27 Mayıs 2014 Salı

Balıkçılık aşkına, vicdan aşkına ve Allah aşkına teşhir edin bunları.



    Utanmak toplumsal değerlerimizin, bu değerleri oluşturan standartların dışına çıktığımızda bireysel olarak yaşadığımız içsel bir duygudur. Her ne kadar sadece insanlara has bir duygu olduğunu düşünsek bile şu yada bu ölçüde çoğu canlının zaman zaman yaşadığı bir ruh halidir. Belli bir yaşam süresini aşmış insanlar Kedi, Köpek, At ve benzer bir çok canlının bu duyguyu yaşadığına şahit olmuştur. Bir kuralı olan, bu kuralı savunan başkaları bu kuralları ihlal ettiğinde onları eleştiren her birey kendisi aynı işi yaptığında utanmalıdır. Bir birey hangi gerekçe ile olursa olsun utanma duygusunu yitirmişse o artık ortak etik standartları olan bir toplumun parçası olmaktan çıkmıştır. Eğer içinde bulunduğu durumun bilincinde olarak bir gurubun içinde var olmaya üstelik bu var oluşu gurubun diğer unsurlarını karalayarak sürdürmeye çalışıyorsa bu bireyin durumu artık sıradan bir ahlaksızlık ve utanmazlık durumu olmaktan çıkmıştır.

   Böyle bir birey,kişisel çıkarları ve hesapları nedeni ile bir zamanlar ait olduğu gurubu kandırmaktan başka bir şey yapmamaktadır ve pozisyonuda sıradan bir utanmazlık ile açıklanamaz. Böylebir birey kendi çıkarları ve bu çıkarları nedeni ile çevresini her türlü yalan ile kandıran sadece ve sadece çıkarları doğrultusunda hareket eden zavallı birisidir.

   Son dönemlerde camiamızda bu utanmazlık durumu giderek gemi azıya aldı ve izan sınırlarını aştı.  Gün geçmiyor ki bu insanlara dair bir haber duymayalım. Ya yasa dışı avcılıkla geliyorlar gündeme yada başka kepazeliklerle. Evet konumuz yine bir yasa dışı avcılık olayı ve benim artık bu konudaki tahhammül sınırlarımın aşılmasıdır. Üstelik bu yazının konusu da bu yasa dışı avı yapan vatandaş değildir. Konumuz bu tür olaylarda baş röl oynayan aktörlerin camiamız içinde ki itibarlarının zarar görmemeleri ve balıkçılık örgütlerimizden resmi otoriteye hatta bakanlığa kadar uzanan bir zincirde gerek şahsi gerekse kurumsal temsiliyetlerinin devam etmesidir. Daha da acısı midemizi ekşiten bulandıran bu durumun bizler tarafından da kabulünün beklenmesidir.

   Olaya gelince; Yine yasa dışı Orkinos avı yapıldı Anamur açıklarında, balığın 150 ton olduğu iddia ediliyor. Üstelik bu balığı çeviren motora Orkinos kotası kapsamında bölgede avcılık yapmak üzere bulunan başka bir motorun da pay karşılığı yardım ettiği de iddialar arasında. Biz bu filmi geçen sene de seyrettik daha önceki yıllarda da. Hatırlayacağınız üzere geçen yıl yine bu olaylar yaşanmış hatta bakanlık yetkilileri yakalanan balıkları satmakta da zorlanmıştı. Yaşa dışı balıkları almakta beis görmeyen konserve sanayi devletin el koyduğu bu balıkları satın almamak için bin bir dereden su getirdi.
Peki ne oldu sonrasında, orada balığı yakalanan reisler imiz gelip toplantılarda yasa dışı avcılıktan şikayet ettiler.
Utanmadan sıkılmadan, dalyandan, şebeke/korsan troldan, hatta küçük balıkçılardan ve amatörlerden bile. Yine aynısı olacak, bu seferki reisimiz de giyecek takım elbisesini bakanlığa gidecek çayını kahvesi içecek, gelecek balıkçılık toplantılarına balıkçılığı yönetenlerin bu işi bilmediği konusunda ahkam  kesecek.

   Ben bu adamları bir yerde anlarım. Çıkarları nedeni ile ahlaklarını ve utanma duygularını devredi çokzaman olmuş. En küçük bir rahatsızlık duymadan usul ve yöntemlerinden vaz geçmeden faaliyetlerine devam ediyorlar. Peki biz ne yapıyoruz? Bu soruyu; Resmi balıkçılık otoritelerimiz den balıkçılık örgütlerimize, bu örgütlerin asli unsurları olan balıkçı arkadaşlarımıza hatta siyasi kimliğe sahip olup bunlarla aynı fotoğraf karesine girmekten rahatsız olmayan siyasi kadrolara soruyorum. Biz ne yapıyoruz. Yasa dışı avcılığı engellemekte haklı sebeplerimiz olabilir, hatta bu sebeplerin çoğuna bizzat işaret etmiş birisi olarak soruyorum, ahlaksızlarla ahlaklının, suçlu ile mağdurun eşit sayıldığı bir düzen, rejim olabilir mi?

   Biliyorum ölçüyü kaçırmak üzereyim, belki bir çok insan kırılacak bu yazıdan sonra ama yapacak bir şey yok. Yapacak bir şey bırakmadınız. Bu camiada ayrıcalıklı insanlar var ise açıklayın bilelim, dokunulmazlıklarının sınırlarını öğrenelim. Kapatalım ağzımızı oturalım. Yok bunlar ayrıcalıklı değil sadece utanma duygusunu yitirmiş ahlaksız iseler o zaman bir duruş sergileyin. Allah aşkına bir duruş sergileyin de yanınızda duralım. Duruşunuzdan, duruşumuzdan onur duyalım ve azmimizi kaybetmeden çıktığımız bu yolda birlikte yürümeye devam edelim.

   Biz gerçekten aynı yolun yolcusu yol arkadaşları isek artık yapmamız gereken tek bir şey var. Ya bunu yapacaksınız biz size güvenmeye devam edeceğiz yada her kuş kendi sürüsü ile uçacak. Bunu gerçekleştirmenin yolu hak mahrumiyeti ve teşhirdir. Bu ülkede bunun yasal alt yapısı da vardır.
Balıkçılık aşkına, vicdan aşkına ve  Allah aşkına teşhir edin bunları. Bu ülkede artık kim yalancı, kim yüzsüz, kim sahtekar hepimizin bilmek hakkıdır.


Çocuk sizin kucağınızda dır ve gereğini yapmak boynunuzun borcudur.

1 yorum:

  1. Maalesef, arsız ve hırsızlar bütün güçleriyle talana, devlet de uyumaya devam ediyor.

    Bu gidişle ya namuslu insanlar da biz enayi miyiz deyip aynı yasa dışı yollara sapacak ya da iş başa düştü deyip kendi hakkını savunmaya çıkacak.

    Her iki halde de devlet fena halde yara almış, inandırıcılığını, güvenilirliğini kaybetmiş olacak ve korkarım, uyuyanlar yine de uyumaya devam edecek.

    Yazıklar olsun.

    YanıtlaSil