21 Mart 2023 Salı

Peri masalı.

 

Son birkaç aydır yaşadığım sağlık sorunları nedeni ile kelam etmez dolayısıyla da sesim duyulmaz durumdayım. Balıkçı mahallesindeki son hareketlenme nedeni ile birkaç gündür çok sayıda arkadaş arayıp neden konuşmadığımı sorar oldu. Elbette yaşadığım sağlık sorunları çok temel bir sebep ama “ne yazık ki” tek sebep değil. Buna rağmen hem arayan arkadaşlara tutumumu derli toplu anlatmak hem de içinde bulunduğumuz durumu hatırlatmak için bu yazıyı yazıyorum.

Barış Karadeniz ve balıkçılık sorunlarının araçsallaştırılması.

Çok uzun bir süredir balıkçılık sorunlarının çözümü konusunda genel müdürlüğün (mevcut koşullarda) yapabileceklerinin sınırlı olduğunu esas adresin parlamento olduğu tezini savunduğumu bilmeyen yoktur. Bu nedenle de sayın Milletvekili Hopa’dan açılarak limanları gezeceğini öğrendiğimizde heyecanlanmadım desem yalan olur. Yolculuğu başından sonuna dikkatle takıp ettim. Yazılan her yazıyı dikkatle okudum ve her röportajı dikkatle takip ettim. Hatta buy faaliyet esnasında çekilen fotoğrafları bile en ufak ayrıntıya kadar inceledim. Gördüğüm tek şey balıkçılık sorunlarının popülizme edilerek araçsallaştırılması ve siyasal malzeme haline getirilmesi idi.

Siyaset (siyasetçi) elbette toplumsal sorunların yarattığı dinamikleri siyaset alanına taşıyarak kitle tabanını büyütmek ister bunda bir terslik yok. Terslik soyunduğu faaliyetin daha doğrusu siyasal alana taşıyacağın sorunların temel sebeplerini, olumlu ve olumsuz aktörlerini ve değişim talep edenlerin ve değişime direnenlerim bir havuza doldurularak “sürdürülebilir balıkçılık mücadelesinin” popüler siyasi alana çekilmek istenmesindeydi.

İşte en başından beni kaygılandıran hem de tüm heyecanıma rağmen kaygılandıran bu olası öngörü ne yazık ki doğrulandı.

Birkaç iyi niyetli arkadaşı tenzih ederim ama Ankara’da ki katılımcı profili ve edilen laflar olayın somut ifadesinden başka bir şey değildir.

Peki mesele nedir ve biz ne yapmalıyız.

Mesele aslında çok karmaşık değil.

Canlı sucul kaynaklar sürekli azalırken av kapasitesi artıyor. Aşırı avcılık, plansız avcılık, küresel ısınmanın getirdiği (daha yeni başladı) sorunlar ve deniz kirliğini engelleme konusundaki yetersizliğimiz yasa dışı avcılıkla birleşerek devasa bir sorun yumağı haline dönüşmüş durumda.

Buna paralel olarak bu kaynaklar üzerinde faaliyet gösteren ve kaynaktan aldığı payı korumaya çalışan ya da bu payı arttırmaya çalışan balıkçı grupları arasındaki mücadele de her geçen gün yükseliyor.

Sorun bu kadar açık ve net iken bize peri masalları anlatıyorlar.

Hepimizin aynı gemide olduğunu ve birlik olmamız gerektiğini söylüyorlar bize. Denizden günlük ekmeğin çıkartmaya çalışanlarla milyonlarca dolarlık avcı gemisini ve av aracını sermaye birikim aracı olarak denizlerde gezdirenlerin çıkarlarının aynı olduğu fikrine bizi kazanmaya çalışıyorlar.

Elbette katılımcı balıkçılık yönetimi açısından paydaşız. Ama paydaş olmamız birlik olmamızı gerektirmiyor ve mümkünde kılmaz.

Büyük ölçekli avcı filosunun sürdürülebilir balıkçılık politikalarını kabullenmesi de savunması da mümkün değildir.

Öte yandan küçük balıkçıların (henüz tam anlamıyla farkına varmasalar da) orta boy avcı gruplarının ve “gerçek sorumlu amatör balıkçıların” sürdürülebilir balıkçılık politikalarından çıkarları vardır.

İster kabul edelim ister etmeyelim niyetlerimiz ve hatta iradelerimize rağmen bu gerçek bir bölünmedir. İşte bu nedenle sadece çıkarları ortak olanların birlik olması mümkündür.

Burada kast ettiğim aynı örgütsel çatı altında birlik olmak değildir. Örgütsel olarak ayrı olabiliriz ama aynı hedefler için birlikte mücadele edebiliriz.

Yazının niyeti tutum beyanı olduğu için uzatmak istemiyorum.

Ne yapmalıyız sorusunun cevabını vererek bitireceğim.

İlk günden beri söylediğimiz şey için mücadele etmeliyiz.

Sürdürülebilir balıkçılık yetmez aynı zamanda canlı sucul kaynakların hakça paylaşımı içinde mücadele etmeliyiz!

K.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder