçı tarafından kurulan “Üretici Birlikleri Merkez Birliğinin” yeni balık haline talip olması. Böyle bir ihtimalin gerçekleşmesinin sonuçları birinci ihtimalden daha vahim olacaktır. Türk balıkçılık rejimi korumacı politikaları hayata geçirmeye başlamış ve bu adımların sonucu olarakta çatışmalı bir sürece girilmiştir. Bu sürecin tarafları bellidir. Bir gurup balıkçı her türlü korumacı poltikaya ve bu doğrultuda alınan kararlara itiraz etmektedir. İşte yeni balık halinin işletilmesine talip olduğu söylenen üreticibirlik bu korumacı politikalara karşı çıkanların oluşturduğu bir balıkçı örgütüdür. Oysa Türk balık filosunun tartışmasız ve kıyaslanma çoğunluğunu temsi eden (üretici birlikleri kuranlar aynı zamanda bu örgütlerinde üyesidirler ) Su Ürünleri Kooperatifleri, Bölge Birlikleri ve Merkez birlik var iken yeni halın balıkçı azınlığını temsil eden bir guruba devredilmesi balıkçı caimamızı yeni bir çatışmaya ve kaosa sürükleyecektir. İhtiyacımız kaos ve çatışma değildir, ihtiyacımız olan şey balık ticaretimizin günün ihtiyaçlarına uygun bir şekilde (hukuki ve mali destek sağlanarak) devredilecek hallerin büyüklüklerine göre SURKOOP ve/veya bölge birliklerine devredilmesidir.

  Balıkçılığımız sırtında taşıdığı çağ dışı kabzımallık sisteminden kurtulmalı, üretici ve tüketici merkezli yeni bir model inşaa edilmelidir. Mevcut sistemden kurtulmanın yolu ise balık ticaretini balıkçı oligarklarına teslim etmek değildir.

Yapmamız gereken halleri gerekli düzenlemeler yapılarak balıkçıların gerçek örgütlerine devretmektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder