23 Nisan 2012 Pazartesi


GELBALDER

Türkiye balıkçılığının içine girdiği krizin giderek derinleşmekte olmasına rağmen, krizin nedenleri konusunda bir görüş birliği sağlanamadığı için olası çözümleri konusunda da yeterli ve ciddi adımlar ne yazık ki atılamamaktadır. Tarihi daha eskilere dayanmasına rağmen 2000’li yılların başından bu yana geçen her yıl bir öncesinden daha kötü geçen av sezonları, küçük bir endüstriyel avcı azınlığı dışında avcı filolarının içine girdiği ekonomik dar boğaz gelmekte olan felaketin en büyük habercisidir. Geleneksel kıyılarımız tahrip olmuş, en değerli ticari stoklarımız belki de geri kazanılmaz bir noktaya gelmiştir. Türk balıkçılığı yaklaşık 10 yıldır 3-5 pelajik stok üzerinden varlığını devam ettirmeye çalışmakta mevcut durumun yarattığı baskılar nedeni ile bu son stoklar da yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.  İçinde bulunduğumuz bu durum sadece balık stoklarını yok etmekle kalmamakta, stoklar ve deniz tabanında baskı yaratmayan geleneksel balıkçılığı ve sosyoekonomik bir gurup olarak ta geleneksel kıyı balıkçılığını da yok oluşa zorlamaktadır. Günümüz Türkiye’sinde balık ve balıkçılık sorunları üzerine düşünce üreten, sucul kaynakların korunması adına faaliyet yapan her kişi ve kurum bilmektedir ki, yapısal bir balıkçılık reformu için zaman ne yazık ki bitmek üzeredir.

Balıkçılık bürokrasimiz sürecin ve gelmekte olan felaketin farkındadır ve içinde bulunduğumuz durumdan çıkma konusunda çaba göstermeye başlamıştır. Balıkçılık yönetiminin bilimsel gerçekleri ve büyük endüstriyel avcı guruplarının baskısı altında kalan balıkçılık yönetimi bu reform sürecinde STK’lar, akademisyenler ve küçük balıkçı gurupları dışında ne yazık ki hiçbir desteğe sahip değildir. İdare tarafından iyileştirme adına atılan her adım büyük avcı gurupları tarafından direnişle karşılanmakta, içine girdiğimiz bu süreç aynı guruplar tarafından bir çatışma ortamına dönüştürülmektedir. Mali güçleri ve siyasi ilişkileri ile merkez bürokrasiyi engellemeye çalışan bu guruplar tabanda reform talebi ile hareket eden küçük balıkçı guruplarına ve sivil toplum kuruluşlarına karşı giderek çirkinleşen bir mücadele yolunu seçmekten çekinmemektedirler.

Önümüzdeki sürecin bir reform ve bu reform için mücadele süreci olacağı artık kesinleşmiştir. Her mücadele ve onun içinden geçtiği evreler kaçınılmaz olarak düşünce, örgütlenme ve eylem alanlarında bölünmeye sebep olur. Bu gün Türk balıkçılık camiası bu bölünmeyi yaşamaya başlamış içine girdiğimiz süreç bir yanda mevcut durumun devamından yana olup avcılık düzenlemeleri ve doğal sonucu olan avcılık kısıtlamalarına karşı mücadele edenleri merkezileştirirken diğer tarafta “sürdürülebilir bir balıkçılık ve sucul kaynakların hakça paylaşımı” için reform talep edenleri birleştirmeye ve merkezileştirmeye başlamıştır. Bu bölünme karşısında tarafsız kalmak ya da görmezden gelmeye çalışmak mümkün değildir.  

GELBALDER ve dayandığı zemin

Kurulmuş olan dernek bir gurup başlatıcının fikri birliğinden değil, 4 yıldır balıkçılık reformu için verilen mücadelenin ihtiyaçlarından doğmuştur. Balıkçı forumu içinde ve çevresinde başlayan bu hareket önce fikirleri ve eylemleri ile var olmuş, dayandığı meşru zemin ve bilimsel gerçeklikler nedeni ile de gerek küçük balıkçılar gerekse akademik camianın ilgisini çekmiştir.

GELBALDER çok basit bir söylemden yola çıkarak savunduğu talepler

Sürdürülebilir balıkçılık ve hakça paylaşım, geleneksel kıyının korunması, Geleneksel kıyı balıkçılığının sürdürülebilir balıkçılık yönetimi açısından önemi, endüstriyel avcılığın dikey büyümesinin yarattığı sorunlar, çok Paydaşlı mücadele ve çok Paydaşlı balıkçılık yönetimi başlıkları altında ürettiği ve savunduğu fikirlerle kısa sayılabilecek bir dönemde kabul görmüştür.

Çok paydaşlı demokratik bir balıkçılık yönetimi için çok paydaşlı bir mücadele ve tüm STK’larla işbirliği dün olduğu gibi bu gün de temel prensiplerden biridir. Canlı sucul kaynakların ortak kamu malı olduğunu savunan GELBALDER, denizlerimizin ve balıkçılığın içinde bulunduğu sorunların çözümünün ancak çok paydaşlı bir mücadele ve işbirliği ile gerçekleşebileceğine inanmaktadır.

Dernek kuruluşumuzun sevincini ve onurunu paylaşmak için 28 Nisan Cumartesi günü dernek binamızda vereceğimiz kokteylde siz değer paydaşlarımızı ağırlamaktan gurur duyacağız.

GELBAKDER

İletişim için

Kenan KEDİKLİ
kenan56@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder