13 Kasım 2013 Çarşamba

Su ürünleri kanunu neden değiştiriliyor.


Yazının başlığından kanun değişikliğine karşıymışım gibi bir izlenim doğduğunun farkındayım tanıyanlar bilir ki çok uzun zamandır “yeni bir su ürünleri kanunu” talep edenlerin yanında olan ve istisnasız her platformda bu talebi dile getiren biriyim. Buna rağmen Genel Müdürlüğümüz tarafından paylaşılan kanun taslağını her okuduğumda bu soruyu kendi kendime sormaya başladım. Biz neden yeni bir su ürünleri kanununa ihtiyaç duyuyoruz, neden mevcut kanun  ile balıkçılığı yönetmeye devam etmiyoruz. Bu soruya verdiğimiz cevap doğal olarak yeni su ürünleri kanunun amaçlarını, bu amaçların gerçekleşmesi için günün ihtiyaçlarına uygun kuralları ve bu kuralların ihlali karşısındaki caydırıcı yaptırımları  ve bu yaptırımların niteliklerini belirleyecek.

Yazının  başlığına ve sorduğum sorunun cevabına dönersek değişiklik  nedeni konusunda bu soruya verebileceğimiz iki cevap var. Bu iki cevap balık stoklarımız ve balıkçılığımızın içinde bulunduğu durumundadır ve iki zıt tespitine dayanmak zorundadır.

Denizlerimizin, canlı sucul kaynaklarımız  ve onların yaşam alanlarının korunduğu ve bu kaynaklardan yeterince faydalanamadığımız tespitine sahipsek bu soruya “kaynaklardan daha  fazla faydalanabilmek için  avcılık faaliyetlerinin genişletilmesi ve her türden kısıtlamanın azaltılması için” yeni bir kanuna ihtiyacımız var deriz.
Yok eğer kaynakları kötüye kullandığımız için değerleri stoklarımızı tahrip ettik, avcılık  faaliyeti filonun tamamı için karlılığını yitirdi sistem ekonomik bir çöküşe doğu gidiyor bu nedenle “avcılık faaliyetlerinin bilimsel veriler ışığında kısıtlanarak, sürdürülebilir avcılık yönetimi konusunda önlemler almak ve bu önlemlerin ihlalleri konusunda caydırıcı yaptırımlar” getirmek istiyoruz cevabı verebiliriz.
Bu iki tespiti de doğru bulmuyorsak zaten her şey yolundadır ve yeni bir kanuni düzenlemeye de ihtiyaç yoktur. 
Ben taslağı okuduğum andan bu yana bu sorular, bu sorulara verilebilecek cevaplar ve bu taslağın bende yarattığı karmaşık ruh hali içindeyim. Son yıllarda katıldığım onlarca toplantı, gerek akademisyenlerimiz gerekse balıkçılık bürokrasimizde görev yapan arkadaşlarla yaptığımız görüşler ve merkezi otoritenin bu zamana kadar bu konuda gösterdiği olumlu duruş; hepsi bir boşluğa yuvarlanmış durumda.

Kanun ve maddeler düzeyinde görüşlerimizi yakın zamanda paylaşacağız. Bütünü ve bu kanunun balıkçılık yönetimine bakışındaki temel perspektifler ışığı doğrultusundaki yaklaşımını da sorgulayacağız. Bütün bunları yapmaya başlamadan hem camiamız hem de GELBALDER şemsiyesi altında duran arkadaşlarımızla duygularımı,  düşüncelerimi ve ruh halimi paylaşmak istedim.

Her türlü eleştiriyi göze alarak söylemek isterim ki, bu taslak balıkçılığımızın güncel sorunları ve bu sorunların olası çözümleri konusunda yeterli bir çözüm, su ürünleri avcılığı ve toplayıcılığının sürdürülebilir yönetim modeli açısında yeni ve işe yarar bir anlayış getirmemektedir. Elbette bazı yeni maddeler vardır, hatta bu maddelere itirazda etmek mümkün değildir ama amaç ve kapsam açısından baktığımızda dilimiz demeye varmasa da yürürlükte olan kanun bu yeni yasa taslağı karşısında bir iki düzenleme ile daha işlevli hale gelebilir diye düşünmekteyim.

Su ürünleri kanunu bizim hangi av araç ve gereçleri ile, ne zaman, nerede, hangi metotlarla, hangi türleri ve hangi miktarlarda avlaya bileceğimiz belirler. Bu tanım kanun koyucu tarafından konulan balıkçılık faaliyetinin yasal sınırlarının ve kapsamının belirlenmesidir. Kanun sadece bu belirlemeleri tespit ve tarif etmekle sınırlı kalmaz. Avcılık toplayıcılık faaliyetleri kapsamında yasak ve sınırlamaları da tespit ve tarif eder. Şüphesiz bir kanunun amacını yerine getirebilmesi için bu tespit ve tariflerle yetinemez. Kanun koyduğu kuralların ihlali karşısında yaptırımları da ortaya koyar, bu yaptırımların caydırıcı etkisi ile kanunun amacı olan hedeflerin gerçekleştirilmesini garanti altına alır.

Taslağı okuduğunuzda ne yazık ki caydırıcılık konusunda çokça eleştirdiğimiz 1380 sayılı kanunun  gerisinde kalmış bir taslak ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim. Bu kanun mevcut hali ile ben bazı  eylem  ve avcılık faaliyetlerini yasaklıyorum ama sizler makul cezalar karşılığında bu kanun dışına çıkarak avcılık faaliyeti ve balık ticareti yapabilirsiniz demektedir. Örneğin; Filoyu küçültmek için ciddi bir kaynağın harcandığı günümüzde bu yeni kanun taslağının yasalaşması halinde daha önceden 1380 sayılı kanunun ihlali nedeni ile iptal edilmiş bulunan yaklaşık 200 ruhsatın tekrar filoya geri döneceğinin bile önemsenmemiş olması nasıl adlandırılır bilemiyorum. Evet, bu yeni kanun taslağı değişmeden yasalaşırsa yasa dışı trol hariç ruhsat iptali neredeyse ortadan kaldırılmıştır. Hukuk sistemimiz bütün modern hukuk sistemlerinde olduğu gibi lehte düzenlemeleri geriye dönük geçerli hale getirmektedir. Bunun anlamı ise basittir, radarda gördüğün balığın maddi değeri yasanın cezasından fazla ise avlana bilirsin.

Kanun taslağında ilk anda göze çarpan hususlardan biri ise av araçları tanımı konusunda geçmişten gelen sıkıntıların devam etmesidir. Bir kanun kendi içinde hüküm çelişkisi barındırmamalıdır. Bu taslak ile “boğazlar ve Marmara denizinde her türlü trol ile avcılık yasaktır” dedikten sonra bir başka hükümle "algarna ile yapılan karides avcılığını" serbest bırakamazsınız.

Amatör avcılık ve yaptırımları ticari avcılık ve yaptırımları ile iç içe yazılmış durumda. Kanun tekniği açısından bu sakıncalı bir durumdur. Kanunlar yoruma açık olmamalı açık ve kesin hükümler içermelidir. Bu kanunda gördüğüm bir başka husus ise balıkçılık yönetimi konusunda kanun dışı mevzuatın azaltılması konusunda yeterli adımların atılmamış olduğudur.
Belki balıkçılık bürokrasimiz kendisini yasalarla sınırlamak yerine kolayca değiştirebileceği yönetmelik ve tebliğlerle kendisine balıkçılık yönetiminde görece serbest bir alan açmak istiyor olabilir. Balıkçılığımızın ihtiyacı olan sadece sürdürülebilir avcılık yöntemleri değil aynı zamanda sürdürülebilir bir balıkçılık yönetimidir. Bizim ihtiyacımız 40-50 yılımızı kurtaracak olan bir su ürünleri kanunudur. Bu sağlanmazsa balıkçılık camiamız bir kaos ortamına sürüklenecektir.
Kanunu tartışmaya başladığımızda çelişkileri başka maddelerde de göreceksiniz ben bu kapsamda daha fazla yazmak istemiyorum kanunun tümünü ve maddelerini tartışmak en iyisi olur diye düşünüyorum.

Dost acı söyler

Biz dostuz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder