8 Nisan 2012 Pazar


Filo yönetimi ve Filo küçültme.

Uzun zamandır balıkçılık camiasında dile getirilen avcı filomuzun aşırı büyüklüğü ve küçültülmesi gerektiği tartışmaları hepimizin malumudur. Genel bir mantıkla avcı filosunun sayısal büyüklüğü ve balık stoklarının bu filonun verimli avcılığına yetmediği ve bu nedenle de stok üzerinde aşırı av baskısına sebep olduğuna dayanan bir görüştür. Filoda bir küçülme sağlarsak düz mantık ile daha az balık tutulacağı varsayımına dayanır. Bürokratında balıkçıya kadar geniş bir kesim tarafından da kabul gören bir görüş olduğu yadsınamaz. İlk bakışta doğru gibi düşünülen bu çözüm gerçekten de balık stokları üzerinde av baskısını hafifletmeye yarar mı?  Bu sorunun cevabı ne yazık ki hayırdır. Bizim ihtiyacımız olan aşırı av baskısını düşürmek için Filo Yönetimi ve planlamasıdır. Ancak böyle bir planın hayata geçmesi ve işlemesi ile birlikte söz konusu küçülmenin hedefleri, içeriği ve miktarı belirlenebilir.

Bir filo yönetim planı olmadan sadece tekne satın alarak stoklar üzerinde ki av baskısını azaltmak mümkün değildir. Aşağıda filo yönetimi ve filo küçültme başlıkları altında konuyu tartışmaya çalışacağım.



Filo yönetimi

Türk balıkçılığının en önemli sorunlarından biri belki de en başta geleni Filo yönetimi sorunudur. Daha doğrusu bir Filo yönetim modeline ve mevzuatına sahip olmayışımızdır. Denizde motor ya da yelken ile hareket eden her su aracı Liman mevzuatına göre sefer bölgesine sahip olur. Bu sefer bölgeleri balıkçılık söz konusu olduğunda karşımıza 3 sefer bölgesi olarak çıkar. Bunlar, Liman seferi, Kıyıdan en fazla 10 mil açılarak 100 mil mesafe ile sınırlandırılmış liman seferi ve Kabotaj Seferi’dir.

Kabotaj sefer hakkına sahip olan balıkçı gemileri tebliğ ve kanunlar ile yasaklanmış yerler dışında tüm denizlerimizde avcılık hakkına sahiptirler. Filo yönetim planı için, sınırları kesin olarak belirlenmiş av sahalarında hangi tür balıkçı gemisinden hangi dönemlerde ne kadar sürelerle avcılık yapılacağının belirlenmesi gerekir. Bu sağlanmadıkça, aşağı ya da yukarı göç dönemlerinde ister istemez yığılmalar olacak, filoda yaptığımız sayısal küçültme hiçbir işe yaramayacaktır.

Filo sayısını küçültmek esasen yanlış değilse de eksik bir ifade dedir. Bizim için asıl olan av kapasitesinin düşürülmesidir ve filo küçültme sorunun çözümünde sadece bir ayrıntıdır. Soruna getireceğimiz çözüm sorunu hangi temelde tanımladığımıza ve esasen neyi çözmek istediğimize bağlıdır.

Soruna stokların sürdürülebilirliği açısından baktığımız sürece çözmemiz gereken sorun av baskısını nasıl azaltacağımızın bilimsel ve hakça çözümü sorunudur. Soruna bu noktadan bakmıyor ve gelirleri giderek düşen bir bölüm endüstriyel avcının ekonomik problemleri açısından bakıyorsak o zaman belki sayısal küçülme/küçültme bir çözüm olarak görülebilir. Belki diyorum çünkü mevcut koşullarda, mevcut anlayışla yapılacak bir sayısal küçülme de sorunu çözmeyecektir.

İster av baskısının düşürülmesi amacıyla ister gelirlerdeki düşüşü engellemek amacı yapalım, daha önce yapmamız gereken hangi parametrelere göre filo küçültmeye gideceğimizin belirlenmesidir.

Bu parametreleri belirleyebilmemiz için daha önce yapılması gerek işler vardır. Gerek endüstriyel balıkçılık gerekse küçük ölçekli kıyı balıkçılığı sonucunda yapılan avın gerçek kayıtları elde edilmeli ve bu kayıtların sonuçlarına göre her deniz ve avcılık bölgelerindeki kapasite fazlalığının ayrıntıları ortaya çıkarılmalıdır.  Örneğin Bandırma körfezi ya da Saroz’da ya da İskenderun körfezinde, hangi tonajlarda, hangi boyda teknelerle hangi türlerin ne kadar avlandığını bilmeden, bu bölgelerin ve teknelerin av kayıtlarının yıllık ortalamalarına sahip olmadan, bölgesel olarak yapılan avcılık çeşitleri ve bu avcılığı gerçekleştiren avcı gemilerinin gerçek av kapasiteleri hakkında bilgi sahibi olmadan bir filo planlaması yapmak mümkün olmayacaktır.

Filo yönetimini ve kapsamını belirleyecek bir başka parametre ise göçmen stoklar ve yerel stoklar üzerindeki avcılığa ait yapılması gereken planlamadır. Karadeniz’de hamsi, Ege’de sardalye ve kolyoz yine Marmara ve Karadeniz’de yapılacak istavrit avcılığı için kota sitemine geçilmeli ve sistem tür başına lisans ve kota uygulaması ile desteklenmelidir.

Biz gerçekten stokların sürdürülebilirliği için filo küçültmek ancak bir filo ve stok yönetimi projesinin içinde yer aldığında anlam kazanacak ve sonuç alınabilecektir.

Filo küçültme;

Sızdırılan filo küçültme kararının ayrıntıları tam belli olmasa da bile (130.000.000 Tl ödenek ile 200 teknelik bir sayısal indirimden söz ediliyor) bir zor alımın söz konusu olmadığı, balıkçının kendi rızası ile teknesini satacağı varsayımı ile hazırlanmış bir proje ile karşı karşıyayız. İlk haberde sözü edilen 12 metre üstü tekneler ibaresini bir kenara koyarsak hangi bölgelerden hangi tür tekne sayısında indirime gidileceği hala muğlaktır. Bütün feryat figana rağmen satılık tekne sayısı endüstriyel avcı filosunun %5’ini bile oluşturmamaktadır. Satılık olduğu söylenen tekneler ise bir başkasının avcılık yapmasına yönelik olarak satışa çıkan teknelerdir ve istenen ücretler göreceli olarak değerlerinden yüksektik. Bu yüksekliği meydana getiren olgu ise, teçhizat ve teknenin ederinin yanı sıra av ruhsatından doğan maliyettir. Böyle bir ortamda büyük balıkçıların tekne ve ruhsatlarının devlete devredilmesine teşvik edilmesi gerekecektir. Neredeyse hiçbir büyük balıkçı av takımını ve ruhsatını devletin öngördü fiyatlarla devretmeye yanaşmayacaktır.

Filo küçültmenin sadece tekne sayısının düşürülmesi ile sınırlandırılmaması gerekir. Motor gücü, tekne boyu, av araç ve donanımlarının küçültülmesi ve taşıyıcı gemiler ve yardımcı ekipmanlarda da bir küçülme teşvik edilmeli, görece büyük tekneler küçülmeye yönlendirilmelidir.

Sonuç olarak konuyu toparlamaya çalışırsak;

Filo küçültmeye düşüncesi ve söylemini av kapasitemizi düşürme ve filo yönetimi stratijisi ile değiştirmemiz gerekir. Meseleye buradan baktığımız andan itibarense yapmamız gereken “hadi biraz tekne alıp filodan çekelim” değil, av baskısının düşürülmesi için bir mastır plan hazırlamak ve o planı hayata geçirebilmek için bilim insanları, balıkçılık bürokrasisi ve balıkçı örgütleri ile birlikte süreci yönetecek yapı ve yapıları inşa etmektir.

Ben gerçekten yanlış anlamış ve yanlış yorumlamış olmayı umuyorum. Aksi taktir de “hiç te küçük olamayan bir kaynak israf edilmiş olacak”, hukuki değilse de vicdani ve ahlaki sorumluluğu sırasıyla, Siyasi irade, İcracı bakanlık ve Genel Müdürlüğümüzün omuzlarına yüklenmiş olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder