22 Ocak 2012 Pazar

 
Ne kadar sihirli bir kelime birlik.



İnsanı cezbediyor ve hayallere dalmasına sebep oluyor. Benimde böyle bir hayalim var, "geleneksel kıyı balıkçılarının birliğini" hayal ediyorum. Kendi düşüncemizi, kendi taleplerimi ortaya koyan bağımsız bir örgütlenme. Görmeyenlere, duymayanlara "bakın biz buradayız" diyen bir örgütlenme. Aşağıdan yukarı doğru örgütlenmiş, birilerinin kendisini temsil etmediği, kendi temsili yetini sağlayan bir örgütlenme. Kendi demokrasisini ve bu demokrasinin sürdürülebilirliğini sağlayan bir örgütlenme. Kralın çıplak olduğunu görüp te susmayan, bana ne başkaları söylesin demeyen bir örgütlenme.

Her örgütlenme faaliyeti bir amaç için bir araya gelmek ve o amaç için birlikte mücadele etmek fikrinden doğar. Ortak çıkarlar, ortak talepler ve ortak fikirler olmadan bir araya gelmek ve örgütlenmek bir hayaldir, daha da ötesi "küçük balıkçı" için boş bir hayaldir.



Ayrı örgütlenme fikri; geçmiş deneyimler, içinde bulunduğumuz durum ve geleceğe ilişkin taleplerimizden doğmaktadır.



Geçmiş deneyimler hem ülkemizde hem de başka ülkelerde çatışan taleplerin bir arada bulunmayacağını eğer bulunurlarsa, ekonomik olarak egemen olanın kaçınılmaz olarak kendi çıkar ve taleplerini diğerlerine kabul ettireceğine dair sayısız deneyler ile doludur. Bunun nedeni basittir, bir toplumda egemen fikirler ekonomik olarak egemen olanların fikirleridir. Parasal güçleri ve siyasi etkileri de işin içine girdiğinde kendi altlarındaki gurupların sorunları ve talepleri duyulmaz, konuşulmaz hale gelmektedir. Bu söylemin gerçekliğini ya da gerçek dışılığını her balıkçı kendi hafızasında sorgulayabilir. Sorulacak soru ise gayet basittir, bu güne kadar büyük balıkçılar ve onları temsil eden örgütlenmeleri küçük balıkçılığın ve küçük balıkçıların her hangi bir sorunu ile ilgilenmiş, onların taleplerini dile getirmiş midir. Yine hafızamıza başvurarak soracağımız bir başka soru ise, büyük balıkçıların da içinde bulunduğu kooperatiflerden böyle bir girişim olmuş mudur?

Hafıza problemi olmayan her balıkçı için bu soruların cevabı kısa ve nettir, bu cevap olumsuzdur. Bu durum büyük balıkçılarımızın kişisel özelliklerinden kaynaklanan bir olgu değildir. Büyük balıkçılarımızın duyarlı yada duyarsız insanlar olmaları ile de bir alakası yoktur. Bu durum ekonomik ve sosyal yaşamın basit bir gerçekliğidir. Büyük balıkçı ya borcunu nasıl ödeyeceği ya da karlarını nasıl kazançlarını odaklanmıştır ve sürdürülebilirlikten sadece kendisinin sürdürülebilirliğini anlamaktadır. Kısaca geçmiş deneylerimiz ortak örgütlenme diye bir şeyin olamayacağının bunun boş bir hayal olduğunun en büyük ispatıdır.



İçinde bulunduğumuz süreç açısından da ortak örgütlenme fikri işe yaramaz boş bir fikirdir.

İçinde bulunduğumuz süreç hepimizin bildiği gibi balıkçılık ve sürdürülebilirlik tartışmalarının her zamankinden daha fazla gündeme geldiği bir süreçtir. Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar balıkçılık tartışması yapılmakta, medyanın da konuya ilgi duymaya başlaması ile birlikte neredeyse her ay 1-2 TV programı gerçekleşmektedir. Balıkçılık ve sorunları merkezinde yapılan tartışmalar, toplantılar ve sempozyumlar son yıllarda büyük bir artış göstermiş, neredeyse her ay bir ilimizde bu konuda bir etkinlik yapılmaktadır. Yine bu sürecin bir sonucu olarak, Akademik camia içine kapanmış lığından çıkmaya başlamış, bilimin ışığını balıkçının ve balıkçılığın üzerine tutmaktadır. Siyasi idare gerek AB uyum programı gerekse STK ve balıkçı talepleri nedeni ile konuya daha duyarlı davranmaya başlamış, 2012 sirküleri ve1380 sayılı kanun tadilatı ile balıkçılığa müdahale edeceğinin işaretlerini vermiştir. İçine girdiğimiz bu süreç kısmi yada daha ileri reformların gerçekleşmek üzere olduğu bir süreçtir. Söz konusu iyileştirmelerden çıkarı olan ve onu sonuna kadar destekleyecek tek balıkçı gurubu "Geleneksel kıyı balıkçıları" gurubudur. Büyük balıkçı bu süreçte topyekûn bir karşı duruş sergilemekte ve reform karşıtı bir mücadeleye hazırlanmaktadır. Küçük kıyı balıkçısı bu yeni süreçte kendisi ve taleplerini büyük balıkçıdan ayırmak ve kendi başına var olmak zorundadır. Bu bir gerçekliktir ve ayrı örgütlenme (aslında sadece örgütlenme) fikri tarihimizde hiç olmadığı kadar önemli hale gelmiştir. İçinde bulunduğumuz süreç açısından da birlikte örgütlenme fikri içi boş bir hayaldir.



Geleceğe ilişkin talepler açısından da birlikte örgütlenme fikri işe yarama içi boş bir fikirdir.

Bu söylem de basit bir gerçekliğe dayanmaktadır. Bu gerçeklik geleneksel kıyı balıkçılığının yapıldığı alanlar ve o alanlara ilişkin taleplerin karşıtlığı ve bir araya gelinemeyeceği fikridir. Ekosistemin en hassa, biyolojik çeşitliliğin en yüksek olduğu kıyılar günümüz de endüstriyel av baskısı altındadır. Geleneksel kıyı balıkçılarının av sahası olan bu alan ve bu alana ilişkin talepler ne yazık ki uzlaşılamaz bir görüntü arz etmektedir. Günümüzde hiçbir gırgır avcısı kıyıdan uzaklaşmayı kabul etmemektedirler ve bu duruşlarını değiştireceklerine dair hiçbir işarette yoktur.  Ticari değeri yüksek kıyı balıkları, stoklar ve kıyı ekosistemi üzerinde baskı oluşturmayan küçük balıkçılar tarafından avlanmalıdır. Büyük balıkçılarımızın en kolay av yaptığı bu sahayı seve seve terk edeceğine inanmak olsa olsa safdillik olur.



İşte bu 3 ayrım noktası biz geleneksel kıyı balıkçılarının neden ayrı örgütlenmesi gerektiğini anlatan 3 temel noktalardır. Bunları görmezden gelerek bir yol haritası çizmeye çalışmak yada biz önce bir araya gelelim sonra yol haritamızı birlikte çizeriz demek en iyi ifade ile safdillikten başka bir şey değildir. Beraber olabilmek için ihtiyacımız olan tek şey asgari müştereklerdir, bunun için mevcut durumdaki en büyük pay sahiplerinin gerçekleri kabul etmesi, balıkçı camiasına yönelik bir öz eleştiri yapması gerekir. Böyle bir hareket belki bir başlangıç noktası olabilir, yine o başlangıç noktasında da ihtiyacımız olan temel gereksinimiz “bağımsız bir küçük balıkçı” örgütlenmesi olacaktır. Bu örgütlenme hayata geçmeden birlikte hareket etmenin yollu mümkün değildir.

Bir başka husus ise büyük balıkçı camiasının gündeminde böyle birörgütlenmenin olmayışıdır. Tek tük bakış açılarını bir kenara bırakırsak, onlar için küçük balıkçılık ve küçük balıkçı diye bir olgu yoktur. Küçük balıkçı dedikleri amatör ya da yarı amatör balıkçılardır ve asla paydaş değillerdir.  Birlikte olmak için önce karşı tarafı kabul etmek gerekir.

Tüm balıkçıların ve diğer paydaşların bir araya geleceği tek yer çok Paydaşlı demokratik bir balıkçılık yönetimidir ve orada kendi örgütleri ile var olabilirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder