13 Mayıs 2014 Salı

Gokhan’ı uğurlarken





Giderayak işlerim var bitirilecek, 
                                                    giderayak. 
Ceylanı kurtardım avcının elinden 
ama daha baygın yatar ayılamadı. 
Kopardım portakalı dalından 
ama kabuğu soyulamadı. 
Oldum yıldızlarla haşır neşir 
ama sayısı bir tamam sayılamadı. 
Kuyudan çektim suyu 
ama bardaklara konulamadı. 
Güller dizildi tepsiye 
ama taştan fincan oyulamadı. 
Sevdalara doyulamadı. 
Giderayak işlerim var bitirilecek, 
                                                    giderayak. 
 



  Dün Tekirdağ’da Gökhan’ı son yolcuğuna uğurlamak için toplandık. Değişik illerden gelmiş büyük bir kalabalık vardı. Ankara’dan ODTÜ akademisyenleri ve öğrenciler, Kaş’tan gelen dostları, İstanbul’dan gelenler ve nereden geldiğini bilmediğim insanlar. Yolu denize düşmüş, gözü kuşa ilişmiş ve eli yeşile bulaşmış insanlar. Derin bir sızının tutsağı olmuş bu insanlar ancak Gökhan’dan bahsederken kurtuluyorlardı acılarından. Anıları anlatır Gökhan’ı konuşurken onun hayatlarına kattıklarından bahsederken sanki o derin acını yerini utangaç bir mutluluğa bırakıyordu. Onu ne kadar sevdiklerini ve ne kadar özleyeceklerini anlatmaktan çok, onun neler yaptığını ve kendilerine neler kattığını anlattılar. Gökhan hiç ölmemişti sanki birazdan bir konuya dikkat çekecek ve hadi şunu yapalım yada yapsanıza diyecekmişçesine bir duygu hali hakimdi insanlara.



  Ben Gökhan’ı geç tanıyanlardanım. Bizim tanışıklığımız 5 örgütle beraber yayınladığımız 3 yıl evvel ki deklerasyona dayansa da Gökhan ile ilişkimiz esasen daha çok yeni idi. Genç bir dernek olarak çıktığımız sürdürülebilir balıkçılık mücadelesinde SAD bizim için değerli bir paydaş haline geldi. İşte Gökhan dabizim içinbu hareketin başlatıcısı ve lideri olarak önemli bir isim.
Dedim ya geç tanıdım diye, bunu cenazede tekrar düşündüm. Gökhan’ı belki geç tanıdım ama en iyi tanıyanlardan biriydim muhtemelen. Gökhan lider özellikleri olan insanlardan dı. İtiraz edilecek bir noktada birisi itiraz etsin diye beklemeyen itiraz eden, yapılacak bir işi birisi yapsın diyerek beklemeyen, yürünecek bir yol var ise yürümeye başlayıp “ hadi siz de gelsenize” diyen bir insan .
Bazı insanlar vardır, ben onlara yaşamın ressamları derim. Ellerinde fırçaları hayatı boyarlar. Gökhan aynı zamanda böyle bir insandı. Elinde fırçası hayatı boyayan bir adam. Tek bir rengi vardı mavi, binlerce tonuyla maviye boyamaya çalıştı hayatı. 
Mavi belki de en çok ona yakıştı.



  Dün Tekirdağ’a giderken yönetim kurulumun, balıkçıların ve dostların taziyelerini ailesine iletmek görevi ile çıktım yola.
Yapamadım,
 acınızı paylaşıyoruz diyemedim
 gururunuzu paylaşıyoruz diyemedim
sizin kadar özleyeceğiz diyemedim
Varmadı dilim tüm bunları söylemeye. Dün beni bu görevle yollayan arkadaşlarım beni affetsin ama ben bir yolunu bulamadım, beceremedim. Anneler gününde oğlunu kaybetmiş bir anneye, henüz 15 yaşındayken babasınına en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde onu kaybetmiş bir kız evladına ve yol arkadaşını kaybetmiş bir eşe nasıl söyleneceğini bilemedim.  Sadece, içimden sessizce sizi anlıyorum diye bildim.
Bu dünyadan bir Gökhan TÜRE geçti elinde fırçası ve her tondan mavisiyle.
Ne fırça kalır ortada nede güzelim mavi tonlar
Uğurlar olsun kardeşim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder