16 Şubat 2015 Pazartesi

Helalleşme zamanı









Resmi otorite ile Orkinos avlanma ruhsatına sahip Gırgır avcıları çevresinde başlayan polemikler yavaş yavaş yayılmaya başladı. Henüz ortada kesin sınırla belirlenmiş net bir bilgi yok. Bildiğimiz tek şey ICCAT’ın Akdenizde avlanan Orkinos kotasında ciddi bir artışa gittiği ve kademeli olarak bu artışın 2017 yılına kadar süreceği. Her yıl için gerçekleşen %20 olarak gerçekleşecek artışların sonucunda 2017 de ülke kotamızın 1050 ton olacağı söyleniyor. Buna ek olarak ortada dolaşan bir 500 tonluk ekstra kota artışı söylentisi var ki aslı astarı nedir henüz öğrenemedik. Bu nedenle konuyu resmi olan yanından tartışmakta fayda var. Tartışmaya başlamadan da hafıza tazelemekte aslında neyi tartıştığımızı hatırlamakta da fayda var.




Neyi tartışıyoruz


Bir çok insan unutsa da siyah beyaz fotoğraflarda saklı zengin bir tarihsel mirası tartışıyoruz. Avcılığının tarihi ülkemizde motorsuz kürekli teknelerin zamanına kadar dayanan, Marmara daha çok olta ve parakete ile avlanan ama sıkça dalyanlara da giren kış balıkçılığında adalar civarında mavrukalarımızı koparan halkımızın söylediği gibi telaffuz edersek “Ton” balığından bahsediyoruz. Sırt hamalları ile dükkanlara pazarlara taşınan, kilo kilo satılan siyah beyaz bir hatıradan bahsediyoruz.

Acılığının bilgi sabır ve kol gücüyle yapıldığı, karnına tel geçirilmiş Palamutların Toriklerin teraziye alındığı oltalarla tutulan zaman zaman efsane köpek balıklarının yakalandığı kocaman bir tarihten bahsediyoruz. İnsanların 2 balık tutup koca bir ailesine baktığı, çoluk çocuğunun nafakasını çıkarttığı mağrur bir balıktan ve ona sonsuz şükran ve saygı duyan avcısından oltacısından bahsediyoruz. Bizi biz yapan değerlerimizden her gün biraz daha yitirdiğimiz kültürümüzden bahsediyoruz. Avla avcının son anda tam zıpkının vurulacağı zaman göz göze geldiği ve bir biri ile helalleştiği bir duygu yumağından bahsediyoruz. Başından sonuna namuslu, başından sonuna adil be başından sonuna helal bir insan hikayesinden bahsediyoruz. Boğazın efendisinden Ege’nin hırçın çocuğundan bahsediyoruz.

İşte son gelişmelerin ve bu gelişmelerin yaratacağı haksızlıkları giderme ve helalleşme fırsatlarını tartışırken aklımızda hep bu siyah beyaz bulunsun istedim.


Yukarıda da bahsettik ülkemizin Orkinos kotası kademeli olarak 2017 ye kadar artmış olacak ve 2017 de kotamız var olanın iki katını geçmiş olacak. Denizde ki canlıların sahibi yoktur. İnsanların bu kaynaklardan faydalanma hakları vardır. Bu kaynakları korumak ve adil dağıtımını/kullanımını sağlamakla yükümlü olan da resmi otoritedir. Mevcut kota artışı resmi otoritenin önüne tarihi bir fırsat koymaktadır. Geçmişin haksızlıklarının giderilmesi, günümüz ve geleceğin adalet ekseninde kurtarılması için bu fırsatı değerlendirip değerlendirmeyeceklerini hep birlikte göreceğiz.

Ben bu yeni durumun yarattığı fırsatları hatırlatmak ve bazı önerilerde bulunmak istiyorum.

Hepimizin bildiği gibi ülkemiz /ülkeler sadece ulusal balıkçılık yönetiminde değil bölgesel balıkçılık yönetiminde de paydaş ve alınan karalarda söz sahibidirler. ICCAT ve GFCM bu konuda muhatap olduğumuz kurumlardan başlıcalarıdır. Biz bu kurumlarla birlikte balıkçılık uygulamalarında balık nesillerinin devamı konusunda alınan kararlara imza atıyoruz.
Balıkçılık yönetimimize belirleyici etkilerden bir diğeri ise AB uyum sürecinden gelmektedir. Birlikte bölgesel kararlar alıyor ve bu kararları ülke sınırlarımız içinde hayata geçirmeye çalışıyor.
Bizim dışımızda ki ülkeler bu kararları hayata geçirirken yeni uygulamaların yaratacağı sosyal ve ekonomik zararları şu veya bu ölçüde telafi edecek önlemler alırken bizim ülkemiz (haklı yada haksız ) gerekçelerle alınması gereken bu önlemler konusunda gerekenleri yapmadı/yapamadı.

Drifnet ağları ile yapılan avcılık yasaklandı ama geçimini bu işten sağlayan ve bu avcılık için yatırım yapan insanların kararların negatif etkilerine karşı korunmadı.

Marmara’nın ve boğazların, Ege ve Akdeniz’in geleneksel balıkçılığı olan Orkinos avlama hakkı ellerinden alındı sessiz çaresiz bu kararlara boyun eğen küçük ve orta ölçekli geleneksel balıkçılarımızın yaraları sarılmadı.

Şimdi elimizde bu yaraları sarmak ve helalleşmek için bir fırsat var. Kota artışından sağlanacak maddi kaynağı bir süre için kullanabiliriz.

AB sürecinin temel politikalarından birisi balıkçılık örgütlenmesinin güçlendirilmesi ise diğeri de küçük ölçekli kıyı balıkçılığının korunması için alınacak önlemlerdir. Bu önlemler ise hepiniz kabul edeceği gibi ancak mali bir kaynak yaratmak ve bu kaynağı gerçekçi bir bütçe ile yönetmekle mümkün olabilir.

Şimdi elimizde bu doğrultuda alınacak kararları hayata geçirebilmek için bir mali kaynak fırsatı geçmiştir. Gereken sadece iradedir.

Genel Müdürlük filo küçültme kapsamında tarihi bir karar almış ve bu kararı hayata geçirmiştir. Ne yazık ki bu girişim rezerv ruhsatların geriye alınması konusunda önemli olsa da av kapasitesinin küçültülmesinde bir işe yaramamıştır. Hatta gelirler de av kapasitesi de dikey olarak büyümeye devam etmektedir.
Şimdi resmi otoritenin önünde bir fırsat vardır. 2X4 yıllık bir planla av kapasitesinin düşürülmesi ve av gücü yüksek teknelerin filodan çıkarılması sağlanabilir. Bu güne kadar yapılan alımlara yüksek av gücüne sahip teknelerin başvurmaması ödeme miktarlarının gerçek ederlerinin altında kalmasıdır.

Ülke kotamızdaki artış gerçekçi bir fiyatlandırmaya mali fırsat yaratmaktadır.


Öneriler

  • Drifnet yasağı ile mağduriyet yaşayan balıkçıların zararları tazmin edilmelidir. Daha önceden Tulina ve Kılıç balığı avlanma izni alan motorlar için makul bir tazminat ödenmeli av araçları idare tarafından satın alınmalıdır.



  • Yaklaşık 500 ton artan ülke kotamızın en az 250 tonu olta ve paraketa avcılığı yapacak olan küçük ve orta ölçekli balıkçılar için ayrılmalıdır.



  • Filodan yüksek kapasiteli avcı motorlarının maddi olarak özendirilmesinin sağlanması için gerçekçi fiyat belirlenmeli 30 metre üzerinde ki avcı gemilerinin alınması için artan kotanın makul bir bölümü kullanılmalıdır.



  • SURKOOP, DEMBİR ve SUYMERBİR 10 yıl için Orkinos kotasından ayrılan pay ile desteklenmelidir. Bu desteklerin nasıl ve nerelerde kullanılacağı bir yönetmelikle belirlenmeli, her yıl sonunda kullanım alanları ve miktarları açıklanmalıdır. Kota artışı ve Yen’de ki düşüş göz önüne alındığında Orkinos kilo fiyatlarında ciddi bir düşüş dönemine gireceğimiz bilinen bir gerçektir bu nedenle SURKOOP kota miktarı 30 tona çıkarılmalı diğer birliklere ise birlik başına 10 ton pay ayrılmalıdır.


Yazımın başlarında dediğim gibi, BSGM mevcut durumun sorumlusu değildir ama balıkçılığımızı içinde bulunduğu durumdan çıkartma konusunda sorumluluk sahibidir. Kota artışının yaratacağı ek mali kaynak tarihsel haksızlıkların, yanlışlıkların ve ihmallerin giderilmesi için bir fırsat yaratmaktadır. Bu fırsatı değerlendirmek insani, ahlaki ve vicdani bir sorumluluktur.

Unutmayalım ki tarih irademizin dışında yazılmaktadır ama o tarihe nasıl geçeceğimiz kendi ellerimizdedir. 
Ne dersiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder